Madımak’ı bilmeyen, Başbağlar’ı hiç bilmez!

Bugün, 5 Temmuz 2014... “Başbağlar Katliamı”nın 22. yıldönümü... Yine, böyle bir 5 Temmuz gününün akşamında, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nde “Madımak’a misilleme” olarak “33 köylü, kurşuna dizilerek” katledilmişti...

Bu katlamı elbette unutmayacağız,

Unutturmayacağız!..

Ne var ki;

Bu mevzuyu, “uzun bir yazı konusu” yapmak niyetinde değildim...

Ancak “saptırma”lar ve “çarpıtma”lar o kadar arttı ki; “görmezden gelme”nin bir “vebal” olduğunu düşündüm...

Biliyorsunuz, “Sivas olayları”nda, “sadece 5 kişi” hakkında verilen “zamanaşımı” kararı, sanki “bütün Sivas sanıkları” için verilmiş gibi bir hava estirildi, estiriliyor...

Ekranlara çıkanlar ve kameralar önünde konuşanlar ya da Ekmeleddin İhsanoğlu gibi Cumhurbaşkanı adayları, “Sivas Dâvâsı”nın sonunda; “33 sanığa ağırlaştırılmış müebbet, 4 sanığa 20 yıl, 1 sanığa 15 yıl, 9 sanığa ise 7.5 yıl hapis cezası” verildiğini, yani “toplam 47 sanığın hapislerde çürütüldüğünü” ya görmezden geliyor, ya da görmek istemiyor...

Açık ve net söylüyorum;

“Sivas Dâvâsı” kapsamında yargılanan insanların çoğu; “Olay günü Sivas’ta yoktu”lar!.. Ki, onlardan bazıları, “olaydan 13 gün sonra” gözaltına alınmışlar, tutuklanmışlar ve zindanlarda çürütülmüşlerdir.

Ve yine; Murat Songur örneğinde olduğu gibi, bir “Emniyet Müdürü” ile yaptığı “kumar kavgası” sebebiyle gözaltına alınıp, “şeriatçı kalkışma”(!)dan hapsedilen insanlar da vardır.

ASIL BARBARLIK BU!

Bütün bu “gerçek”lere rağmen, gözlerini “kan” bürüyenlerin, bu kadar “ceza”dan bile “tatmin” olmaması ve neredeyse “tüm Sivas halkının hapsedilmesini” istemesini, bir türlü anlayamıyorum!..

Sivas halkını “gözü dönmüşlük”le ve “barbarlık”la suçluyorlar ama, “kin” ve “öfke”leri onu gösteriyor ki; asıl “gözü dönmüş”ler ve “barbar”lar kendileridir!..

Dahasını da söyleyeyim;

Sivas’ta “tam 47 kişi mahkûm” olurken, Başbağlar’ı kana bulayan “gözü dönmüş katiller”den hiçbiri mahkûm olmadı!.. 

Bir ara gözaltına alındılar, tutuklandılar ama; nasıl olduysa oldu, “bir el” girdi devreye ve “tamamını” serbest bıraktırdı!.. 

Serbest bırakılanlar, öyle bir “sırra kadem” bastılar ki, 21 sene sonra bile “iz”lerini bulana aşkolsun!..

Hâlâ aramızdalar ve hâlâ ellerini-kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar.

Evet, Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993 tarihinde insanlar “dumandan boğularak ve otel içinden sıkılan kurşunlarla” öldüler.

5 Temmuz 1993 günü ise;

Yani; Sivas provokasyonundan üç gün sonra Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Başbağlar köyünde karanlık güçler tarafından 33 vatandaşımız katledildi.

Başbağlar’da; akşam namazında ezan okunduğu sırada camiye giren PKK’lılar, cemaati dışarı çıkardı. Bir süre örgüt propagandası yaptıktan sonra köydeki 29 erkeği kurşuna dizen katiller, daha sonra da köyü ateşe verdiler. 

Köydeki 214 ev, okul, cami ve halkevi yakıldı. Katliamdan kaçıp evlerinde saklanan 1’i kadın 4 kişinin yanarak can vermesiyle birlikte ölü sayısının 33’ü bulması, Madımak’ın intikamı söylentilerini desteklemektedir...

MADIMAK-BAŞBAĞLAR AYRIMCILIĞI

Hemen her konuda olduğu gibi, 1993’teki bu “katliam”lar konusunda da, toplum, maalesef ikiye ayrıldı.

Bazı “köşe yazıları”nda denildiği gibi:

l “Madımak’ta canları yananlar, Başbağlar’da kurşuna dizilenleri görmediler. 

l Madımak’a ağıt yakanlar Başbağlar’da yükselen çığlıkları duymadılar. 

l Madımak üzerine türkü yakmadık ozan, şiir yazmadık şair, yazı yazmadık yazar kalmadı. Başbağlar’ın ölüleri ise; ağıtsız, şiirsiz, kimsesiz kaldı. Tıpkı kimsesizler mezarlığına gömülen ölüler gibi.

Oysa, matematikteki sayılar gibi, katliamların birbirini götürme, birbirini sıfırlama ihtimalleri yoktur. Madımak’ta 37 kişiyi öldüren de, Başbağlar’da 33 köylüyü kurşuna dizen de, aynı eldir!..

Evet, emperyalizmin eli!..”

“Emperyalizmin eli”ni görmeyip, 21 yıldır “sol elleri”ni havaya kaldıran ve “dindarlar aleyhinde” slogan atanlar; Madımak Oteli gibi Başbağlar Köyü’nü de “aynı el”in yaktığını niye hiç düşünmezler acaba?..

Hep dediğimiz gibi;

Bu “kör inat” niye?..

Ne yani;

“Bizim ölülerimiz iyi, sizin ölüleriniz tu kaka!” mı demek istiyorlar?.. 

Eğer böyle bir bakış varsa, “emperyalist senarist”leri kutlamak gerekir!..

Demek oluyor ki;

“Toplumu bölmeyi” başarmışlar!..

EKMEL BEY’İN KARA CEHALETİ!

Madem girdik bu konuya, o halde Ekmeleddin İhsanoğlu ile devam edelim... Çünkü Ekmeleddin Bey de, artık bu konuda “taraf” olmuş ve dolayısıyla “eleştiri oklarının hedefi”ne oturmuştur...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Masum Türker, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, geçtiğimiz Çarşamba günü İhsanoğlu’nun fotoğrafı önünde “Ekmel Bey Hatırası” çektirip, “İhsanoğlu’na destek deklarasyonu”na imza attıklarına göre; “destekledikleri aday”ın eylem ve söyleminden onlar da sorumludur... Dolayısıyla, onlar da “eleştiri”lerden paylarını alacaklardır...

“Alevilere rüşvet” verme hesabıyla için Hacıbektaş’a giden İhsanoğlu, orada “Sivas” için demiştir ki;

“Aradan 21 sene geçtiği ve mahkemeler bittiği halde suçlu bulunmuyor, hüküm giyen bulunmuyor... Herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor!”

Lütfen dikkat;

Bunu söyleyen adam, “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı”dır ve farz-ı muhal seçilirse, devleti yönetecektir.

Ama, “Sivas gerçeği”ni bilmiyor!..

ORASI, ARTIK OTEL DEĞİL!

Sivas olaylarının üzerinden “kaç yıl” geçtiğini, “yanındakilerin hatırlatması” üzerine söylüyor... Orada “33 kişi”nin öldüğü 21 yıldır yazılıp söylenirken; Ekmel bey “30’a yakın kişinin öldüğü”nden söz ediyor.

Haa, bir de; kendisini “aday” gösteren Kılıçdaroğlu’nun; üzerinde konuştuğu yerin zaten bir “otopark” olduğunu bilmeden; “Burasını otopark yapacağız” demesi gibi, Ekmeleddin Bey de diyor ki; “Madımak Oteli’nin bir ibret müzesi olması lâzım!”

Adam, “Türkiye’ye o kadar Fransız” ki; Madımak Oteli’nin, artık bir “otel” olarak kullanılmadığını, orasının, AK Parti iktidarı tarafından “Bilim ve Kültür Merkezi” yapıldığını bile bilmiyor!..

Eee, Kemal ne ki;

Ekmel farklı olsun!..

AZİZ NESİN’İN TAHRİKLERİ

Ekmeleddin Bey, bilmediği bir konuda “ayaküstü” ahkâm kesip, “hiç kimsenin mahkûm olmadığını” söylüyor!..

Allah’tan kork be adam!..

Sen “toplam 47 sanığa ceza verilip, hapislerde çürütüldüğünü” bile bilmiyorsan, niye “Cumhurbaşkanı adayı” oldun, niye “bilmediğin” konuda ahkâm kesmeye kalktın?..

Kalkmış; “Sivas olayları” için, bir de “kara taassup” diyor...

“Türkiye’ye o kadar Fransız” ki, Sivas olaylarının “Aziz Nesin’in tahriki” üzerine patladığını bile bilmiyor.

Madem bilmiyorsun, bari ertesi günkü “Hürriyet’in manşeti”ne bir baksaydın!.. Evet baksaydın ve görseydin ne yazdığını!..

Hürriyet’in manşeti aynen şöyleydi:

“Sivas’ta Aziz Nesin isyanı, 35 ölü.”

Evet, Sivas halkı, Aziz Nesin’in; “Bin yıllık Kur’an’a niye inanayım?.. O yüzden Müslüman değilim” sözlerine isyan etmiş ve bir “protesto gösterisi” yapmıştı...

Ne var ki;

“Derin Devlet”in pusuda bekleyen elemanları, bu tepkileri, “toplumun gazını almak” için körüklemiş ve “o tarihte yükselen İslâmî hareketin önünü kesmek” için bir “tuzak” olarak kullanmıştı!..

Sormak lâzım değil mi;

l Özellikle Aziz Nesin, Sivas’a niçin davet edilmiş ve “Peygamberimize yönelik saldırgan ifadeler”le, kitleleri kışkırtmasına niçin göz yumulmuştur? 

l Devrin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü; Madımak Oteli’nde bulunanlara, niçin “Şehri terk etmeyin!” tavsiyesinde bulundu?

Son bir soru;

l 78 yaşındaki Aziz Nesin yanan otelden çıkabiliyor da, çoğu 40 yaşın altında olan diğerleri nasıl oluyor da, ölüyorlar?.. Sahi; “78 yaşındaki Aziz Nesin” sağ kurtulurken, “gençler” niye öldü?.. Bir kısmı “BBP binası”na sığınırken, diğerleri niye “ölmeyi” tercih etti?..

Bunda, Erdal İnönü’nün; “Sakın otelden ayrılmayın, sizi kurtaracağız” teminatının bir rolü var mı acaba?..

Bunlar gibi; “cevap bekleyen onlarca soru” var... Ama, Ekmeleddin Bey, bilmediği bir konuda, “ayaküstü” cevap veriyor:

“Kara taassup!”

Hayır, “kara taassup” değil,

Asıl seninkisi “kara cehalet!”

BAŞBAĞLAR’A DA GİDECEK Mİ?

Hadi, Hacıbektaş’a gittin ve orada “Alevilere rüşvet” kabilinen sözler sarf ettin; peki bugün 5 Temmuz, bugün Başbağlar’a da gidecek veya hiç olmazsa “Başbağlar şehitleri” için de bir-iki kelâm edecek misin?..

Gitmeyeceksen;

“Sen kimin adayısın?”

“Alevisi ve Sünni’si ile Türkiye’nin adayı” mı, yoksa “sadece Hacıbektaş’ın adayı” mı?..

10 Ağustos’ta sandıkta görüşürüz!..

**********************************************************************

Tony  Blair, Sisi’ye danışman oldu mu, olmadı mı?

Tam, “Vehbi’nin kerrakesi düştü” demeye hazırlanıyordum ki, “yalan” dediler; “İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’in, Mısır Askeri Cuntası’nın başı Sisi’ye Danışman olduğu haberleri doğru değil, yalandır!”

Tony Blair, bu haberleri niye yalanladı acaba?.. 

Gerçekten aslı olmadığı için mi, yoksa daha başka iki sebepten mi?..

Meselâ, Tony Blair gibi bir adam, Sisi’ye “danışman” değil, olsa olsa, onun başına “İngiliz komiseri” olur mu demek istediler, yoksa “Tony Blair’in Darbeci Sisi’ye danışman olduğu ortaya çıkarsa, biz İngilizler’in de, darbeye niye darbe demediğimiz, katliamlara niye sesimizi çıkarmadığımız anlaşılır” diye mi düşündüler?..

Öyle ya; Tony Blair’in; Mısır’ın yaşayan firavunu Sisi’ye “danışman” olduğu ortaya çıkarsa, hemen herkes; “İngiltere’nin darbedeki ve katliamlardaki parmağını” tekrar konuşmaya başlar!.. 

O halde, “yalan” de, geç!..

Şimdi bunlar “Ekmeleddin İhsanoğlu’nun İngiliz Projesi” olduğunu da yalanlamaya kalkarsa, hiç şaşmayın!..

Oysa, ne demiş atalarımız;

“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!”

yeniakit

Bu yazı toplam 583 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar