Abdurrahman Dilipak
La galibe ilallah
Size Haziran 2023 seçimlerinin sonucunu ya da bundan sonra olacakları söyleyeyim mi?
Nereden bileceksin derseniz, kesin doğru yani sahih bilgi, çünkü Allah özel elçisi ile her konuda olduğu gibi, bana haber gönderdi!
Tamam, “Dilipak kafayı yedi” diyeceksiniz biliyorum. Mehdilik, Mesihlik, Nübüvvet iddiasında değilim, haşa. Öyle kerametim de yok. Allah her kuluna, yarattığına “Kerem”i ile “ikram” eder, herkes de payına düşeni alır. “Keramet” budur aslında. Öyle, kalpleri çevirdiğim, göklerin hazinesinin anahtarını ele geçirdiğim, göklerin ordularına komuta ettiğim gibi bir iddiam yok. Geleceği de bilmiyorum. Sadece gökle yer arasında ne varsa geçmiş ve gelecek hakkında bilgi veren “o kitap”tan haber veriyorum.
Yoo, öyle “sırlar sırı”nı da bulmadım. Okuyan herkesin hemen anlayacağı şeyler bunlar. Hani her evde olan, duvara astığınız “OKU” diye başlayan, ama okunmayan, okunsa da anlaşılmayan, anlaşılsa da, “işimize gelmediği için” uygulamadığımız, ya da başkalarına öğütlediğimiz, onunla övündüğümüz, ama bizim kendimizin yapmadığı kitap var ya, o kitaptan söz ediyorum ya hu!
İspanya’ya gittiğimde, Endülüs’ün yükselişini ve yıkılışını anlatan “ağıt” geldi gözlerimin önüne hep. Sarayın duvarlarına hep “La galibe illallah” diye yazmışlar. Muhteşem bir cami yapmışlar. “Cennet-ül Arifan”, Endülüs’ün ihtişamını anlatır bize. Bilim, sanat, felsefe de zirveydiler ama yıkıldılar. Endülüs yıkılırken biz zengin ve güçlü idik. Nedense Endülüs’ten söz ederiz de, Timbuktu’dan hiç söz etmeyiz. Ekonomik zenginlik açısından rivayet edilir ki, Hz. Süleyman ve Hz. Eyyub’dan sonra en zengin sultan oydu. Oradaki ilim ihtişamı Endülüs’ü gölgede bırakırdı. O topraklarda bugün Mali halkı yaşıyor, Nijer halkı yaşıyor ve o coğrafya bugün dünyanın en yoksul coğrafyası.
Ya Babil! Beytül hikme’nin yurdu. Babil’in asma bahçeleri, Babil kulesi! Nemrud Allah’a meydan okuyordu. Savaşmak için Onunla göğe tırmanıyordu. Buhtunnasr ya da nam-ı diğer Nebukadnezar, Hz. Süleyman’ın mabedini yıktı, mucizevi emanet sandığını ayaklarının altına alıp çiğnedi, Hz. Musa’nın kavmini esir aldı. Hani onlar Firavunun zulmünden mucize bir şekilde Allah’ın yardımı ile kurtulmuşlardı, deniz yarılmış, çölde kudret helvası ve bıldırcın kebabı ile Allah’ın ikramı ile ödüllendirilmişlerdi de, 40 gün sonra lanetlenmişlerdi ya. İşte o yolun sonunda, Hz. Harun, Hz. Musa Kudüs’e varmadan vefat etmişti, Hz. Yuşa onları Kudüs’e ulaştırmıştı. İşte zalim Nebukadnezar İsraioğullarını kılıçtan geçirdi, geride kalanları Babil’e götürdü. Sonra Nebukadnezar da mahv-u perişan oldu. İsrailoğulları yeniden Kudüs’e döndüler. Ama bu kez de, dönüşte yasaklanan Tevrat’ı toplayan Üzeyir AS’a “Tanrının oğlu” dediler. Şeytan boş durmuyor işte böyle.
Biz Beytül Hikme’yi kurduk da sonra ne oldu. Moğol imparatoru Hulagu geldi, hepsini yakıp yıktı. (Moğollar Türk’tü değil mi, ya da biz Moğol mu idi yoksa). Sahi o Moğollara ne oldu, sonra! Uzun hikaye. Allah (cc) “sizi mallarınız, canlarınız, sevdiklerinizle, kimin zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edeceğim” diyor da, kim dinliyor ki! Söylüyorum, ezel-ebed davası güdenler zelil olacaklar. Hiçbir peygamber böyle bir şey söylemedi. Yıkılan kırallıkların hepsi, vahyin müjdecilerine karşı ezel-ebed iddiası ile ortaya çıktılar. İslam’ın ne ilk ve ne de son ordusu olacaktır. Kıyamete kadar bu böyle. İnsanlık tarihinin en muhteşem kadını Hz. Haacer değil mi? Hz. Meryem kendi mucize olan bir kadın. Hz. Asiye deseniz, Firavunun sarayında, kucağında 3 peygamber büyütmüş bir kadın. İlk cinayet de, ilk peygamberin evinde iki kardeş arasında işlenmedi mi?
Hacılar, Mekke’de Şeytan taşlamıyorlar mı? Aynı mekanda 3 ayrı yerde Şeytan taşlanır. Biri Hz. İbrahim’e gelen Şeytan, ötekisi Hz. Haacer’e gelen şeytan, ötekisi o zaman çocuk olan Hz. İsmail’e gelen şeytan. Hani biz de o ruh ve imanla kesmemiz gerek kurbanımızı, ama kime anlatacaksın. Ramazan “şeker bayramı” oldu, Kurban “kebab bayramı” birileri için!
Durun, daha bitmedi. Bizimkiler, bu seçimler için çalışıyorlar şimdiden. Sahi, bizim karşımızdakiler kazanırsa, onu kim seçtirmiş olacak. O da Allah’ın iradesi içinde olacak. Biz Allah’ın rızasını gözeteceğiz. Yoksa, haşa Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen parasına para, yetmeyen aklına akıl yetirecek değildir. Siz çok çalışmazsanız, Allah’ın tek başına gücü bu işe yetmediği için ötekilerin dediği olmuş olmayacak. Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi minellahu teala. Yani kim kazanırsa kazansın, Allah’ın dediği olacak. İsterse Şeytan parti kursun, o parti kazansın, bu Allah’ın iradesi içinde olan bir şeydir. İki hatırlatma daha:
1-Size hayır gibi gelen şeylerde Allah şer, şer gibi gelen bir şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir. O, şer gibi görünen şeyleri Hayra tebdil edendir. O’nun hikmetinden sual olunmaz. 2-Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Siz kendinizi değiştirmeden, Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmez.
Ve babanız peygamber olsa gelse, sizi kurtaramaz, ki haşa artık peygamber gelmeyecek ve kurtarıcı da yok. Asıl değişmesi gereken sizsiniz. Kimseye ezelde takdir edilen rızıktan başkası yok, kaderiniz de değişmeyecek, ecelinizde. Ezeli ve ebedi bilgisi ile hüküm sahibi, kadir-i mutlak olarak Allah ebede kadar olan her zamanı ve mekanı kuşatmıştır. O’nun iradesi dışında hiçbir şey yoktur.
Peki biz bu işin neresindeyiz?
İşte asıl soru bu, yükselişte ve çöküşte, bu süreçte kim ne yaptı ise, hayır ya da şer, karşılığını eksiksiz olarak görecektir. İnsan ne yaparsa, sonucu tayin etmek için değil, kendi için yapar ne yaparsa. Çöküş döneminde cennete gidenler, yükseliş döneminde cehenneme gidenler de olabilir. Bunun aksi de.
Allah’ın indinde kendi akıbetinizi görmek isterseniz, sizi neyle meşgul ettiğine bakın. Dünya hayatı dağlar, ovalar gibidir, yükselişler, çöküşler yaşanır, hayat gece gündüz gibidir. Hak her zaman galibdir. Önemli olan siz Haklı mısınız. Allah’ın ipine mi tutunuyorsunuz, örgüt, lider, cemaat taraftarı olarak Allah’a ulaşmada başkalarını aracı mı yapıyorsunuz. Bu onları İlah ve Rab edinmek demektir, eğer onlar sizi Allaha, resulüne, kitaba değil de kendilerine çağırıyorlarsa. Onun için din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmeme çağrısı yapıldı bize. “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” dendi.
Elbette zalimlerden yana taraf olursanız, bu kim olursa olsun, onları yakacak ateş, sizi de yakacak. Haksızlıklar karşısında susarsanız dilsiz şeytan olur ve dünya metaı için koşarken kendi cehenneminize kendi sırtınızda odun taşırsınız, kendi cennetinize kendi sırtınızda tuğla taşıyacakken..
Herkes için yaptığının karşılığı vardır, eksiksiz! İyiler için cömertçe. O zaman adil şahidler olun. Unutmayın ışık gelince karanlık yok olur, karanlık aydınlığın yokluğudur. Yeryüzü böylesine karanlıksa, o zaman kendinize dönüp bakın, kafanız bilginin ışığını, kalbiniz imanın nurunu yaymadığı içindir. O kitap bunları yazar. Temiz bir kalple, kitaba yönelirseniz, onu okur ve anlarsanız ve uygulamaya koyarsanız kalp gözünüz açılır ve Allah’ın nuru’yla bakarsınız ve feraset sahibi olursunuz. (Birileri bir hazine haritası bulsa cenneti buldum zanneder, ben, daha doğrusu resul size Allah’tan kainatın şifresini ve cennetin haritasını getirdi, kimin umurunda. İnsanlar aradıkları adres için navigasyon haritasına daha çok güveniyor sanki.) Nefsinizin ve Şeytanların şerrinden emin olmak için onlardan ve onların dostlarından uzaklaşırsanız, Melekler sizin yardımınıza koşar. Tek kişi de kalsanız, Hz. Nuh’un ruhaniyeti, 40 kişi de kalsanız Hz. Nuh’un ruhaniyeti, bir kavim de olsanız Hz. Musa’nın ruhaniyeti ve onlara yardım eden meleklerin yardımı ile kurtuluşa erenlerden olursunuz. Unutmayın, sizi gören, bilen, duyan, kadir-i mutlak bir Allah var, eğer O’nun ipinden tutunuyorsanız, korkmayın mahzun olmayacaksınız. Yok, eğer dünya hayatını tercih etti iseniz korkun, çünkü ihtirasla istediğiniz o şey her neyse bilin ki, o dua ile istediğiniz şey sizin belanız olacaktır.
Allah’ın resulü ile sizlere ve bana gönderdiği, yaratılış gayemiz, O’nun irade ve rızasını bize anlatan kitapta bu ve buna benzer bir şeyler yazıyor. Bir okuyun isterseniz. Yok, siz kendi bildiğiniz yolda gidecekseniz, canınız Şeytanın vaad ettiği o yeryüzündeki cennete, metaverse!
Bill Gates, Elon Musk, DSÖ’cüler, FDA’cılar yoldaşınız olsun! Biz LA İLAHE, diyoruz onlara karşı. Ve hemen devamında İLLALLAH diyoruz. Dileyen İstanbul sözleşmesini ya da Lanzarote’yi, ya da dilediği partiyi seçsin, siyasi emellerini ya da şahsi çıkarlarını diledikleri ile tevhid etsin.
Onların dinleri onlara, bizim dinimiz bize! Bizim İlahımız ve Rabbimiz Allah’tır. Biz O’nun iradesi içinde rızasına talip olanlardan olalım inşallah! Görelim Mevlam neyler!
Bakın, Allah iradesini ya da rızasını gerçekleştirmek için Dilipak’a ya da hiç kimseye muhtaç değil.
Dilerse O, mabedini inşa için bukağılı Şeytanları çalıştırır. Onun için kimse kendini muhakkak, olmaz ise olmaz görmesin. Allah kimseye muhtaç değil. İsterseniz bir de Halid bin Velid’in azli üzerinde düşünün biraz da! Önce bir Amentü okusak ve üzerinde düşünsek. Esselamu alâ menittebeal Hüdâ ve dua.