Leyla Zana'ya 60 yıl hapis istendi

Leyla Zana'ya 60 yıl hapis istendi

Kapatılan DEP'in eski milletvekili Leyla Zana hakkında yaptığı 9 ayrı konuşmadan dolayı toplam 60 yıl hapis istemiyle dava açıldı.

Diyarbakır, Batman, Bingöl ve Avrupa Parlementosu'nda son 1 yıl içerisinde çeşitli tarihlerde yaptığı 9 ayrı konuşma nedeniyle hakkında Diyarbakır Başsavcılığı'nca soruşturma yürütülen DEP eski Milletvekili Leyla Zana'ya 60 yıl hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede, sanığın 3 bin 713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 7/2 maddesi uyarınca 'Yasa dışı örgüt propagandası yapmak' ve TCK'nın 314/2, 314/3 maddeleri uyarınca 'Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' suçundan toplam 60 yıl hapisle cezalandırılması istendi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Leyla Zana hakkında hazırladığı iddianamede, sanığın Diyarbakır'da çeşitli tarihlerde DTP il örgütünün düzenlediği Demokratik Toplum Kongresi (DTP), 2008 yılı nevruz kutlamaları, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK'ya karşı düzenlediği kara harekatını protesto mitingi, Bingöl, Batman ve Diyarbakır'da 22 Temmuz seçimleri öncesi düzenlenen seçim mitingiyle Avrupa Parlementosu'nda Kürtçe yaptığı konuşmalarda PKK'yı ve bölücübaşı Abdullah Öcalan'ı övücü konuşmalar yaptığı, gençleri askerlikten soğuttuğu, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden 'Kuzey Kürdistan', Kuzey Irak'tan ise 'Güney Kürdistan' diye söz ettiği belirtildi. Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın 'Kürt halk önderi' olduğu, güvenlik güçlerinin terör örgütüne yönelik sınır ötesi harekatından 'işgal harekatı' olarak söz ettiği kaydedeldi. İddianamade, Zana'nın Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının 'Kürtler'in gönlünde siyasi deprem yarattığı', PKK'nın sivil itaatsizlik eylemi olarak başlattığı 'Edi Bese' (Artık Yeter) kampanyasını sahiplendiği, Roj TV için, 'Biz 4 dilde yayın yapıyoruz' dediği, PKK'ya yapılan operasyonları 'Kürtler'e mermi yağdırma' olarak değerlendirdiği bu açıklamalarından dolayı yaptığı her konuşma için ayrı ayrı olmak üzere toplam 60 yıl hapisle cezalandırılması istendi.


İddianamenin kabulü kararından sonra Leyla Zana'nın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

İddianameden: Tanklar çekilsin, uçaklar dursun

İddianamede Leyla Zana'nın suça konu olan 9 ayrı konuşmasının özetine yer verildi. Zana'nın son 1 yıl içinde açık hava mitingi, kongre ve toplantılarda yaptığı konuşmalarda özetle şunları söylediği belirtildi:


"Artık barış elimizi son kez onlara uzatıyoruz. Zorla uzatmayacağız. O kadar haysiyetsiz değiliz. Kürt halkının başına, Kürdistan'ın köreltilmesine müsaade etmeyin. Birgün Kürdistan toprakları üzerinde kadınların devrimi olacak. Kürt kadını bugün öfkeyle, kelimelerle, güçlü bir iradeyle alınamayacak sevgiyle bu merhaleye gelmiş ise bunda özgürlük hareketinin ve önderlerinin emeklerinin unutulmaması gerekir. Kürtler saldırılar altında varlığını korumuştur. Kürtler üzerinde sadece 4 ülkede saldırılar olsaydı, işleri daha rahat olurdu. Ama saldırılar sadece İran, Irak, Suriye ve Türkiye'de değildir. Dünyaca bir saldırıdır. Kürtler gündeme geldiğinde bütün değerler ayaklar altına alınıyor. Tanklarıyla, tüfekleriyle Kürtlerin üzerine saldırıp, dönüyorlar. Kürtlere silahlanma çağı bitti diyorlar evet silahlanma devri bitti. O halde tankları çekip, uçaklarını durdurup Kürtlerin üzerine mermi yağdırmasınlar. Kürtler her şerefli millet gibi nefsini müdafa edecektir. Bu kutsal bir haktır. Hiç kimse Kürtlere diyemez, ben bıçağı senin boynuna dayayıp başını gövdenden ayırana kadar ses çıkarma. Kürt kardeşliğinden, islamiyetten söz edip ümmetiz diyenler bugün Kürt halkının göğsüne saldırmıştır. Kürt'lerin üzerinde yaşadığı toprak kendi evidir. Kim rızası olmadan bir kişinin kapısını kırarak evine girerse suçludur. Bu suçluluk kınanmalı insanım diyen hiçbir Kürt bunu kabul etmemeli. Sınır ötesini ben kınıyorum ve her Kürt'ün kınadığına eminim."

"GÜNEYDOĞU KÜRDİSTAN'DIR"
İddianamede, Zana'nın bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999'da yakalanması nedeniyle Şubat ayını 'kara bir ay' olarak nitelendirdiği, 'tüm acımasız saldırıların' bu ayda yapıldığını, Kürtler'in baharı görmesine hiçbir şekilde izin verilmediğini söylediği belirtilen belirtilen iddianamede, sanığın suç teşkil eden diğer konuşmasında şunları söylediği anlatıldı:


"Sınır geçiliyor, uçaklar bomba yağdırıyor, diğer taraftan Kürtler'in birliğini parçalamak için psikolojik savaşı sonuna kadar yürütüyorlar. Irak'ın Cumhurbaşkanı Celal Talabani'ye 'Seni tanımam. Senin toprağına girerim alırım. Bir daha ki sefere seni ezerim' diyorlar. Celal amca kimliğine sahip çıkacaktır. Kürtler ateş gibidir. İnsan ateşe iyi niyetle yaklaşırsa o ateş insanı ısıtır ve aydınlatır. Ancak kötü niyetle yaklaşılırsa adamı yakar. Kürtler'i o aşamaya getirmesinler. Güneydoğu sözünden birşey anlamıyorum. Ben kendimi bildim bileli dedem gibi, Şeyh Sait ve Seyit Rıza gibi Kürdistanlı'yım. Güneydoğu kelimesini kullanmam. O benim memleketim suyum ve toprağımdır. Adı da Kürdistan'dır. Sınır ötesine gidilsin ancak tanksız, uçaksız, kurşunsuz. Dostane ilişkilerle gidip el sıkışılsın. 1999'da bütün Kürtler'in aklında, yüreklerinde, gönüllerinde bir deprem oldu. Bu siyasi bir depremdi. 99'dan bu yana Kürtler'in lideri tutuklandığı zaman her ne kadar farklı düşünen Kürtler olsa bile ben inanıyorum ki, gönlünde küçücük bir rahmet varsa evinde oturup ağlamıştır, neden bu haldeyiz diye? Şahıs dahi olsa o bir insandır. Beyniyle, fikriyle, kalbiyle çalışmalarıyla bir milleti ayağa kaldırmıştı. Kalkıp onu Türkiye'ye teslim ettiler. 9 yıl geçti Kürt sorununun çözülebilmesi için bir adım atıldı mı? Güney'deki kardeşlerimize sesleniyorlar; Kardeşlerinizin liderlerini bize verin diye. Haysiyetli, şerefli hiçbir Kürt diyemez; 'ben kardeşimin başını size teslim edeyim, ezip yada zindanlarda çürütesiniz' diye. Biz kimsenin evine, vatanına, girip talan etmedik. Talancı zihniyet içinde değiliz. Bize kim o gözle bakıyorsa şu anlama geliyor ki, kendileri öyledir. Kürtler'in acılarıyla yananı denizin ortasına attılar, kendi başına deryalarda. Belki ben af diyeceğim. Ama o affı kabul etmeyecek. Ama bu işin yolu var. Sen onu bir yere getirip halkın arasına koyarsan, halktan koparmazsan, şartı budur. Eğer Kürt'ler bu durumda silah alırsa, söz biz Kürt'ler hepimiz onlara karşı başkaldıracağız. Sen bu şartları yerine getir. Biz de yapmazsak işte o zaman deki tüm Kürt'ler teröristtir. Silahlı kişiler bu milletin evlatlarıdır. Hepsi Alim'dir, üniversitelerde eğitim almışlar."

"HAVA, KARA OPERASYONU İŞGALDİR"

Leyla Zana'nın konuşmalarında 'Kürdistan halkı'nın insanlığa beşiklik ettiği, Kürtler'in hiç kimsenin toprağına saldırmadıklarını söylediği belirtilen iddianamedeki sözleri şöyle:

"Kimliğini ayaklar altına aldık mı, umuduyda oynayıp cenazesine saygısızlık ettik mi? O halde bizden ne istiyorsunuz. Ha Kuzey, ha Güney, ha Doğu, ha Batı. Kürt sorununun en çağdaş ve halklar adına en gerçekçi çözüm yolu demokratik özerk Kürdistan olduğunu ilan etmiştir. Toplantımız Kuzey'de (Güneydoğu) yoğunlaşarak devam eden operasyon ve saldırıların Güney'e (Kuzey Irak) yönelik hava operasyonlarıyla birlikte karadan da kapsamlı askeri harekatın başlatıldığı süreçte toplanması açısından öncelikle bu durumu ele almış tüm saldırı ve operasyonları nefretle kınamıştır. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesiyle tüm ezilen halklara giydirilmek istenen kefen sürdürülmeye çalışılmaktadır. Halk önderliği, Kürt halkı açısından bu oyunu boşa çıkarmış, halkımızda iradesine ölümüne bağlı olduğunu direnişiyle kanıtlamıştır. PKK'nın barışçıl yolların açılmasına yönelik tek yanlı ateşkesleri boşa çıkarılmak istenmiş, imha, inkar dayatılmıştır. Kuzey ve Güney'de geliştirilen bu kirli savaş konsepti karşısında bütün Türk ve Kürt gençlerinin vicdani red hakkının olduğu bilinciyle gençliğin onurlu direniş çizgisini temsil etmeye çağırıyoruz. Kongremiz, Türk devletinin Irak Federe Kürt hükümeti topraklarına hava ve kara operasyonlarını bir işgal olarak tespit etti. Tankları engellemeye çalışan Güney halkımızı selamlarken, bütün Güney halkı bu işgale karşı direnişi örnek almalı."


"TEK MUHATAP ÖCALAN"


Bölücübaşı Abdullah Öcalan'dan 'Sayın' diye söz eden Leyla Zana'nın diğer sözleri şöyle:
"Sayın Abdullah Öcalan'ın İmralı tecrit koşullarından kaynaklı sağlık sorunları kadar insani ve onursal açıdan da bir halkı rencide etmeye yönelik uygulamaların derinleştirilmeye çalışılması, Kürt halkına yönelik topyekün saldırıların geliştirilmesinin temel amacıdır. Bu nedenle halk önderliğine yaklaşım, Kürt halkına yaklaşımdır diyoruz. İmralı tecrit sisteminin parçalanarak Kürt sorununun onurlu ve eşitlikçi çözümünde tek muhatabın sayın Abdullah Öcalan olduğunu, tüm uluslar arası bölgesel ve ulusal güçlerin halkımızın açığa çıkmış bu iradesini tanımanın tarih kadar eski olan Kürt halkının varlığını tanımak olduğunu belirtiyoruz. Bahar ayını tarihten gelme Kürt halkının onurlu direniş mirasıyla, seferberlik ruhuyla karşılamalıyız. 10 yıldır 4 dilde yayın yapıyoruz. Kürtler'in 10 tane televizyonu var. Senin yalancı televizyonuna ihtiyaçları yok. Halkımız 6-7 aydan beri 'Edi Bese' (Artık yeter) dedi. Bu büyük iradeyle Kürdistan'ın her yerinde dünyanın bütün sokaklarında bu halk bu büyük ve berak iradeyle her alanda kendini gösterdi, bu Kürdistan'ın bütün parçalarının itifakıdır. Demokratik Özerklik Kürdistan için kısmi bağımsızlıktır. Ama yarın Kürt gençliği bunu eksik görebilir. Yani bu elbise bana küçük geliyor diyebilir. Biz de başımız, gözümüz üstüne deriz. Dağdaki arkadaşlar sizin aranıza gelmeden çözüm olmaz. Kürtler'in, bedelleri ağır olsa da yüksek sesle vurgulamaktan çekinmedikleri, hatta dokunulmaz kabul ettikleri değerler asla görmezden gelinmemelidir. Kürtler, Sayın Öcalan'ın rolünü toplumsal barış ve halkların birlikteliği adına son derece etkili buluyor. Türkiye'nin önemli kalemleri bile çözüm için ilk radikal adımın Öcalan'la varılacak bir mutabakat olduğuna dikkat çekiyor."