Mahalle değiştirmese şimdi askerdeydi

Mahalle değiştirmese şimdi askerdeydi

Gazeteci Sevilay Yükselir, Ahmet Hakan ile ilgili iddialı konuştu.

Gazeteci Sevilay Yükselir, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan Coşkun'un askere gitmemek için dalağını aldırdığı yönünde ortaya çıkan somut bilgilere dikkat çekerek, "Ahmet Hakan mahalle değiştirmese hem askere alınır hem de 15 yıl hapisle yargılanırdı. Ama mahalle değiştirdiği için bu olmadı" dedi.

Sevilay Yükselir ile söyleşimizin 2. gününde Ahmet Hakan'ın "dalak" konusunu konuştuk. Yükselir, bu konuyu habercilik refleksi ile kaleme aldığını söylediği halde başına gelenleri, "çete" diye nitelediği kesimin hiç ummadığı saldırısına nasıl maruz kaldığını, Genelkurmay'ın 12 yıl içinde değişen Ahmet Hakan tavrını anlattı.
- Peki, gelelim dalak olayına... Nasıl girdiniz siz? Neden böyle bir şey yazmaya gerek duydunuz?
- Geçsek bu meseleyi. Konuşmak istemiyorum ben bu konuyu!
- Ama yapmayın Sevilay Hanım! Hani her şeyi açık açık konuşacaktık!
- Tamam haklısın. Kaçmak yok! Valla ben Ahmet Hakan'ı yıllar evvel -sanıyorum 1992 filan- staj için başvurduğum bir yerel gazetede görmüştüm. Hürbakış. Silivri ve Büyükçekmece civarında yayın yapıyordu. Orada yazı işleri ya da yayın yönetmeniydi tam hatırlamıyorum. 3-4 dakika ya gördüm ya da görmedim. Sonra hoşlaşmadım ondan. Snob ve kibirli buldum. Ayrıca gazetenin yeri de çok uzaktı bana. Staj yapacaktım zaten birkaç ay. Bila bedel. Orayı değil, bir dergiyi tercih ettim çalışmak için. Sonra Ahmet Hakan'ı Kanal 7 ekranında gördüm bir daha. Aradan yıllar geçmiş yani... Ancak bir gün Bahçeşehir'de bir yemekte biriyle tanıştırıldım. O sohbet ortamında mesele Ahmet Hakan'a geldi. Adam başladı bu dalak mevzusunu anlatmaya... Hayretler içerisinde kaldım. "Bu bomba haber" dedim! Yazmak için izin istedim. O da, "Adımı yazmamak koşulu ile tabii" dedi.
- Kim bu?
- İsim veremem ama Ahmet Hakan biliyor kim olduğunu.
ŞAHİDİM GATA'DAN
- Yanlış olma ihtimali yok mu anlattıklarının?
- Asla yok. Bana verdiği bilgileri çeşitli gazetecilik teknikleri ile doğrulattım. Baktım ki eksiği varmış fazlası yokmuş. Yazdıkça bilgi akmaya başladı. En önemlisi de o döneme, yani onun çürük raporu aldığı döneme şahitlik eden GATA komutanının baş asistanı olan Albay aradı. Oturup her şeyi bir de o anlattı! İnanılmazdı yani!
- Sizin tespitlerinize göre Ahmet Hakan net olarak ne yapmış askere gitmemek için?
- Dalağını aldırmış! Her ne kadar o, "Bir kazaydı" filan dese de anlatılandan varılan sonuç asla o değil.
- Neymiş peki?
- Şöyle: 28 Şubat'lı yıllar... Ahmet Hakan Kanal 7'nin vitrindeki yüzü. Muhafazakâr kesimin mücahidi. Çevik Bir komutan. Ahmet Hakan'ı irticanın temsilcisi görüyor. Talimat veriyor: 'Alın bunu askere.' Bunun üzerine Ahmet Hakan tutuşuyor. Yaşı 35'i geçmiş. Kaçmak için, 'Okuyorum' filan da diyemez. Çare arıyor. Eski mahalledeki arkadaşlarına sığınıyor. Onlar da el birliği ile mücahid Ahmet'i askerden kaçırmak için çözüm arıyorlar.
- Kimler bunlar?
- Kim olduklarını söylemeye gerek yok! Bilen biliyor. Neyse. Bir de üniversiteyi de bitiremediği için uzun dönem gitmesi gerekecek. Bana olayı ilk aktaran kişinin de aralarında bulunduğu ekip bunu kurtarmaya soyunuyorlar. Önce Kasımpaşa Deniz Hastanesi'ne gidiyorlar ve orada görevli bir doktor akıl veriyor bunlara. Halk dilinde mide çıkışında morfolojik deformasyon anlamına gelen finney filoroplastisi'nden çürüğe çıkması için düğmeye basılıyor. Fatih'teki, o dönem adı Sultan Fatih olan hastanede ameliyat ediliyor.
- Taktik askeri hastanenin içinden geliyor o zaman?
- Eee tabii. Çürük raporunu onaylayanlardan birisi aklı veren de aynı zamanda. Ameliyattan sonra Kasımpaşa Askeri Hastanesi'ne gidip çürük raporu alıyor. Ahmet Hakan'a çürük raporu konusunda yol gösteren şahıs askeri hastanede çalışmasına rağmen Sultan Fatih'te ameliyatlara da giriyormuş. O dönemden şahitler var. Hemşireler, doktorlar, hastabakıcılar filan...
FAHRETTİN ALPARSLAN PAŞA'NIN İNTİHARI ARAŞTIRILMALI
- Bu rapor, işini görmüyor ama Ahmet Hakan'ın...
- Evet ama Çevik Bir çürük raporu aldığını duyunca birisine itiraz ettiriyor. Bunun üzerine rapor incelenmek üzere GATA'ya gidiyor. Tümgeneral Fahrettin Alparslan başkanlığında heyet toplanıyor. Ancak Çevik Bir tepelerinde! "Bu rapora onay verirseniz alayınızı ihraç ettiririm" filan diyor. Bakıyorlar hakikaten Ahmet Hakan'ın filmleri, raporları çürüğü onaylıyor. Ama tabii bu deformasyonun bir operasyon sonucu olduğunu da anlıyorlar. Ve Kasımpaşa'nın aksine, "Askerliğe elverişlidir" raporu veriliyor.
- Fahrettin Alparslan Paşa aynı yıl intihar etti biliyorsunuz.
- Araştırılması gereken bir konu bence. Garip şeyler olmuş o dönem. Her neyse. Alparslan komutan evvela Kasımpaşa'nın doğru rapor verdiğini söylüyor ve tabii Çevik Bir'e itiraz ediyor. Ama naçar! Paşa illa da Ahmet Hakan'ı askere isterim diyerek ortalığı yıkıyor. GATA'nın raporu Kasımpaşa ile ters düşünce üçüncü bir hastanenin yani hakem hastanenin devreye girmesi gerekiyor. Tam işte o arada, daha Ahmet Hakan'ın evrakları hakem hastaneye gitmeden Bandırma'da Ahmet Hakan'ın kaza geçirdiği ve dalağını kaybettiği haberi patlıyor!
- Bir insan böyle bir şey için dalağını feda eder mi?
- Eee tesadüf mü yani tam o arada, 1 hafta içinde bu kazanın yaşanmış olması?
- Ortada gerçek bir kaza mı var, yoksa kurgu mu?
- Araba hafiften şarampole devrilmiş. O ilk tanığım anlattı. Ahmet Hakan'ın burnu bile kanamamış, ama her şey organize. Hazır!
- Bandırma'da işi kim organize ediyor?
- Turhan Çömez olduğu söyleniyor. Ahmet Hakan ile Bandırma'da kaza geçiren kişi Mustafa Çelik keşke konuşsa ama konuşacağını hiç zannetmiyorum.
- Çok korkunç bir dram aslında yaşadıkları öyle değil mi?
- Kesinlikle. Bir insan askerlikten kaçmak için dalağından bile vazgeçiyor.
- Siz köşenizde dalak meselesini yazınca dava açmıştı. Ne oldu o dava?
- Ceza davası açtı, savcı takipsizlik kararı verdi. Şimdi hukuk davasına dönüştürüldü. Ben dönemin GATA komutanının baş asistanını şahit yazdırdım.
- Dalaksız demenize kızıyor...
- Dalaksız adama ne denir ki. Ben olmayan bir şey söylemiyorum. Varsa dalağı, Adli Tıp'tan ispatlasın getirsin, ben de özür dileyeyim. Zaten açtığı dava kapsamında Genelkurmay'dan dosyası istendi.
GENELKURMAY DALAK OLAYINA "TIK" BİLE DEMEDİ
- Genelkurmay sizin yazılarınız üzerine hiçbir işlem yapmadı bildiğimiz kadarıyla?
- Genelkurmay, çok ilginçtir "tık" demedi bu konuda. Aksine rahatsız oldu benim yazdıklarımdan. Benim yazdıklarımla ilgili bir açıklama yapmadığı gibi, bana da 'bir dakika' filan denmedi.
- Neden rahatsız oldu?
- Çünkü Ahmet Hakan eskisi gibi değil. Eski mahallesindeki halinde değil. Artık Çevik Bir'in yanağından makas alabildiği bir Ahmet Hakan var ortada.
- Mahalle değiştirmeseydi Genelkurmay'ın tavrı çok farklı mı olurdu?
- Mesela benim yazdıklarım Hasan Karakaya ile ilgili olsaydı Genelkurmay ortalığı birbirine katmıştı. Ahmet Hakan ile ilgili yazılanlar Karakaya ile ilgili yazılsa şu an kesin askerdeydi. Ama mahalle değiştiren ve eski mahallesini deşifre eden Ahmet Hakan söz konusu olunca, Genelkurmay gıkını çıkarmadı. Bana bazı muvazzaflar "Bu yazdıklarınla Ahmet Hakan hakkında derhal soruşturma yapılması gerekiyor" dediler. Yapıldı mı? Yapıldıysa ne oldu bilmiyorum. Bu yazılanlar sıradan bir vatandaş için olsaydı neler olmuştu kim bilir şimdi! Bu işten sadece askerlik yaparak kurtulamıyorsun. 15 yıl cezası varmış bir de!
- Askerlik merakınız mı var? Neden adamı askere gönderiyorsunuz illa ki?
- Askere bu kadar övgüler düzen bir kişinin askerlik yapmamasını garipsiyorum. Genelkurmay neden burada sessiz, ben halen anlayabilmiş değilim.
- Ahmet Hakan'ın köşesini ailesinin ticari işleri için kullandığını söylüyorsunuz. Neden böyle düşünüyorsunuz?
- Köşesini kardeşlerinin ticari işlerine alet ediyor çünkü. Bunların bütün detaylarını köşemde yazdım. Kardeşleri iş yaptıkları yerlerde daha rahat etsinler diye köşesinde resmen o kurumu övüyor. Mesela TRT konusunda bunu yaptı, bazı belediyeler için de öyle.
Medyada Ahmet Hakan'ın ekibi var
- Ahmet Hakan ile ilgili yazılarınız sebebiyle çeşitli gazetelerden durduk yerden sizi hedef alanlar oldu. Bu kişilerin derdi neydi?
- Çıkar ilişkisine bağlıyorum ben onların tavırlarını. Ahmet Hakan'ın bir ekibi var. Yazdıklarım hoşlarına gitmiyor. Çıkar çetesi! Bu çete bana hakaret etti, küfür etti, iftira attı. Zamanında da Ahmet Hakan'a bana yaptıklarını yaptılar, onu korkutup sindirdiler ve biat ettirdiler. Zannettiler ki ben de öyle olacağım. Küfürle hakaretle sinecek adam değilim ben. Çünkü benim alnım ak, yüzüm pak.
Nazlı Ilıcak size neden çattı?
- Nazlı hanım size neden köşesinden çattı durduk yerden?
- Valla niye olduğu belli! Nazlı hanım da o ekiple çok sıkı fıkı çünkü. Bana "Kaleminle namussuzluk yapıyorsun" dedi adeta! Hiç kimse benim böyle bir iftira ve saldırı karşısında sessiz kalmamı bekleyemezdi!
- Gazete yönetimi araya girdi mi?
- Hayır hayır... Nazlı Ilıcak'ın yazısından sonra ben gittim Erdal Şafak Bey'den ricada bulundum. Çok ağrıma gittiğini ve cevap vermek istediğimi söyledim.
- Yazı gününüz olmamasına rağmen Nazlı hanımın ertesi günü yazınızın çıkması değişik yorumlara sebep oldu?
- Olabilir ama beni yakın tanıyan insanlar ne kadar hiperaktif ve aceleci bir tip olduğumu da bilir! Çarşamba'ya kadar bekleyemezdim! Ortada suçlama vardı ve üstelik bu suçlama aynı gazetede yazdığım bir yazardan geliyordu. Ben meseleye sıcağı sıcağına cevap vermek istedim. Hakkımdı bu benim!
- Nasıl tepkiler aldınız peki Nazlı Hanım ile ilgili yazılarınızın ardından?
- Valla sonradan fark ettim ki ben birçok insanın duygularına tercüman olmuşum.
- Nazlı hanımın sizin cevabınızla ilgili yazdığı cevabî yazısını nasıl buldunuz?
- Çok düzeysizdi. Hoş bir üslup değildi. Ben ondan daha güzel bir polemik yazısı beklerdim. Çakmayı bilmiyormuş Nazlı Hanım. Televizyonlarda iyi polemik yapıyormuş ama yazısında bence bunu yapamadı. İyi ve seviyeli gitseydi cevap verirdim ama baktım seviye yok, noktaladım. Gazeteci gibi yazmış olsaydı başka olurdu durum. Hakaretlere ve küfürlere verecek bir düzeyde yazmıyorum çünkü!