Hasan Karakaya
Madem öyle, Sivas Dâvâsı yeniden görülmelidir!
Bu konuya yeniden girmeyi düşünmüyordum... Ancak "saptırma"lar ve "çarpıtma"lar o kadar arttı ki; "görmezden gelme"nin bir "vebal" olduğunu düşündüm.
Biliyorsunuz, "sadece 5 kişi" hakkında verilen "zamanaşımı" kararı, sanki "bütün Sivas sanıkları" için verilmiş gibi bir hava estirildi.
Ekranlara çıkanlar ve kameralar önünde konuşanlar, "Sivas Dâvâsı"nın sonunda; "33 sanığa ağırlaştırılmış müebbet, 4 sanığa 20 yıl, 1 sanığa 15 yıl, 9 sanığa ise 7.5 yıl hapis cezası" verildiğini, yani "toplam 47 sanığın hapislerde çürütüldüğünü" ya görmezden geldi, ya da görmek istemedi.
Açık ve net söylüyorum;
"Sivas Dâvâsı" kapsamında yargılanan insanların çoğu; "Olay günü Sivas"ta yoktu"lar!.. Ki, onlardan bazıları, "olaydan 13 gün sonra" gözaltına alınmışlar, tutuklanmışlar ve zindanlarda çürütülmüşlerdir.
Ve yine; Murat Songur örneğinde olduğu gibi, bir "Emniyet Müdürü" ile yaptığı "kumar kavgası" sebebiyle gözaltına alınıp, "şeriatçı kalkışma"(!)dan hapsedilen insanlar da vardır.
ASIL BARBARLIK BU!
Bütün bu "gerçek"lere rağmen, gözlerini "kan" bürüyenlerin, bu kadar "ceza"dan bile "tatmin" olmaması ve neredeyse "tüm Sivas halkının hapsedilmesini" istemesini, bir türlü anlayamıyorum!..
Sivas halkını "gözü dönmüşlük"le ve "barbarlık"la suçluyorlar ama, "kin" ve "öfke"leri onu gösteriyor ki; asıl "gözü dönmüş"ler ve "barbar"lar kendileridir!..
Gözleri öyle dönmüş, gözlerine öyle bir "at gözlüğü" takmışlar ki; meselâ CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey gibi, Meclis kürsüsüne "Kalbim Sivas"ta yandı" yazılı tişörtle çıkan ama "Madımak"a misilleme" olarak gerçekleştirilen "Başbağlar Katliamı"nı görmeyenler bile var.
Bu hanımefendiye sormak lâzım;
"Kalbiniz Sivas"ta yandı" ise, Başbağlar için yüreğiniz hiç sızladı mı acaba?..
Öyle ya; Başbağlar"da da, tam 39 kişi, hunharca öldürülmüştü.
İşin garip tarafı;
Sivas"ta "tam 47 kişi mahkûm" olurken, Başbağlar"ı kana bulayan "gözü dönmüş katiller"den hiçbiri mahkûm olmadı!..
Bir ara gözaltına alındılar, tutuklandılar ama; nasıl olduysa oldu, "bir el" girdi devreye ve "tamamını" serbest bıraktırdı!..
Serbest bırakılanlar, öyle bir "sırra kadem" bastılar ki, 19 sene sonra bile "iz"lerini bulana aşkolsun!..
Hâlâ aramızdalar ve hâlâ ellerini-kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar.
Acaba bunun için "kalp" yanmaz mı, bunun için "yürek" sızlamaz mı?..
Bu katliamın acısını hissetmemek için, acaba "CHP"li" mi olmak gerekir?..
SEYFİ OKTAY NELER YAPTI?
Yüreği "Madımak" için de, "Başbağlar" için de yanan biri olarak, sormak istiyorum;
"Başbağlar katillerini serbest bıraktıran, Sivas zanlılarını müebbet hapse mahkûm ettiren, acaba dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay mıdır?"
Bu "soru"nun özellikle sorulmasını ve "Sivas Dâvâsı"nın yeniden görülmesini" talep ediyorum.
Dahasını da talep ediyorum;
"Sivas zanlıları"nı yargılayan "hakim" ve "savcı"lar da "yargılanmalı" ve Sivas"ta kimlerin ne rol oynadıkları ortaya çıkarılmalıdır!..
Bunu, niye talep ediyorum?..
Biliyorsunuz;
15 Mart Perşembe günü, Akit"in manşetinde şöyle bir haber vardı:
"Sivas andıcı Seyfi Dede"den!"
Kenan Kıran"ın haberine göre;
O dönemde Adalet Bakanı olan Seyfi Oktay; Sivas ve Kayseri"de görülmekte olan "Madımak Dâvâsı"nın "Ankara"ya alınması" için "Başsavcı"ya talimat" vermiş!..
Bu talimatı alan Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral da; 20 Eylül 1993 tarihinde Ankara DGM Savcıları Nuh Mete Yüksel, Talat Şalk, Tevfik Hancılar, Kemal Ayhan, Ülkü Coşkun ve Dilaver Kahveci ile bir toplantı yapıp, onlara düşüncelerini sormuş.
Onlar da, demişler ki;
"Sivas Asliye Ceza Mahkemesi, Sivas Ağır Ceza Mahkemesi ve Kayseri DGM"de görülen 3 ayrı dâvâ birleştirilsin ve yargılama Ankara"da yapılsın!"
"7 savcı"nın aldığı bu karar üzerine, o güne kadar "toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet"ten yargılanan sanıklar, birden bire "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs"ten yargılanmaya başlanmışlar, iyi mi?!?..
ADAMINA GÖRE KARAR!
Durun, dahası da var...
15 Mart"taki haberini takip eden Kenan Kıran; şu anda CHP İstanbul Milletvekili olan eski savcı Ali Özgündüz ile de görüşmüş...
"Sivas"ın andıcı Seyfi Dede"den" başlıklı manşetimizi doğrulayan Ali Özgündüz, demiş ki;
"Seyfi Oktay, Sivas"a özel yetkili savcılar görevlendirdi!"
Peki, sorarım size;
Seyfi Oktay"ın yaptığı, "yargıya müdahale" değil midir?..
Görüyorsunuz ya;
Bugün "özel yetkili savcılar"dan şikâyet eden CHP, tam 19 yıl önce "özel yetkili savcı"lar eliyle, "istediği kararı" çıkartmış!..
Bu tavrı sergilemesinde "Dede" oluşunun bir rolü var mıdır, orasını bilmiyorum.
Ama, dedim ya;
"Sivas Dâvâsı sil baştan" edilmeli ve bu dâvâ yeniden görülmelidir.
Dâvâ yeniden görülmelidir ki;
Madımak Oteli"nde kimler "dumandan boğularak" ve kimler "otel içinden açılan ateşle vurularak" ölmüştür ve "olayları tezgâhlayan" kimlerdir, ortaya çıkarılmalıdır!..
"İhmal"ler de ortaya çıkarılmalıdır, "kasıt"lar ve "acizlik"ler de!..
VALİ SORGULANMALI!
Evet, evet;
Hürriyet gazetesinin o gün manşetten verdiği gibi; "Sivas"ta Aziz Nesin isyanı"nı, kimler "Şeriatçı kalkışma"ya dönüştürmüştür, bunlar ortaya çıkarılmalıdır!..
Soruşturmaya da, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin"den başlanmalıdır.
Ben, yıllardır soruyorum...
Aynı soruları yine soracağım:
¥ SHP"nin eski Genel Başkanı Erdal İnönü"nün kontenjanından Sivas"a tayin edilen Vali Ahmet Karabilgin"in ataması, sadece bir "rastlantı" olarak görülebilir mi?..
¥ "Aşırı sol" eğilimleri ile tanınan Karabilgin"in; olay günü "devrim şehitleri" adına "saygı duruşu"nda bulunması suç değil midir?.. Bugüne kadar, Vali hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?
¥ Cuma hutbesi okunduğu sırada, cami etrafında bulunan "güruh"un davul-zurna çalmasına ve halkın tahrik edilmesine niçin göz yumulmuştur?..
¥ Camiden çıkan öfkeli kalabalığın büyümesi ihtimalini göz önünde bulunduran Emniyet Müdürü Doğukan Öner"in, "Dağıtalım mı?" önerisine, Vali Ahmet Karabilgin, niçin "Gerek yok" demiştir?.. Vali Karabilgin, bu "ihmal"inden dolayı herhangi bir kanunî takibata uğramış mıdır?
¥ Her yıl Banaz"da yapılan şenliklerin, 1993"te aniden "Sivas merkezi"ne alınması bir tesadüf müdür?.. Banaz köyündeki şenliklerin Sivas merkezine alınması için Vali Ahmet Karabilgin ve İl Kültür Müdürü"nün "özel gayret" göstermelerinin esbab-ı mucibesi nedir?...
¥ Aralarında, zamanın SHP Milletvekili Azimet Köylüoğlu"nun da bulunduğu birçok Sivaslının, "Bu şenlikleri Sivas kaldırmaz!" şeklindeki uyarıları niçin dikkate alınmamıştır?.
¥ Özellikle Aziz Nesin, Sivas"a niçin davet edilmiş ve "Peygamberimize yönelik saldırgan ifadeler"le, kitleleri kışkırtmasına niçin göz yumulmuştur?
¥ Aziz Nesin, henüz şehre gelmeden, Sivas"ın dört bir yanına dağıtılan "bildiri"leri kimler, "nerede" hazırladı ve "kimler" dağıttı?
¥ Sivas olaylarının başlamasından iki gün önce; Sivas Numune Hastanesi"nin personelinin tamamına yakınının çevre illere gönderilmesi bir tesadüf mü?..
¥ Devrin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü; Madımak Oteli"nde bulunanlara, niçin "Şehri terketmeyin!" tavsiyesinde bulundu?
¥ Madımak Oteli"nin kâtibi Ahmet Öztürk, tanık ifadelerine göre "içeriden" vuruldu!... Onu vuran "kurşun" kimin silahından çıktı?.. Gazi olayları dâvâsında, tüm polislerin silâhları balistik muayeneye tabi tutulurken, Ahmet Öztürk"ü "otel içinden" vuran kurşunun çıktığı silah veya silahlar konusunda niçin hiçbir balistik inceleme yapılmadı?..
16 KİŞİYİ KİM ÖLDÜRDÜ?
¥ Sivas"ta; 2 Temmuz olaylarından sonra, kimi iddialara göre toplam 16 kişi "faili meçhul" cinayetlere kurban gitti... Bunlardan ikisi Ahmet Alan ve Hakan Türkoğlu... Bu ikisi gibi, diğer faili meçhuller de, Sivas"ın değişik noktalarında kurşunlara hedef oldular!... Öldürülenlerin saat ve değerli eşyalarının Alevi mahallelerinde bulunması neyin ifadesidir?.. Birileri; "37 ölü" ile yetinmeyip, Sünni-Alevi gerginliğini körükleyerek, halkı birbirine kırdırmayı mı amaçlamıştır?..
¥ Faili meçhul cinayetlere kurban giden ve tamamı "Sünni" olan bu kişilerin cesetleri, aradan 3 gün geçtikten sonra Numune Hastanesi morgunda çıktı... Oysa; adı geçen kişilerin kaybolması üzerine ilk başvurulan yer Numune Hastanesi idi... Cesetler, ilk sorulduğunda niçin "Yok!" denildi de, 3 gün sonra morgta çıktı?.. Bu süre içinde cesetlerin üzerinden kurşunlar çıkarıldığı ve kurşun yaralarının dikildiği doğru mudur?..
¥ Gösteriler başlayıp da, kalabalık Madımak Oteli"ne doğru yürürken, Aziz Nesin neredeydi?..
¥ Hafik Gölü kenarında bir grupla birlikte içki içtiği iddiaları niçin araştırılmadı?.. Aziz Nesin"in; tepkiler zirveye ulaşıp, işler çığırından çıktığında; "içki meclisi"nden apar-topar kaldırılıp, Madımak Oteli"ne getirildiği doğru mu?..
Daha bunlar gibi, nice "soru" var ki, 19 yıldır cevaplandırılmadı...
İşte şimdi, bir defa daha diyorum ki; "Sivas Dâvâsı yeniden görülmeli" ve "gerçek suçlular" ortaya çıkarılmalıdır!..
Çünkü ben;
"1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum ve Başbağlar" olayları gibi, "Sivas" olaylarının da, bir "derin devlet tezgâhı" olduğuna inanıyorum.
Bu tezgâh ortaya çıkarılmalıdır.
Hadi, var mısınız?!?..
CHP"nin kuyruklu yalanı!
Atalarımız; "Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır" demişler ya, CHP"nin yaptığı da, tam bir "yavuz hırsızlık"tır ve Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Nabi Avcı"yı "bastırmaya" çalışmaktır.
Efendim, olayı biliyorsunuz...
"Eğitimde 4+4+4 Sistemi"nin Komisyon"daki görüşmeleri esnasında; "Konuşturulmadık!.. Konuşma sürelerimiz kısıtlandı!.. Engellendik" iddialarıyla ortalığı velveleye veren CHP"liler, meğer "konuşmak"la kalmamışlar, "sözlü saldırı"ların yanı sıra "fiili saldırı"da da bulunup, Komisyon Başkanı Nabi Avcı"ya bir de, 540 gram ağırlığındaki "selobant tankı"nı fırlatmışlardı!..
Dedik ya; "Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır"mış!.. "Çevik Bir talimatlı Kesintisiz Eğitim"in devam etmesi" ve elbette "Kesintili Eğitime geçilmemesi" için, göğüslerini siper eden CHP"liler, "konuşturulmadıklarını" iddia ettiler ama, Başkan Nabi Avcı"nın açıkladığı "rapor"daki rakamlar, tam aksini söylüyor.
Rapora göre; Komisyon, tam 91 saat 41 dakika çalışmış... Toplantılarda; CHP milletvekilleri 124, AK Parti milletvekilleri 26, MHP milletvekilleri 17, BDP milletvekilleri de 4 defa söz almışlar, iyi mi?..
Bana öyle geliyor ki;
"Konuşturulmadık" diyen CHP"liler; bu tür "kuyruklu yalan"larla, ancak ve ancak "kuyruk" olurlar, asla "baş" olamazlar!..
yeniakit