Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Maçtan başka bir şey bu!

Evet, “Süper kupa” derken dünkü Karar’ın manşetine yansıdığı gibi “süper rezalet”e dönüşen bir olay.

Fenerbahçe ile Galatasaray karşılaşacaktı.. Maçı Suudi Arabistan’ın başşehri Riyad’da oynamayı kararlaştırdılar.

Niye Suudi Arabistan?

İlk ve herkesin kafasındaki soru bu.

Bir süredir Suudi Arabistan’ı yeni bir hale yola sokmaya çalışan ve medyaya çok konu olduğu için adı (MBS) harfleriyle kısaltılan Muhammed bin Selman’ın uluslararası futbol yıldızlarından Ronaldo vs’nin transferleri ve aylar süren festivalleriyle yaptığı “Yeni Suudi Arabistan” hamlesiyle bizim, bir kısmında “Para – yatırım” boyutu bulunan “Suudi açılımımız”a ya da “normalleşmemiz”e denk düşen bir iş miydi bu?

Normalde kararı Türkiye Futbol Federasyonu veya kulüpler veriyor gözükse de, işin ana karar safhasında Hükümetin, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olmadığını düşünmek akla ziyan bir yaklaşım olur.

Acaba Türk seyircilerin sınırlı katılabileceği bir maçta, Suudi Arabistan’lı seyircilerin stadyumu dolduracağı ve kulüplerin kasasına milyarlar akacağı mı hesap edilmiştir? Bir Avrupa ülkesinde, mesela Almanya’da olsaydı bu maç, herhalde gurbetçilerin ilgisiyle bu hesap çok daha gerçekçi sonuçlar verebilirdi? Yani kulüpler para kazansın düşüncesi, meteliğe kurşun sıkar bir halde olunsa bile anlaşılır bir gerekçe gibi görünmüyor.

İşin geldiği safhaya bakıldığında, basbayağı Suudi Arabistan rejimini silkelemeye gitmişiz gibi görünüyor.

Tam da MBS’nin Suudi Arabistan’a “modernlik” taşımaya çalıştığı bir zamanda, biraz da bizim katkımız olsun düşüncesiyle olmalı, “Acaba Vahhabiliği sarsmaya katkımız olabilir mi?” gibi bir zihni sinir proje devreye girmiş olabilir mi?

Malum Vahhabi düşünce, “İnsan kutsaması”na karşı. Mezar taşı yok. Bizdeki gibi kabristanlarda değil saray gibi yapılmış mezarlar, evet, mezar taşı bile yok. Bunu Hazreti Peygamber’e yönelik saygı hareketlerini bile önlemeye çalışarak yapıyorlar. Bunun için bizim hacılarımız veya umrecilerimiz, Hazret-i Peygamber’in kabri önünden geçerken, gösterdikleri saygı sebebiyle genelde Suudlu görevliler tarafından ikaz edilirler. Hacılarımız Medine’de Baki Mezarlığını ziyaret ettiklerinde de, oraya defnedilmiş sahabi mezarlarının hangisinin kime ait olduğunu bilemez ya da tahminen bilirler. Çünkü ne mezar taşı, ne de isim vs. bir şey vardır.

Evet, İslam’da “kişi kutsallaştırması” yoktur ama Türkiye Müslümanları, Vahhabi düşüncenin “kişi kutsallaşçtırması”na karşı geliştirdiği, ama nerede ise “saygı”yı da yasaklayan bu yaklaşımını “Aşırı” bulurlar.

Her ne ise, Türkiye’den hacca – umreye gidilir, Medine’de Mescid-i Nebide namazlar kılınır, Hazreti Peygamber’e saygı ziyareti yapılır, Baki Mezarlığında Sahabe kabirleri ziyaret edilir, sadece tellerle çevrilmiş bir araziden ibaret olan Uhud şehitleri ziyaret edilir. Mekke’de Hazreti Hatice’nin kabrinin de bulunduğu Cennetül Mualla isimli kabristana yönelik dualar yapılır.

Dini anlamda böyle bir denge kurulmuşken, şimdi, “Atatürk – Vahhabilik” gerilimi haline gelen bir futbol maçınyla final yapmak… Nasıl bir şey?

Biz bu maçı, Almanya’da oynasaydık, (Niye illa da Türkiye dışında, sorusunu bir kere daha sorayım) maça oyuncularımız Atatürk fotoğrafı taşıyan tişörtlerle mi çıkacaktı, seyircilerimiz Atatürk tişörtü mü giyeceklerdi? Stadyumda bir “Atatürk gösterisi” mi yapacaktık?

Bu aslında, “kendine özgü” bir şeriat anlayışıyla yönetildiğini düşündüğümüz Suudi Arabistan’a karşı “Laik Türkiye meydan okuması” mı şimdi?

“Kendine özgü” notu düştüm, çünkü diyelim İran’dan, Afganistan’dan farklı bir “İslam anlayışı” var orada.

Biz de Müslümanız ama, Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı bir süreçte, laik bir sistemle yönetiliyoruz ve sanki birilerimizde tüm İslam dünyasını “Laikleştirmek” gibi bir “misyon bildirimi” var.

Acaba bu maçla bu yönde bir adım atabilir miyiz? Stadyumu Atatürk görüntüleri ile doldurursak mesela?

“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” gibi bir sloganı atarsak, Suudlara nasıl bir mesaj vermiş oluruz mesela?

Ne dersiniz, biraz Suudileri, hatta kendimiz dışındaki İslam ülkelerini küçümsemek gibi bir his de dolaşıyor mu içimizde?

Bu maçı Suudi Arabistan’da yapmasak ne olurdu ki?! Suudilere ikramda mı bulunduk bu maçı orada oynamayı düşünerek?

Garip sorular değil mi?

Niye “normalleştik” ki o zaman? Hele bir de “Kaşıkçı cinayeti” gibi bir dosya varken? Madem normalleştik, öyleyse maçımızı oynayıp gelseydik.

Hem niye tribünler boştu maç saati gelmesine rağmen? Türkiye’den mi gitmemişti taraftarlar, Suud seyircisinden beklenen ilgi mi olmamıştı?

Hollanda’nın ırkçı lideri, hani şu Geert Wilders diye birisi vardı ya, bizim de fena halde kavga ettiğimiz Wilders, bir X mesajı paylaşmış. Wilders’in mesajı şöyle: “Atatürk-Saudi Arabia: 10-0” Bayağı mutlu olduk değil mi? Wilders olayı anlamış…

N olacak şimdi bizim “normalleşme” hamlemiz?

***

2023’ün son günü bugün. Yarın yeni bir yıl başlıyor. Ülke olarak sıkıntılı yıllar geçiriyoruz. Ne diyor Cahit Sıtkı Tarancı:

“Memleket isterim - Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;- Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim - Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; - Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.”

Herkese sağlık afiyet diliyorum.

Memleket isterim - Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; - Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim - Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; - Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

Herkese sağlık afiyet diliyorum.

Bu yazı toplam 422 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar