Muhafazakar Magazin Dergisine İtiraz !
Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, kendisini “muhafazakar cemiyet hayatı dergisi” olarak tanıtan “Nun” dergisini eleştirdiği yazısında, muhafazakarlık ve İslamcılık kavramlarının birbirinden ayrıştırılması gerektiğini savundu.
Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler, kendisini “muhafazakâr cemiyet hayatı dergisi” olarak tanıtan “Nun” dergisini eleştirdiği yazısında, muhafazakârlık ve İslamcılık kavramlarının birbirinden ayrıştırılması gerektiğini savundu.
Yazının ilgili kısmı şu şekilde:
'Alem' dergisini bilirsiniz. İçerikleri 'Kim nerede, ne giymiş, ne yemiş, kiminle birlikte' gibi haberlerden oluşan, kısaca halkı ilgilendirmeyen bir kesimin, sosyetenin birbirini gözetlediği bir dergidir. Alıcı kitlesi bellidir. Okuyucu demiyorum zira bakılır bir dergidir. “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” hoşluğu içinde nüfusun yaklaşık % 97'sini hiçbir şekilde ilgilendirmez.
Bol fotoğraflı, az okumalı, spotlu bu formatın muhafazakar kesim versiyonu Bursa'da çıkmış. Hayırlı olsun diyemeyeceğim. Zira bu konuda nasıl bir hayır aramam gerektiğini henüz kestiremedim. Kendisini “muhafazakar cemiyet hayatı dergisi” olarak tanıtan “Nun” medyada hatalı bir sunumla İslamcı magazin dergisi olarak yer aldı. Doğrusu “İslamcılık ve İslamilikle (başörtü takılması, cemiyetlerde Kur'an okunması dışında) hiçbir ilgisi olmayan bu dergiyi “İslami hayat dergisi” olarak sunmak bu kavramın manasıyla çelişkili bir durum ortaya çıkartıyor. Kaldı ki dergi de kendini böyle tanımlamıyor. Böyle durumlardaki sihirli kelime “muhafazakarlık”, taşıyana göre değişen bir kavramsal şemsiye olarak elverişli bir zemin sunmuş. Bu kavram çatısı altında çelişkili her durum biraz daha mübahlaşıyor, tartışmalar bertaraf ediliyor.
Eh dergi diliyle “nasip” olunca her şey olabilir. “Tarzını beğenmek” ana kriter haline gelebilir. Bu nedenle dergi, içeriğiyle elbette tartışmayı hak ediyor. “Mevlüt davetine katılan…. Hanım'ın şıklığı dikkatimiz çekerken, …çantası ve … şalıyla kendine baktırdı” gibi spotlar ya da “ Jennifer Lopez'in üzerinde görülen bir elbisenin başörtülü ve kapalı versiyonunu” taşıyan bir hanıma ve eşine yapılan iltifatlar… Hafif içimli maden suyu fonlu resimler… Bir yandan kedi okşarken, evinde filmlerdeki gibi tuvaletlerle dolaşan hanımlar… Görkemli sünnet düğünleri… Masalsı bir atmosferde yapılan evlilik törenleri… Göz kamaştıran şıklıklar…
Muhafazakarlık ve İslamcılık ayrışması vasat bir magazin dergisi üzerinden konuşulamaz elbette. Ancak bu dergi bana böyle bir ayırımın “ideolojik” olarak ciddiyetle tartışılması gerektiğini düşündürttü. Net olarak “Biz kimiz?” sorusuna verilecek cevabımız artık sadece “başörtü” gibi birkaç sembol üzerinden şekillenmemeli. “Başörtüsü ve dini hayat” tek başına kimliğimizi aynalamıyor. Yeniden Ali Şeriati mi okusak, ne yapsak?