Abdurrahman Dilipak
mRNA’DA metil-Psödouridin’in mi var?
Ramazan’da bakalım nereden saldıracaklar diye bekliyordum. Erken başlamışlar.
Daha bu karşılama, bana kalırsa devamı da gelecek.
Muammer KARABULUT 5gvirusnews’da, “Pfzier&Biontech, Sağlık Bakanlığı’nı kandırdı(mı!?)” diye soruyor!!
Yazacağım konu bu soru ile ilgili. Bu sorunun cevabını yargının bulması gerek. Ama “Viranşehir savcısı”nın başına gelenlerden sonra ne yapacağız bilmiyorum. Bir savcıya yönelik bir haksızlık bütün savcılara yöneltilmiş bir tehdittir. Adamcağıza, yargıyla ilişkilendirilmiş FETÖ’nün zihniyet ikizi bir trol çetesi, FETÖ’cü iftirası bile atmış. Viranşehir savcısı için henüz bir karar verilmiş değil. Bakalım HSK bu tuzağa düşer mi? Bu kadar süre geçmiş, bakanlık da takibat başlanmış olunca, ihraç kararı çıkar mı bilmem ama, öyle bir karar çıkarsa onun bağımsız olarak bile meclise girmesi uzak bir ihtimal değil. Hele şimdi yazacağım skandaldan sonra! Biontech kullananlara kötü bir haberimiz var. Yazdığım yazının kaynağını ilgili internet sitesinde okuyabilir, dip notlarından kaynağına ulaşabilirsiniz.
mRNA sıvılarının mucidi olarak bilinen Prof. Dr. Robert W. Malone, “mRNA sıvılarında Psödoüridin’i neden enjekte ediyorlar” diye bir soru sormasa ne olduğunu bilmiyorduk. Sağlık Bakanlığı resmi web sitesinde, Pfzier&Biontech’in ürettiği mRNA aşısının (BNT162b2-Araştırmanın adı-kodu) içeriğine aslında yazmışlar: “lipidler, potasyum klorid, monobazik potasyum fosfat, sodyum klorid, dibazik sodyum fosfat dihidrat ve sükroz bulunmaktadır. 2017 yılında Zika virüsünde ile denemesi yapılan mRNA sıvılarının içinde ve bugün de Moderna ve Pfzier&Biontech sıvılarında metil- Psödouridin var. Gözle görünmeyen ancak Elektron Mikroskobu ile görülen virüsler diğer tarafta yine gözle görünmeyen ancak, Geçirimli Elektron Mikroskobu (TEM), Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ve Atomik Kuvvet Mikroskobu ile analiz edilebilen içinde nano parçacıkların uçuştuğu mRNA sıvısı vardı. Metil- Psödouridin herhangi bir organda doğal olarak bulunur mu? Psödouridin, bazı RNA’larda doğal olarak oluşur. Psödouridin, hücresel RNA’da en bol bulunan RNA modifikasyonudur.
Yani tüm canlı organizmalarda bulunur ve RNA’ların evrimsel olarak en çok korunan özelliklerinden biridir.
Peki ya bunun metillenmiş varyantı, N1-metil-psödouridin? 2’si, hem Pfizer hem de Moderna Covid-19 aşılarında önemli bir bileşeni olarak, sentetik et gibi karşımıza çıkmaktadır.
İlginçtir, bu konuya ilk değinen Prof. Dr. Alişan Yıldıran olmuş 16 Kasım 2020’de.
Bir de Dr. Ümit AKTAŞ olmuş, o da 4 Haziran 2021’de “mRNA aşılardaki sentetik RNA metil- Psödouridin denen bir kimyasal bileşen içeriyor. Genetik mühendisliğiyle tasarlanmış bir mRNA ile karşı karşıyayız. Bu, virüsün ürettiğinden çok farklı bir mRNA’dır ve vücutta kısa ve uzun vadede nasıl bir etki oluşturacağı konusunda herhangi bir bilgimiz yok” diyor.
Bu konu ile ilgili olarak bu çevrelerde akademik makalelerde nanopartikül diye bir maddenin, 100 nanometre boyutunun altında kalan toz parçalarından bahsediyorlar. Ve o yapay olarak elde ettikleri metil- Psödouridinleri de o kapsüllere koyuyorlar!
Bunu kendileri yazıyor! Bunların bir yan etkisi de kanda pıhtılaşma. Asıl tahribatı hücrelerde. Ayrıca potansiyel olarak kansere neden olabilecek kontrolsüz hücre bölünmesine yol açabilir. Uzmanlar bunu “genotoksisite” olarak adlandırıyorlar.
Genotoksisite ise çekirdek, kromozom ve DNA yapısında meydana gelen DNA eklentileri, DNA kırıkları, gen mutasyonları, kromozom anormallikleri, klastojenite ve anöploidi gibi hasarları kapsayan genel bir terimdir.
Bu, nanopartiküllerin genetik hasara yol açabileceği anlamına geliyor. Lipid Nanopartikül(LNP); Nanoyapı lipid taşıyıcıları (NLCs) gibi biokimyasal yapılar bu denklemde önemli bir rol üsleniyor. Prof. Dr. Robert W. Malone’nin bahsettiği Psödouridin immün sistemle ilgili. Urasili, ribosilurasil RNA modifikasyonu ile ilgili teknik terimler. Bundan sonra bu terimleri sık duyacağız anlaşılan.
Kalp ve solunum sorunlarına dikkat. İmmun sistem zarar gördükten sonra kolaylıkla her hastalığa yakalanabilirsiniz ve bunun sonucu da ölümcül olabilir. Psödouridilasyon ayrıca maternal kalıtsal diyabet ve sağırlığın (MIDD) patogenezi ile ilişkilendirilmiştir. Özellikle, bir mitokondriyal tRNA’daki bir nokta mutasyonunun, bir nükleotidin Psödouridinlasyonunu önlediği ve böylece tRNA’nın üçüncül yapısını değiştirdiği görülmektedir. Bu, daha yüksek tRNA kararsızlığına yol açarak mitokondriyal translasyon ve solunumda eksikliklere neden olabilir. Bu sorun henüz tam olarak daha neleri ne yönde etkileyebileceği konusunda nihai sonuca ulaşılmış değil. Yani ümmun yetmezlik sendromuna hazır olun. “Doğuştan Bağışıklık” sisteminiz sentetik ajanlarca hacklenerek modifiye edilebilir. Viral genomik RNA’da modifiye edilmiş nükleositlerin varlığı, enfeksiyon sırasında bağışıklıktan kaçınmaya katkıda bulunabilir. Borchardt ve arkadaşları “Psödouridin muhtemelen çeşitli mekanizmalar tarafından azaltılmış bağışıklık uyarımı, Psödouridin içeren RNA’nın uzun süreli yarı ömrü ve ayrıca Psödouridinin çeviri doğruluğu ve verimliliği üzerindeki potansiyel olarak zararlı etkileri dahil olmak üzere mRNA fonksiyonunun birçok yönünü etkiler” görüşünde. Ortada “kasıtlı bir cahillik” var. Taksir görüntüsü altında bir taammüd sözkonusu. Birileri insan bedeninde bir şeyleri değiştiriyor, ama bunun gelecekteki muhtemel sonuçlarını kestiremiyoruz bile.
Herhangi bir genetik kusurun (veya insan ötesi genetik iyileştirmelerin) yapılabilmesi için insan vücudundaki hücrelerin çoğunluğunun çekirdeğine genetik materyali (“polinükleotitler”) verimli bir şekilde alabilir misiniz? Kısacası, hayır. İnsan hücreleri (ve bağışıklık sistemi), dış polinükleotitler tarafından modifikasyona direnmek için birçok farklı mekanizma geliştirmiştir. Aksi takdirde, çeşitli parazitik DNA ve RNA-viral formları tarafından istila edilmiş olurduk. Bu, “transhümanistler”in insan türüyle tanrıyı oynamak için hevesli ama naif acelelerinde gözden kaçırmaya devam ettikleri önemli bir teknik engel olmaya devam ediyor.
“Bize ne” diyorlardı, gen terapisiyle, tedavi edilemeyen hastalıkları tedavi edeceğiz diyorlardı. Oysa bugün karşılaştığımız gerçek çok farklı. Dolayısıyla, bir kişinin vücuduna “iyi gen”in sokulması, esasen “yabancı protein” olan bir şeyin üretilmesine sebeb olacak ve bu da immünolojik saldırıya ve şu anda “iyi gene” sahip olan hücrelerin öldürülmesine sebeb olacaktır. İşler ters gittiğinde ve “iyi gen/protein” toksik olduğunda ne olur?
Eh, mevcut aşı durumunda bu aslında “Spike protein” sorunudur. Her zaman “RNA aşılarını vücudumdan atmak için ne yapabilirim” diye soruluyor, cevap vermem gerekiyor-hiçbir şey. Bu sentetik “mRNA benzeri” molekülleri vücudunuzdan yok edebilecek bildiğim hiçbir teknoloji yok.
Öte yandan; transgenik hücreleri cerrahi olarak çıkarmanın pratik bir yolu yoktur. “İyi gen”, genomunuzda “kötü bir yere” düşerse ne olur?
Bu konuya girmeyelim, çünkü mRNA aşısı olmuş olanlar için bu çok karamsar bir tablo demektir.
mRNA sıvılarında işler ters gittiği gerçeği, Covid-19 sıvılarının önemli bir bileşeni olarak görülen Psödouridin’in yapay olarak insanlara, Pfizer-Biontech ile Moderna tarafından zerk edildiği anlaşılıyor! Ama bilim insanları elde ettiği bilim ile örtüyü kaldırmaya devam ediyor. Evet işler ters gitti. Ve “iyi gen/protein” toksik olduğunda ne olur sorusunun karşılığı da aranılıyor! Eh, aslında mevcut aşı durumunda bu “Spike protein” sorunudur. Fakat diğer tarafta bu sıvıların alanlar doğal olarak, “RNA aşılarını vücudumdan atmak için ne yapabilirim” diye soruyor ve araştırıyor!
Evet, Karabulut’un bir çağrısı var: “Buraya kadar yazılanlar bilimsel araştırma ve mRNA sıvılarının ne olduğunu bilen bilim insanlarının makalelerinden alınmıştır. Fakat iddia olunan mRNA’da metil-Psödouridi’nin ne işi var sorusudur! Anlaşılan bu yazılardan sonra sır olmaktan çıkmış ve insana karşı işlenen en ağır suç durumuna dönüşmüştür. Bu aşamadan sonra yapılacak olan eylem yazıda adı geçen Prof. Dr. Robert W. Malone gibi bilim adamlarını acilen dinlemektir. Ve savcılarında bu iddiaları soruşturmasıdır.”
MİT ve Emniyet istihbaratı bu biyolojik savaş ajanlarına ve onların yerli işbirlikçileri konusunda uyarıyoruz.
Bu hepimizin derdi olmalı, “oh olsun” diyecek halimiz yok!
Selâm ve dua ile.