Modern Müslüman, Modern İlahiyat, Modern Dünya
Modern ilahiyat dinin hükümlerini “çöl fıkhı” olarak takdim etti, modern Müslüman süreç içinde “Artık zaman değişti, modern dünyada yaşıyoruz, çağa ayak uydurmamız lazım” diye düşünmeye başladı, böylece zihnen çözüldü, “yüklerini” sırtından attı ve “moder
I
Modern Müslüman mutmain değil, dinin hükümlerini hiçbir sıkıntı duymadan/tam bir teslimiyetle kabul etmekte zorlanıyor, sürekli ruhsata başvuruyor, bunun yanı sıra elinden geldiği kadar dinden kırpıyor, dinin hükümleri moderniteyle çatışıyor çünkü.
Dinin hükümleri moderniteye ters düştüğü için, yaşadığı çevreden etkilenen, medya eliyle çokça algı yönetimine maruz kalmış olan modern Müslüman aslında içten içe inandığı değerlerin savunulacak tarafı olmadığı düşünüyor. Çevreye uyum sağlayamamaktan endişe ediyor ve aşağılık kompleksine kapılıyor.
Modern Müslüman zihnen öyle bir kodlandı ki, artık soru sormayı dahi zül addeder oldu, onun doğru ya da yanlış kendince her şeye vereceği bir cevabı var çünkü, dolayısıyla kendini ilim-hikmet ehlinden müstağni görüyor.
Buna mukabil İslamî geleneğimizde “bilmiyorum” demek ilimdendir, ilmin yarısıdır, bilmeyenler bilenlere sorarlar, çünkü hepimizin tefsirci, hadisçi, kelâmcı, fıkıhçı olması mümkün değildir. Fetva sormayı utanılacak bir şeymiş gibi gösteren “akıl” bize ait olamaz.
Modern ilahiyat günümüz Müslüman’ına inandığı şeylerin büyük ölçüde “hurafe” olduğu düşüncesini aşıladı ve bu “hurafelerin” yerine modern hurafeleri ikame etti, modern Müslüman içine düştüğü bu cendereden bir türlü kurtulamıyor, bir yönüyle de kurtulmak istemiyor aslında, çünkü onun için dinin hükümleri modern dünyada sıkıntı verici.
Modern ilahiyat dinin hükümlerini “çöl fıkhı” olarak takdim etti, modern Müslüman süreç içinde “Artık zaman değişti, modern dünyada yaşıyoruz, çağa ayak uydurmamız lazım” diye düşünmeye başladı, böylece zihnen çözüldü, “yüklerini” sırtından attı ve “modern” oldu.
“Kur’an İslam’ı” ve benzeri yaklaşımlar modern Müslüman’ı Sünnet’ten kopararak moderniteye entegre etti, bu yırtık zor dikiş tutar, çünkü Hz. Peygamber’i dahi bir köşeye bırakmış, kendisinden başka doğru tanımayan, ben-merkezci bir yaklaşımın varlığı söz konusu.
II
Modern ilahiyat temelde politik bir projedir, Batılılaşmayı temsil eder, salt rasyonel ve pozitivist yaklaşımı itibariyle Aydınlanma’cıdır ve en önemlisi sömürgecilik stratejisi gereği bu coğrafyaya oryantalistler eliyle ihraç edilmiştir, modernistler de ithalatçılar olarak onların ortağı, işbirlikçisidir.
Modern ilahiyat -ister sağ ister sol değerleri benimsesin neticede- sabiteleri ortadan kaldırmakta, böylece Protestan, liberal bir din anlayışını yerleştirmekte, her iki taraftan İslam’ı sekülerize etmektedir.
Modern ilahiyat, sosyolojiyi temel hareket noktası olarak kabul etmektedir, oysa genel olarak sosyal bilimler disiplini İslam toplumlarının sosyal yapısını dinamitlemek için tasarlanmış ve kullanılmıştı.
Batı’nın en büyük arzusu İslam’ın moderniteye uygun biçimde yeniden yorumlanmasıdır, çünkü geleneksel İslam, kapitalizmin ve emperyalizmin çıkarlarını tehdit etmektedir.
Asaf Hüseyin, olan biteni en iyi tahlil eden isimlerden biridir, Batı’nın İslam’la Kavgası adlı kitabında “Modernizm teorisyenlerinin İslam ülkelerinde İslam’ın yeniden dirilişiyle birlikte bir aksilikle karşılaştıklarını, modernizasyon sürecinde hakkından gelindiği zannedilirken geleneksel İslam’ın niçin yeniden ortaya çıktığını göstermek için bir dizi -uyduruk- izah geliştirdiklerini” söylemektedir ki, baştan sona haklıdır.
Dolayısıyla “Geleneksel İslam’ı kesin olarak bırakmalıyız” diyen modern ilahiyatçı, ya geleneksel İslam’ın ne olduğunu bilmemekte -veya gelenekten başka bir şey anlamakta- ya da bilinçli olarak yürütülen projenin bir parçası olmaktadır.
“Tarihten, kültürden, gelenekten kopalım” diyen modern ilahiyatçıyla türbeleri, mescidleri havaya uçuranların birçok ortak noktası var, bu iki hizip için “düşman kardeşler” dersek yanlış yapmış olmayız.
Modernizasyon girişimi büyük ölçüde başarılı olmuştur, zira süreç içinde, Müslüman olduğunu ancak Şeriat’la yönetilmek istemediğini beyan eden, laiklik ve demokrasi taraftarı bir dindar tipolojisi var etmeyi başarmıştır.
Modern ilahiyat, Batı namına çalışan gruplar tarafından finanse edilmektedir ve hemen hepsi Batı namına çalışan grupların elinde bulunan, en ileri teknolojiyle tesis edilmiş medya kuruluşlarını-kitle iletişim araçlarını kullanabilme imkânına sahiptir.
Modern ilahiyat tartışmaya açtığı konularda bildiğimiz manada ilmî, entelektüel eleştiri ortaya koymamakta, bilakis belli bir usûlü olmadığı için kafasına göre yanıltıcı yorumlar yapmaktadır. Modernist ilahiyatçılar tarafından ortaya sürülen tezler şimdiye kadar kolayca çürütüldü, ancak bu tezler, Batı namına çalışan medya kuruluşları tarafından sanki çürütül(e)memiş gibi sürekli gündemde tutuluyor. Dolayısıyla kitle iletişim araçları aslında Batı namına birer kitle imha aracı olarak kullanılıyor.
İlmihale müracaat etmekle çözülecek türden sorunlar dahi modern ilahiyatın elinde kördüğüm haline geliyor. Modern ilahiyatın bugüne kadar sorun çözdüğünü gören, duyan ya da bilen yok zaten. Modernist ekol hangi konuya açıklık getirmiş, hangi sorunu çözmüş?!
Dolayısıyla modern ilahiyatın fikrî zemini zayıftır. Buna mukabil en azından fikrî eklemlenmeyi önlemeye çalışan Müslümanlar tarih-kültür-gelenekten müteşekkil etkili bir silaha sahipler. Kuşkusuz eklemlenmek ve asimile olmakla diriliş arasındaki kopma noktasında dirilişten yana sabreden Müslümanlar ellerindeki bu silahı doğru kullanmak zorundalar, çünkü aksi halde yeni bir şansları daha olmayabilir.
III
Modern dünya pornografi üzerine kurulu, pornografik pisliklerin zihinlerde yer ettiği bir toplumda ortalama bir karı-kocanın mutlu olabileceğini düşünmek safdilliktir.
Gazeteler-dergiler, televizyon ekranları, internet ve reklam panoları yoluyla zihinlere kazınan görüntülerden sonra hangi karı-koca hakiki manada birbirinden razı?
Zihnimize kazınan görüntüler şekil-şemail -veya tarz- açısından Batılı ölçü(süzlük)de. Kendini buna uydurmaya çalışan veya -kadın ya da erkek- eşini buna uyması için zorlayan yahut buna uymadığı için beğenmeyen zihin nasıl mutlu olacak?
Sosyal medyaya bakılarak modern Müslüman’ın zihin haritası kolayca çıkarılabilir, sosyal paylaşım siteleri benliğin yüceltilmesi için en kestirme yol, zahmetsiz, masrafsız bir “tatmin” ortamı.
Ar perdesinin yırtıldığı, insanı hayvanî arzuların yönlendirdiği bir dünyada ne Müslümanlıktan ne aileden ne de aile saadetinden söz edebiliriz.
Yapılacak ilk iş modern bakış açısından, modern algılardan kurtulmak, Müslüman’ca düşünmesini öğrenmektir. Ortaya konulan modern yaklaşımları kabul etmek ve dinî düşünceyi bu yaklaşımlara göre dizayn etmek yerine bütün bunların eldeki dinî verilere uyup uymadığına bakacak bir zihin dünyamız olmalı, aksi halde moderniteye eklemlenmek ve onun bir parçası haline gelmek kaçınılmaz.
Atilla Fikri Ergun – akilvefikir.org