Müftüoğlu'ndan İLKAV'da Konferans
Kudüsün İşgal Altında Olduğu bir zamanda Dinler arası Diyalogdan Bahsedilemez
Bu haftaki konuşmacı İktibas Dergisi yazarlarından ,edebi ve fikri birçok kitabının yanı sıra , tevhidi duruşunu yıllardır muhafaza eden Atasoy Müftüoğlu hocamız idi. Atasoy Müftüoğlu konferansında "İslam'ı Protestanlaştırma Çabaları ve Küresel Dünyaya Uyumlu Ilımlı İslam Algısı" konusunu tarihten ve günümüzden, Türkiye ve Ortadoğu bağlamında somut örnekler ile sundu. Müslümanları bekleyen büyük tehlikelere dikkat çekerken, İslamın bu dünyaya neler vaat ettiğinin , ancak Müslümanların bilinçlerinde gerçekleştirecekleri arınma ve özgürleşme ile mümkün olacağını ifade etti.
İLKAV Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferans, büyük bir katılımla. Emrullah Ayan'ın Kuranı Kerim den seçmiş olduğu ilgili ayetleri okuması ile başladı. Daha sonra sözü alan Atasoy Müftüoğlu Müslümanların zihinsel sömürgeleştirilmesi,batının Müslüman coğrafyada tahakküm kurma sebepleri,ulus devletler, modernite, sekülerizm, İslamı dönüştürme çabaları,Ortadoğu'daki son gelişmeler ve Türkiye'de ve dünyada ki yeni Neo Nurculuk akımının analizine ayırmış olduğu konuşmasında katılımcıların ufkunu açıcı bir etki oluşturdu..Konferansa katılamayan kardeşlerimiz için konferansın özetini aşağıda veriyoruz.
Bismillahirrahmanirrahim
İslam 'ın Kamusal Alandan Talepleri Silinmek İsteniyor.
Her zaman belirttiğim gibi tekrar belirtmek isterim ki herhangi bir konunun uzmanı olarak değil, burada bir arkadaşınız olarak sizinle sohbet ediyorum.
Bugün Müslümanların çok önemli bir problemi var fakat bu problemden daha da vahim olan durum Müslümanların problemin farkında olmamasıdır. Bizlerin öncelikle bu durumun vahametini kavramamız gerekmekte. Bu konuda düşünmenizi tavsiye ederim.
İslam'ın meşruiyet alanından çıkarılıp, dünya Müslümanlarının sığınaklarda yaşamaya mecbur edildiği bir çağda yaşıyoruz. İslam'ın bir kültür, folklorik bir değer olarak ya da bireysel hayatın dışına taşmadan yaşamasına izin verilirken, kamusal alana müdahalesine bu alanı düzenlemesine izin verilmiyor. Üzücüdür Müslümanlar da bu konuda herhangi bir kaygı duymuyorlar. Din meşruiyet alanından çıkarılırken, Müslümanların bu sorunu çözme hususunda herhangi bir çaba göstermemesi gerçekten hem üzücü hem de düşündürücüdür.
Müslümanlar olarak bu duruma bir günde gelmedik. En az iki yüz yıldan beri Müslüman aklı seküler Avrupa aklının kuşatması altındadır. İslami hakların ve fikirlerin artık Avrupa hak ve fikirlerinin müsamahası altında gündeme gelebildiğini görmekteyiz. Peki din algısı bu kuşatmadan, prangalardan nasıl kurtulacak özgürleşecek? Bizim bu sorunun cevabına şiddetle ihtiyacımız var zira bu özgürleşme gerçekleşmeden islami düşünceye seküler Avrupa düşüncesi karşısında yaşama alanı kalmayacak. Daha öncede belirttiğimiz gibi Müslüman aklı iki yüz yıllık bir kuşatma sömürgeleştirme altında. Bu sürecin başlangıcı olarak 1798'de Napolyon'un Mısır'ı işgalini alabiliriz. O tarihten bu yana bu kibirli meydan okumaya, aşağılamaya karşı koyacak bir entelektüel çabamız, düşünsel duruşumuz yok. Bizler hala lale devrindeymişiz gibi yaşıyoruz. Üstelik, her şeyin yolunda güllük gülistanlık olduğunu tahayyül ediyoruz. Oysa biz bulunduğumuz dünyada özne değil nesneyiz, yani dışarıdan konumlandırılıyoruz. Kendi tercihlerimiz yok. Düşünmüyoruz, düşündürtülüyoruz. Düşünme zahmetine katlanmak bilinçli bir hayat yaşamak yerine taklit ediyoruz. Oysa taklit hayvanlara uygun düşen bir davranış şeklidir, sorgulamadan, gördüğü kadarıyla almak ve uygulamak...
İslam Kente İnmişken Köylüleştirildi
Bizim Müslümanlar olarak öncelikle bilinç alanına çıkmamız gerekmektedir. Bunun için zihinsel özgürlük zihinsel özgüven şarttır. Şu an baktığımızda bizler bilgi, muhalefet, bilinç, sorgulama üretmiyoruz. İçerik üretmiyoruz. Herhangi bir üretim çabamız yok. Medeniyetin gerektirdiği her türlü üretimi yapmamız gerekirken bizler bu çabayı göstermiyoruz. İslam'ı kent kültürü yönetirken, İslam köylüleşiyor taşralaşıyor. Bir üslubumuz tarzımız yok.Bilgi,bilinç ve içerik üretmiyoruz.Bilinç alanının dışında yaşıyoruz. Bu gün cemaatlerde sayılar çoğaldıkça nitelik azalıyor. Bu gün cemaatler sayıyı çoğaltmak için her yolu mubah görüyorlar. Günümüzde propaganda ile aldığınız hiçbir bilgiye güvenmeyin. Cemaatlerde propaganda yönteminin kullanıldığını görmekteyiz. Müslüman cemaatinde özne-nesne ilişkisi değil özne-özne ilişkisi esastır.
Oysa günümüz cemaatlerinde özne -nesne ilişkisi temelli olduğunu görmekteyiz. Cemaatlerin liderlerinin eleştiriye açık olmadığını görmekteyiz. Bu yüzden cemaatlerde toplu düşünsel intiharlar oluyor. Cemaatler tek akla hapsoluyorlar, bunun sebebi kitlelerin düşüncelerinin zayıf olması ve düşünme zahmetinde bulunmamaları. Tek akla hapsolmak daha baştan kendi aklını her şeyi kapsayıcı olarak görmeyle başladığı için sapıklıktır. Hiçbir akıl mükemmel değildir. O yüzden biz diyoruz ki bize gelmeyin kendinize gelin. Bu çağrı narsist, bencil, egoist olun çağrısı değildir, bu çağrı insanı kendisi olmaya, tercihlerini aklıyla seçmeye şahsiyetli olmaya yapılan bir çağrıdır. Acıdır İslam toplumları sayılarla,istatistiki rakamlar olarak anılıyor.Oysa bizim bu çağa dünyaya söyleyecek bir sözümüz yok.Tarihe tanıklık etmiyoruz.Tarihin dışında yer alıyoruz.Müdahil değiliz..
Müslümanlar Muhafazakarlaştırılıyor
Bugün Türkiye'de Müslüman kesim muhafazakar olarak adlandırılıyor ve kimsenin buna itirazı yok. Oysa bizim inancımıza göre iki günü aynı olan ziyandadır. Bu hiçbir felsefenin, düşüncenin, hayat nizamının karşılayamayacağı üretemeyeceği bir anlayıştır. Peygamberimiz(s.a.v) bizden her gün devrim yapmamızı istiyor. Gençliğin yerleşik kuralları düşüncenin önüne set gibi çekilen geleneksel yanlış anlayışları aşması gerekiyor. Bugün üstat denilen insanlar gençlerin ufkunu kapatıyor durağan bakış açılarıyla. Üstatlar hem amacı bütün putları yıkmak olan bir din adına hareket ettiklerini iddia ediyor, hem de kendilerini putlaştırıyorlar. Gençler düşünsel intihardan kaçınmalı özgür bir zihne sahip olmalıdır.
Sekülerizm ve Demokrasi putu İslama meydan okuyor
İki yüz yıllık düşünsel sömürü sürecinde Müslümanlar sorunla yüzleşmek sorunun temellerine inmek yerine, yüzeysel davranarak tepkiciliği benimsediler. Biz üretmiyoruz üretilene maruz kalıyoruz ve üretmedikçe de üretilene maruz kalmaya devam edeceğiz. Sekülerizmin amacı evrenselliktir . Biz Müslümanlar bu gerçeğe uyanamadık ve sekülerizmi bir kilise-devlet savaşı olarak tanıdık. Şimdi de sekülerizmi ihraç etmeye çalışıyoruz. Herkes bizi ikna edebiliyor çünkü zihinlerimiz bir üretim olmadığı için boş ve her türlü etkiye açık. Sekülerizmin evrensellik iddiasını anlayamadık ve düşmanımızı farkında olmadan koynumuza aldık. Sürecin işlemesi ise çok basitti, önce zihnimizi sömürgeleştirdiler bu sayede zihinlerimiz onların işlemesine müsait bir hale gelecekti. Sonrası ise malum doğa boşluk kaldırmaz. Bizim onlara karşı savunmasız kalmamızın sebebi de bu. Biz sanattan, kültürden uzaklaştık üretemedik kısacası.
Camilerde de bir zihinsel uyanış gerçekleşemiyor çünkü camilerde ulus devletlerin işgali altında onları birer toplumu dönüştürecek aygıt olarak kullanıyorlar. Bizim bütün bu işgalleri aşmak için zihinsel bir devrime ihtiyacımız var. Bir şey yapmak isteyenler kendi tarzları yordamlarıyla büyüleniyorlarsa orda bitiyor demektir. Kendimizi çoğaltmalı yani niteliksel derinleşme yaşamalıyız. Dünya bizi merak etmiyor, bazılarının iddia ettiği gibi İslam gelmiyor İslam kayboluyor siliniyor toplum hayatından soyutlaştırılıp bireyselleştirilmeye çalışılıyor. Bundan kurtulmak için sekülerleşmemeliyiz. Bunu sağlamamız ise özgürleşmeden mümkün olmaz. Seküler, demokratik liberal meydan okuma bu yüzden devam ediyor. Demokrasi de bir puttur ve bize emperyal güçlerce silah aracılığıyla,katliamla,işgalle empoze edilmeye, ithal edilmeye çalışılıyor. Biz yerelliğe hapsolmayı kabul etmemeliyiz. Müslüman tüm kültürlerle, iyilik adına her şeyle irtibat kurmalı. Bu gün cemaatler (daha doğru bir ifadeyle yığınlar çünkü cemaat kelimesine uymuyorlar) zihinsel bir zahmete girişmeden duyarak görerek taklit etme eğilimindeler. Kendi sorunlarımızla yüzleşmeye mücadele etmeye cesaretimiz olmadığı için maalesef bugün bu durumdayız.
Direniş mücadeleleri bizlere Allah'a dayanılarak bu günkü dünya güçlerine karşı galip gelinebileceğini,karşı konulabilineceğini gösterdiler. Onlara şükran borçluyuz.Yanlışlarını eleştirme hakkımız saklı tabi.Batınilik, tasavvuf gibi hareketler aklı tahrif, tahkir, tezyif ettiler. Bizim maalesef zengin bir duyarlılığımız yok ,çünkü tevhidden uzaklaştık. Doğru olmayan parçalar meşrulaşıyor ve bize doğru olarak dayatılıyor. Parçayı bütün kabul ettiğimiz için bütüne yani İslam'a İslam adına yabancılaşıyoruz. Protestanlaşma İslam'ın Hristiyanlaşması demektir bir anlamda. Yani dini hayattan soyutlayıp sığınaklara hapsetmektir. Sekülerleşme ilericilik olarak düşünülürken dine atıf yapmak gericilik olarak görülüyor.
Kudüs'ün İşgal Altında Olduğu bir zamanda Dinler arası Diyalogdan Bahsedilemez
Bugün yanlışlar hoşgörü dili gibi kavramlar yardımıyla meşrulaştırılıyor. Dinler arası diyalog gibi anlayışlar hindular tarafından ortaya atılmış görüşlerdir. Bizler üstatlara, geçmişe, geleceğe hapsolmamalıyız. Cemaatleri kliniğe kapatılması gereken insanlar yönetirken, bunları takip eden insanlar hiç mi sorgulamıyorlar hiç mi düşünmüyorlar? İstanbul da her köşe başında bir Mehdi var.İnsanlar menkıbe ve masallarla topluca zihni intiharlara sürükleniyor.Sahih kaynaklar yerine başka bir uyuşturucu anlayış bilinçlere yerleştiriliyor.Ulus devletlerin içine hapsedilen bizler dünyada neler olup bittiğinin farkında değiliz.Zihinsel devrime ihtiyacımız var.Hangi cemaat lideri var ki ,dünyada anlamlı tüm çabaları takip edin desin.Cemaatler tek akla mahkum. Sayıların çoğaltmakla meşguller.Nitelik önemli değil.Propaganda yapıyorlar.
Müslüman kitleler edinilmiş bilgiye sahip değil.Nakille bilgi ediniliyor.Müslümanların yüzü geçmişe dönük.Günümüze ve geleceğe ilişkin bir persfektifleri bulunmuyor.Bu yüzden bu toplumlarda vatan,bayrak,devlet ,ırk din haline geliyor.Kendi sorunlarımızla yüzleşme cesaretine sahip değiliz.Fuhşiyata karşı çıkmak yasak.Terörize edilirsiniz.
Ilımlı İslam ve Ortadoğu Olayları Emperyalizmin Yeni Versiyonudur.
Sömürgeciler İslam'ı sömürgeleştirmeye çalışıyorlar. On beş gün önce modern zamanın en büyük düşünürü kabul edilen Habermas, Avrupa Birliğinin düştüğü kriz ortamı ve Avrupa'nın gelecekle ilgili alternatifsizliği konulu bir toplantıda itiraf gibi şu cümleyi sarfediyor: Gelin demokrasinin namusunu kurtaralım. Bu itiraf çok doğal zira demokrasinin halka hiçbir şey vermediği halkın ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığı herkesin malumu. Demokrasi yapısı itibariyle çetelere ve halk içindeki örgütlere muhtaç bu yüzden demokrasi çetelerin güç odaklarının rahatlıkla kontrolüne girebilmektedir. Bu doğal sonucun ortaya çıkmasında kuşkusuz demokrasinin sayılara olan bağımlılığı etkilidir. İlginçtir namusu kirlenen demokrasiyi İslam dünyasına ihraç ediyorlar. Tunus, Libya, Mısır'da sokaklara dökülen insanların yegane isteği demokrasi. Kimse İslami bir yönetim istemiyor, çünkü insanların zihinleri İslam'ın yönetemeyeceğine insanların sorunlarını çözmede yetersiz kalacağına ikna edilmiş. Arap Baharı denen bu hareketlerde tek bir Anti Emperyalist ses yükselmedi. İstekler pragmatik ve demokrasi eksenli istekler. Ben Libya'yı kurtulmuş olarak görmüyorum aksine Libya yeniden sömürgeleştirildi. Kuşkusuz Kaddafi'nin zalimliği ayrı bir tartışma konusudur buna benim de bir itirazım yok, fakat bugün Libya'da yönetime gelen insanlar CIA ajanları. Libya'yı ABD, İngiltere, Fransanın sömürgesi haline getirdiler. Bu insanlar Sırbistan'da özellikle eğitildiler.
Küresellik biz farkında olmadan bize nüfuz ediyor ve bizi dönüştürüyor. Libya'ya ilişikin ne kadar korkunç emperyal bir kuşatma olduğunu medyadan öğrenemezsiniz. Ancak araştırarak görebiliriz. Zihinlerimizi özgürleştirelim"
Bu gün seküler batının amacı İslam'ı tepkisiz, zararsız her kalıba girebilen bir forma dönüştürmektir. Örneğin The Middele East Forum; Ortadoğu'da Radikal İslam'la savaş, konusuyla ilgileniyor. İsrail'in Filistinliler tarafından kabulü için çalışıyor.
Batının en büyük derdi;
- İsrail'le ilişkiler nasıl olacak
- Nasıl bir ekonomik sistem olacak
- İran'la nasıl ilişkiye sahip olunacak, konularıdır.
Küresel sistemin bugün Türkiye'ye bu denli ilgi duymasının sebebi de hem seküler bir sisteme sahip olması hem de kapitalist bir ekonomiye sahip olmasıdır. TV'lerde pek çok Middele East Forum maaşlı uzman görünümlü insanın Ilımlı İslam'a ikna için dil döktüğünü görüyoruz. Bu gün İslam aleminde faaliyet gösteren Pentagon destekli bir çok düşünce kuruluşu vardır. Baktığımızda bu düşünce kuruluşları bağımsız bir görüntü çizseler de Amerikan düşünce kuruluşları ve Pentagon tarafından Ilımlı İslam ve demokrasiyi desteklemek için çalışma yaparlar. Ayrıca pentagon destekli yeni bir tefsir çalışmasının olduğunu bilmekteyiz. Bu tefsir çalışmasının da amacı Ilımlı İslam algısını meşrulaştırmak. Ilımlı İslam Müslümanları ulusal devlete, cemaate kısacası her şeye itaate zorlamaktan başka bir şey yapmıyor. Pasif edilgen bir İslam algısı oluşturulmak istenen.İtaate endeksli. İslamcılık tanımını biz yapmadık.Ama bizi kastediyorlar.İslamın kendisini gerçekleştirme iradesi olarak tanımlayabiliriz.
Biz zihinsel sömürü altında olduğumuz zihinsel özgürlüğümüzü elde edemediğimiz için bu saldırılara bu dış müdahalelere karşı koyamıyoruz. Zamanı sorgulayamıyoruz, zamanı anlamlandıramıyoruz , zamanın farkına varamıyoruz. Altüst oluşumuzun farkına varamıyoruz, tıpkı Osmanlı gibi. Osmanlı da Amerika'nın keşfiyle ortaya çıkan yeni çağın şartların farkına varamadık kendimizi yeterli görmenin getirdiği bir sıkıntıydı bu. Bu yüzden gençler evvela nasıl bir çağda yaşadığının bilincinde olmalı. Baktığımızda eleştiren merak eden sorgulayan bir cemaat göremiyoruz, cemaatler itaat edenlerden oluşuyor. Oysa cemaatler körü körüne itaat eden, sürü psikolojisiyle hareket insanlardan değil tahkik eden düşünen ve körü körüne bağlanmayan şahsiyet sahibi insanlardan oluşmalı. Cemaatler birinci adamın aklına mahkum ediliyor ve bu aklın meşruiyeti menkıbe üretim tesislerinde üretilen yalan menkıbelerle sağlanıyor.
Cemaatler sayıyı artırmak için yalan menkıbelerle insanların akıllarını kandırıyor. Yine en başa döndük aslında zihinsel bağımsızlığın olmaması insanları yalan menkıbelere kolaylıkla kanan kolay lokmalar haline getiriyor. Propaganda mekanizmasına kapılıyor insanlar. Sayıyı çoğaltmak için her türlü metot meşru sayılıyor. Türkiye'den gemiler dolusu zekat infak Amerika'daki siyasilerin seçim çalışmalarını finanse ediyor. Bir toplum hikayeden medet umar hale gelmişse çok kolay sömürgeleşebilir. Benim Neo -Nurculuk dediğim bu akım İslam toplumlarını sömürüye açık hale getiren,zihinleri iğdiş eden ve kendisi dışındaki tüm anlayışları düşman gören bir anlayışa sahip.Sayıları ve paraları çoğaltmakla meşguller.Bu tehlikeye karşı hepimizsin uyanık olması gerekiyor. İslam tekdüze değildir. Biz Müslümanların nassları temel ilkeler kabul ederek zihnini açık tutması gerekmektedir. Vesselam.
Konferans katılımcılardan gelen çok soruların cevaplanmasından sonra,beraber kılınan ikindi namazı ve geleneksel hale gelen simit ve çay ikramı ile sona erdi.
Haber : Mustafa Alpaslan-Musab Akdeniz
Foto : Fatih Pehlivan
İLKAV