Abdurrahman Dilipak
Mavi Balina!
Afrin’de bir hafta geride kaldı. Ama bugün başka bir cepheden, özellikle gençlerimizi hedef alan bir saldırıdan söz edeceğim..
Dünya teolojik, felsefi, ideolojik, politik, ahlaki bir travma yaşıyor. Ekonomik, politik ve teknolojik şartlar da bu süreci radikal bir şekilde etkiliyor. Uyuşturucu, alkol, kumar, fuhuş yanında şimdi bunlara bir de bilgisayar bağımlılığı gibi bir bağımlılık eklendi. Bir arkadaş “MAVİ BALİNA (BLUE WHALE) GİBİ OYUNLAR VARKEN FETÖ’YE GEREK YOK!” diyor. Uyuşturucu, fuhuş ve ölüme davetiye çıkartan oyunlar, çocuklarımızı tehdit ediyor.
“Mavi Balina” oyunu bunlardan sadece biri. Bu oyun Rusya’nın Sosyal Medya Ağı olan internet sitesi üzerindeki gruplardan özellikle 12-21 yaş arası çocuk ve gençleri hedef alan bir oyun. Bu işlerin peşine düşen Muhammed Binici anlatıyor: “Oyunun teması gruplardan ikna ettikleri çocuklara ve gençlere fiziksel şiddet içeren eylem ve emirleri sırası ile uygulatarak oyunun 50. gününde oyuncuyu intihara teşvik etmek şeklindedir. İntihar emrini yerine getirmeyen oyuncular ailesi ve sevdikleri ile tehdit edilmekte ve intihara zorlanmaktadır. Oyun internetteki yasal oyun platformlarında bulunmamaktadır. Oyuna giriş internetin karanlık dünyası olarak bilinen DEEPWEB üzerinden gelen bir link ile başlıyor. Dolayısı ile bu oyunun kaynağının tespiti ile alakalı ciddi sorun teşkil etmektedir.
İnternet camiyi, okulu, dostlarımızı olduğu gibi, uyuşturucuyu, suç örgütlerini, kumarhaneyi ve fuhuş yuvalarını kapımıza kadar taşıyor. Hepsi bir “tık” ötede!
Çocuklarımızı bu oyun’un içindeki “büyük oyun”la bizden çalabilirler, bize karşı kullanabilirler. Çocuklarımız birer biyonik robota döndürülebilir. Oyun içinde gençlere şu tür mesajlar veriyorlar: Bir jilet aracılığı ile elinize, “f57” çizin ve fotoğrafını gönderin… Sabah 4:20’de uyanın, size gönderilen ürkütücü ve korkunç videoları izleyin… Kolunuzu derin olmayacak şekilde 3 kez damarlarınızla birlikte kesin ve fotoğrafını gönderin… Bir kağıt üzerine balina resmi çizip fotoğrafını gönderin… Eğer bir balina olmaya hazırsanız, bacağınızı keserek evet çizin. Yoksa, kendinizi birçok kez cezalandırma amaçlı kesin… Verilen şifreli görevi çözün. Kontakte durumunuza, “#ben_balinayım” (Rus. #я_кит ) yazın… Korkularınızı yenin… Sabah 4:20’de uyanın ve çatıya çıkın. Çıktığınız çatı ne kadar yüksek olursa, o kadar iyi… Gün boyu ürkütücü ve korkunç videolar izleyin… Onların size gönderdikleri müzikleri dinleyin… Dudağınızı kesin. Dilinize ve kaşınıza küpe takın, vücudunuza balina döğmesi yaptırın, Pentagram çizin. Elinize defalarca iğne batırın. Kaç defa batırdığınızı yazın. Kendinize acı verecek bir şey yapın ve hasta olun. Korkunuzu yenin! Bulabildiğiniz en yüksek çatıya çıkın ve çatının kenarına gidip bir süre bekleyin. Bir köprüye gidin ve köprünün kenarında bekleyin. Bir vinç bulup tepesine çıkın ya da en azından çıkmayı deneyin. Güvenilir olup olmadığınız, yetkililer tarafından kontrol edilecek… Skype aracılığıyla bir balina, yani sizin gibi bir oyuncu veya kurucu ile konuşun. Onu kışkırtın, onunla yarışın. Bir çatıya çıkın ve bir süre boyunca, çatının köşesinde bacaklarınızı sallayarak oturun… Bir balina ile buluşun ve birbirinize şifreli görevler verin ve denetleyin… Kurucu size ölüm tarihinizi söyleyecek ve bunu kabul etmek zorundasınız… Sabah 4:20’de uyanıp bir demiryolu bularak raylarda gezin… Gün boyu hiç kimse ile konuşmayın. Balina olduğunuza dair yemin edin. Ölebilir ya da öldürebilirsiniz. (Unutulmamalı, bu oyundan talimat alıp oyuna devam eden çocukların 51. günü görme şansları yok. Çünkü 50. talimat “ölüm” talimatı olan “intihar” talimatıdır. Çocuklar yapay zeka tarafından çözüldükten sonra ipnotik etki altına alınarak adeta bir intihar komandosuna ya da biyonik robota dönüştürülebilir..
Siber Suçlar ile Mücadele Platformu (Cyber Crime) çatısı altında toplanan bir grub, 2 hafta da tam 12 bin öğrenciye ulaşarak kapıdaki tehlike hakkında uyardılar. Anadolu yakası Milli Eğitim İlçe Müdürlüklerinin ve okul yönetimlerinin desteklediği projeye okul aile birlikleri de destek veriyor..
Anne-babalar farkında olmasalar da çocuklar farklı bir dünyada yaşıyorlar ve macera uğruna sanal örgütlerin ve çetelerin oyuncağı oluyorlar.
Bu oyunu oynama sebepleri şöyle sıralanıyor: Çocukların büyük bir bölümü bu tehlikenin farkında ve biliyorlar ama bir yandan da merak duygularını bastırmaya çalışıyorlar. Tehditler karşısında birçoğu ailelerini korumaya çalışıyor. Bir kısmı kendi açıklarının aileleri tarafından öğrenilmesini istemeyip oyun kurucunun tehditlerine boyun eğmek zorunda kalıyor. Bir kısmı da oyunu çocukluktan kurtulma olarak görüyor bu durumla diğer arkadaşlarına hava atıyor. Tehdit altındaki çocuklar genelde aile problemleri olan içine kapanık oyun bağımlılığı okula devam sorunu gibi sorunları olanlar. Bu çocukların sıkı bir şekilde takip edilerek aileleri ile iletişim halinde olmak gerekir. Ayrıca bu çocuklar oynadıkları oyunu diğer arkadaşlarına anlatarak (sosyal medyada, okulda) oyunun yaygınlaşmasını da sağlıyor. Tehlike sanılandan büyük. Gençler siber bir tehditten öte, siber bir saldırı altındalar ve evlerimizin yatak odasına kadar uzanan bir siber savaş var. Savaş sadece Afrin’de değil, bunu görelim. Ve hepsi aynı kaynaktan besleniyor ve topyekûn bir saldırı ile karşı karşıyayız.
Emir vericiler oyuna dahil ettikleri her kişinin aile bilgilerini ve tüm sırlarına bu sayede ulaşabiliyor. Çocuklarımız ilk önce ebeveynlerini koruma ve kendi sırlarının ortaya çıkmaması için bu oyunları oynamaya başlıyor. Emir alıcıların aldıkları her gün farklı emirler; onların ahlak, yükseklik, korku, zarar vermeme, insanlık değerlerini, duygularını ortadan kaldırıyor ve emir alıcılar ya kendini ya da bir başkasını yok etmek için hazırlanıyor. Her 100 kişiden 2 kişi bu oyunu oynuyormuş. Türkiye’de 17 milyon öğrenci var, bu demek oluyor ki 340 bin öğrencimiz böyle bir tehditle karşı karşıya. Gizli bir merkezden emirler alıyor uyguluyor ve bir ölüm makinesi haline dönüştürülüyor. İnsanların kullanması gereken bir makine insanları kullanıyor!
Yukarıda emirleri sırlamamın sebebi talimatlar hiç değişmiyor. Emir vericiler aynı. Peki nasıl oluyor da hangi sistemden ve kaç kişi ile 340 bin öğrenciye aynı anda emir verilebiliyor. Bu öğrenciler ya da oyunu oynayıcılar yönetilebiliyor. Bu nasıl bir sistem? Nasıl bir güç? İşte tam burada belki de ileride dünyamızın başına bela olacak “yapay zeka” akla geliyor. Kim bilir belki de şimdiden Türkiye’nin başına bela edilmiş olabilir. Kim bilir? Kendi çocuğumuz tarafından öldürülebilir. Ya da siyasi parti veya devlet yöneticilerinin kendi akrabaları tarafından imha edildiğine şahitlik edebiliriz.
Bu projenin koordinatörlüğünü yapan Muhammed Binici, “Çocuklarımızın karne alıp evde dinlenmeye çekildiği şu dönemlerde bir karar vermeliyiz. Çocuklarımızın geleceğimizin teminatı olduklarını bilerek, idrak ederek, kapattığımız odalardan dışarı çıkarmalı, yavrularımızı başkası dinlemeden biz dinlemeli, elinden tutup yüreğimizde ne kadar sevgimiz var ise onlara vermeli, tanımadıkları kişiler değil, onların arkadaşları bizler olmalı ve beyinlerinde bizim ile alakalı tüm olumsuz yargıları yok etmeliyiz yoksa yarın çok geç olabilir” diyor. Çocuklarımız sadece Mafya ya da sentetik uyuşturucular, fuhuş sektörü tehdit etmiyor, böyle bir tehdit de sözkonusu. Ve benden söylemesi: Dikkat edelim. Bu iş sadece hükümetin değil, belediyelerin değil; STK’ların, okulun, ailelerin, basının, Diyanetin ortak meselesi olmalı. Selâm ve dua ile…