Mehmet GÖKTAŞ
Müsaadenizle ben de topa giriyorum.
“Ya Hoca, ne yapıyorsun, şampiyona sona eriyor, maçlar bitmek üzere, hem bu yaştan sonra saçınla sakalınla topa girmek de ne oluyor?” diyeceksiniz.
Ne derseniz deyin, işte ben de topa giriyorum, hem söyleyin, futbolculardan sakalsız olan kaç kişi vardı?
Hastalık boyutunda tarafgir olmak, vaktin önemli bir bölümünü ayırmak ve üzerine kumar oynama kısmını istisna edersek, futbol konusunda bazı şablon düşüncelerimin değiştiğini itiraf etmeliyim.
Her şeyden önce şampiyonayı düzenleyen Katar’ın Müslümanların başını önüne eğdirecek, İslam’ın vakarına halel getirecek hiçbir şey yapmaması, bunun aksine İslam’ı ve Müslümanları dünyaya sevdirecek çok şeyler yapmış olmasını, bunun neticesinde sayısını bilmediğimiz insanın Müslüman olmasını sevinçle karşılıyorum.
Fas milli takımının İspanya ve Portekiz’i elerken hayalimde canlanan resmi söyleyeyim; Sanki İber yarımadasına Tarık bin Ziyad ve ordusu bir daha çıkıyor, Endülüs ikinci defa fethediliyor gibiydi. Eğer Fransa’yı da eleseydi dehşet bir şey olacaktı.
Neyse bu kadar da yeter, yürekten kutluyoruz Faslı kardeşlerimizi, yenilirken bile onurlu yenildiler, asla ezilmediler. Hem bir şey daha var; galip gelen asla Fransızlar değildi, zencilerdi, Fransa takımının neredeyse tamamı Afrikalı oyunculardı. Yenilen Avrupa’nın ta kendisiydi. Görünen odur ki bundan sonraki şampiyonalarda Avrupa ülkelerinin sadece isimlerini ve bayraklarını göreceğiz. İnşaallah bir gün gelecek isimleri ve bayrakları da olmayacak.
Madem topa girdim, bir iki söz de sahanın orta yerinden konuşalım;
Yanılıyor muyum, görebildiğim kadarıyla topu ayağında fazla tutanlar kaybediyorlar, Fas’ın da bundan kaybettiğini düşünüyorum, Fransa’nın iyi oynamasından değil.
“Senin bunlara aklın ermez hoca, sen sus” diyorsanız, tamam susuyorum.