Mehmet Göktaş: Güzel Bir Hicretle Hicret Etmek
Doğru Haber Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş'ın Yazısını İktibas Ediyoruz.
Yarın hicretin 1439. Yılına giriyoruz, İslam alemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olsun.
Fakat ben başka bir hicretten, bizim bildiğimiz hicret olayından en az birkaç yıl önce, Müzzemmil suresindeki ‘güzel bir hicret'ten söz edeceğim.
Rasûlullah (sav) Mekke'den Medine'ye, bir kısım Müslümanların Habeşistan'a hicret etmelerinden önce biz bir başka hicret çeşidine şahid olmaktayız. Bu hicret; özellikle itikad açısından ve peşinden de amel bakımından müşriklerden sıyrılmaktır. Hem de onların dikkatlerini çekecek şekilde onlardan sıyrılıp uzaklaşmak.
Yalnız burada dikkat edilecek bir husus vardır ki, müşriklerin mahallelerinden, sokaklarından sıyrılıp uzaklaşma olayı yoktur. Bedenleri yine onların içinde, aynı sokakta hatta aynı evde bir arada yaşıyorlar fakat bununla birlikte müşriklerden her yönüyle apayrı bir kimlik ortaya koyuyorlar.
Ve bunu yaparken de en güzel bir şekilde yapıyorlar.
Müşriklerle beraber yaşıyorlar, aynı mahallede, aynı sokakta ve evdeler. Fakat onların karşısında yeni bir kimlik ortaya koyuyorlar.
Müşriklerle aynı çatı altındalar, onlarla alışveriş yapıyorlar, her türlü sosyal münasebette bulunuyorlar, iç içeler. Fakat ilahlarının ilahlıklarını tanımıyorlar, putperestliğin göstergesi olan söz, tavır ve davranışlardan uzak duruyorlar.
Fakat söylediğimiz gibi kendilerini onlardan tecrid etmiyorlardı. Tam aksine, bunu müşrikler istiyor, Müslümanları aralarından çıkarmak, başka bir mahalleye atmak ve her türlü ilişkiyi kesmek istiyorlardı. Hatta onları zorbalıkla bir mahalleye sıkıştırıp tam üç yıl her türlü ambargoya tabi tutulmuşlardı.
Çünkü o günün Müslümanı müşrikler için gerçekten tehlikeliydi. Bir kere hepsi de azim doluydu, sebat doluydu, tepeden tırnağa enerjikti. Müslümanlar kendileri için çok kesin bir hat belirlemişler, tavır tespit etmişler, oradan geri adım atmıyorlar.
Üstelik toplumun içerisinde olduklarından durmadan aşkla ve şevkle tebliğde bulunuyorlardı. Bu durum müşrikler için gerçekten tehlikeliydi.
Ne gariptir ki bugünün mümini başkalarının içerisinden bedenen de sıyrılıp çıkmak istiyor, ayrı ayrı semtler oluşturmak istiyor, kendileri gibilerden oluşan bir çevre kurmak istiyor.
Çünkü erimekten korkuyor, kozmopolit toplum içerisinde erozyona uğramaktan, yok olup gitmekten, kendilerine benzeteceklerinden korkuyorlar.
Hâlbuki bu korku Mekke'de müşriklere aitti. Demek ki bugünün mümini enerji bakımından Mekke'nin ilk müminlerinden öylesine sönük durumdadır.
Mekke müminlerinin Medine'ye hicret sebepleri eriyip gitme korkusu değildi, müşriklere benzeme korkusu değildi. Hicretin sebebi müminlerden değil, müşriklerden geliyordu. Sürülüyorlardı, çıkarılıyorlardı memleketlerinden. Baskı ve işkence dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı.
Şahsen azim ve sebat sahibi müminlerin bugün toplumdan sıyrılmalarına, ayrı ayrı mahalle ve semtler oluşturmasına, siteler oluşturmasına karşıyım.
Müminler eriyip gitmekten korkacağına, muhatapları müminlerin etkinliklerinden korksunlar, kendilerini etkilemelerinden korksunlar. Müminlerin böyle bir sorunu olmasın, bu sorun başkalarına, muhataplarına ait olsun. Mümin başkalarından değil, başkaları ondan, onun etki alanına girmekten kaçsın eğer kaçacaksa.
Fakat bütün bunları yaparken güzel yapmakla emrolunuyoruz. Kırmadan, dökmeden, yıkmadan, köprüleri yıkmadan.
Şimdi davet adına, tebliğ adına yapıp ettiklerimize bir de bu gözle bakalım.
Mübarek olsun Muharrem ayınız, 1439. Hicri yılınız.