"Medya Seçim Kazandırır Mı?"
Kemal Öztürk’ün Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (29 Haziran 2018) yazısını iktibas ediyoruz
29 Mart 2009 yerel seçimlerine 30 gün kalmıştı. Kampanyanın en yüksek tansiyonu ve seçimin son düzlüğü yani.
Başbakan Erdoğan tam bu esnada Doğan grubuyla çok sert bir tartışmaya girdi. Doğan grubu yazarları Ak Parti ve Erdoğan aleyhine çok yoğun eleştiri yazıları ve haberler yayınlıyordu. Erdoğan da aynı tonda meydanlarda isim vererek onlara cevap veriyordu.
“GAZETE MANŞETLERİNE BAKMA, MEYDANLARA BAK”
Basın danışmanı olarak tam kavganın ortasındaydım. Birçok bakan gelip benden bu kavganın bitmesi için bir şeyler yapmamı istiyordu.
‘Seçim arifesinde ülkenin en büyük medya grubu ile kavgaya girmenin nasıl bir mantığı olabilir?” diye baskı yapıyorlardı.
İşin doğrusu 2009’da bile gazetelerin ve tv kanallarının büyük kısmı açıktan ya da örtülü olarak AK Parti karşıtıydı.
Biraz da çekinerek, Başbakan Erdoğan’a, Doğan grubuyla girilen bu kavganın seçimlere etki etmesinden endişe duyduğumuzu söyledim. ‘Kavgayı bitirsek’ diyor herkes dedim.
Seçim meydanını gösterdi bana.
“Gazetelerin ne manşet attığına bakma. Meydana bak. Burada millet ne diyor o önemli bizim için” dedi.
Sonra Doğan grubuyla kavgaya devam etti. O seçimlerin de en büyük kazananı oldu.
AK PARTİ MEDYAYLA MI İKTİDARA GELDİ?
Muhalefet partileri seçimlerde adil bir medya düzeni olmadığından şikayetçi. Haklı. Ama hiçbir zaman medya-iktidar ilişkilerinde adil bir düzen, dağılım olamamıştır.
AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde, medyada onu destekleyen iki gazete bir televizyonu vardı neredeyse. “Muhtar bile olamaz” diye manşet atan Hürriyet Gazetesi o zaman tüm medyayı domine ederdi.
Sadece medya değil, sermaye, bürokrasi ve devletin derin mahfilleri de AK Parti karşıtıydı. Ayrıca bir tek Erdoğan değil, onunla birlikte yola çıkan herkes karalanıyor, aleyhine dosyalar yayınlanıyor, bir anda ‘irticacı, yobaz, gerici, devlet düşmanı, terörist’ olarak damgalanıyordu (bu haberleri yapanlar, köşe yazanlar şimdi AK Parti saflarında en çalışkan neferler çok şükür!).
Basın danışmanı olduğumda, ‘Atatürk düşmanı, laiklik karşıtı basın danışmanı’ diye o kadar çok yoğun haber çıktı ki, gidip Erdoğan’a zor durumda kalmaması için istifa edebileceğimi söyledim.
“Onların derdi sen değilsin, benim. Takma kafana, işine devam et” diyerek arkamda durdu.
Merkez medya yetmezmiş gibi, onlarca web sitesi açılmış, oradan propaganda yayınları yapılıyordu ayrıca.
Tüm kampanyalara rağmen Erdoğan ve AK Parti iktidar oldu. Medyanın tüm gücü AK Parti’nin iktidara gelmesine engel olamadı.
İşin ilginci şudur: AK Parti iktidara geldikten sonra da medyanın aleyhte tavrı devam etti. Ocak 2015’te, medyada-iktidar ilişkisi üzerine hükümete hazırladığımız raporda, gazetelerin % 63’nün iktidar karşıtı yayın yaptığını verileriyle birlikte yazmıştık.
Şunu anlatmaya çalışıyorum. Erdoğan ve AK Parti 2015 yılında bile medyanın % 60’ı tarafından eleştiriliyordu.
Bu durumda Erdoğan ve AK Parti medyaya rağmen iktidara gelmiş, medyaya rağmen iktidarda kalmıştır diyebiliriz.
Medya bir partiyi iktidar yapmaz, iktidarda da tutamaz. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti elinde görece iyi medya gücü olmasına rağmen iktidarı kaybetti. Yine aynı medya düzenine rağmen, 1 Kasım 2015 seçimlerinde de iktidarı tekrar kazandı.
MUHALEFETİN MEDYASI OLSA SEÇİM KAZANIR MI?
Muhalefetin şu andaki durumu AK Parti’nin 2002 yılındaki durumuna benzerlik teşkil etse de bunun bir mazeret olamayacağını anlaması gerekir.
Kaldı ki bugünkü dijital ve sosyal medya olanakları, konvansiyonel medyadan daha etkili. Muhalefet de bunu istediği gibi kullanabiliyor.
Muhalefet gerçekten milletin gönlüne girebilse, gerçekten milletin derdini anlayabilse, gerçekten milletle bütünleşse, değil medya, dünya alem karşı çıksa, bu millet yine onu iktidar yapar.
Siyasette bir partiyi iktidar yapan medya değil, millettir.
Muhalefetin medyası olsa, seçim mi kazanacağını zannediyor?
Siz millet ne diyor ona kulak verin bence. Bırakın medya gücünü.