Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

N'olacak Şimdi?

İBB Başkanı'nın berat etmesi bekleniyordu. Daha önceki duruşmaları yöneten hakim görevden alınıyor, yerine gelen basıyor kararı. Bugün Türkiye bu kararı konuşuyor. Birilerine göre ''İmamoğlu mağdur edilerek, aslında Kılıçdaroğlu’na karşı öne çıkartılmak istendi!'' diyor. Yani oyun içinde oyun kuruluyor. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu konusu CHP içinde bölünmeye sebeb olaca! Bu durum 6’lı masanın dağılmasına yol açacak. Bunun sonunda AK Parti seçimi daha kolay kazanmış olacak. Bana kalırsa bu oyun geri teper. Zaten Saraçhane mitingi bunu gösterdi.

AK Parti çevresi de, CHP çevresi de, ne bu mahkeme kararını, ne de bu tepkiyi bekliyordu. Ama mahkumiyet kararı çıktı. Batı Mediası ve bir takım lobiler, hemen İmamoğlu'nu Erdoğan'ın karşısında bir yere oturtuverdiler. Ve yargı bir kez daha bu tartışmaların merkezinde yer aldı.
6 masadaki hemen herkes demokrasi, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele sözü verdi ve hukuksuzluktan şikayet ettiler. Kararlılık sözü verdiler. CHP’li avukatlar, “ahmak” kelimesinin ağır bir hakaret olmadığını, ifadede matufiyet açısından sorun olduğunu, daha önce İçişleri Bakanı'nın da başkana aynı şekilde ifadesi olduğunu, bunun karşı bir gönderme olduğu, “ağız dalaşı” olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı. Öte yandan Erdoğan'ın rakiplerine karşı söylediği sözleri derleyip sosyal media’da yayına soktular.
''Ahmak'' kelimesi ile ilgili hakaret suçu oluşturup oluşturmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Ahmaklık / Hamakat, Fransızca’daki “Hamak” ile mi ilgili, Arapça’daki Humk ile mi? Bakalım istinaftan nasıl bir karar çıkacak? Muhalefet bu işin peşini bırakmayacak. Bu durum Parti ve Cumhur İttifakı içinde de tartışmaya sebeb olacak.
Kimine göre, kararın böyle çıkması Ankara’nın müdahelesi ile ilgili. Kimine göre de Ankara’da birileri Erdoğan’ın karşısına çıkacak kişi olarak Kılıçdaroğlu’nu bu şekilde devre dışı bırakmak için bir müdahele’de bulundu. Yargıda ilginç şeyler oluyor. HSK Teftiş Kurulu Başkanlığı 60 gündür boştu, yeni atama oldu. Bu durum Cumhuriyet tarihinde bir ilk.
“Çocuk gelin” davası deseniz bir başka garabet. Önce takipsizlik verilmiş, yıllar sonra kararı veren savcı hakkında soruşturma açılıyor. Kaçak olduğu söylenen dernek binası alel-acele mühürleniyor. Yüzlerce öğrenci var, sağa-sola dağıtılıyor. Yeni bir savcı, yeni bir iddianame hazırlaması ve konu ile ilgili tarafları ve tanıkları dinlemeden eski iddianame üzerinden yeni bir dava açılıyor. Bu kadar hızlı olurken bu işler, mahkeme Mayıs sonuna gün veriyor, sonra itiraz olunca Ocak sonuna çekiliyor. Niye bu kadar geç, niye bu kadar erken. Apar-topar gözaltılar. İmamoğlu davası da buna benzemez inşallah.
Kimi Erdoğan davasına benzetiyor bu davayı, kimi bunun Erdoğan’ın siyasi bir manipülasyonu olduğunu söylüyor. Bakalım İstinaf ne zaman karar verecek ve ne karar verecek? İstinafın karar vermesi ile dava bitmeyecek. Onarsa Yargıtay aşaması var, onamazsa yargılama yenilecek. Sonra yine aynı süreç sil baştan. Seçime giderken zaten tartışma konusu azdı, bir de bu eklendi. Kimine göre, hem İmamoğlu adaylığı garantiledi, hem de seçim zaferini garantiledi. Kimine göre, bu da bir Erdoğan senaryosu. Böylece devri sabık oluşturulmamış olacak! Kılıçdaroğlu bu olaylar olurken adaylığını geri çekmedi, çekmeyecek de gözüküyor.
Eğer bu okyanus ötesinin kararı ise “X faktörler” devreye girecektir.
Akşener’in İmamoğlu’nun adaylığına sıcak baktığı söylenir. Masa’nın diğer ortaklarının ne diyeceği kadar, CHP içindeki kanatların da bu konuda nasıl bir tavır ortaya koyacaklarını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Tabi İmamoğlu’nun bundan sonra hangi adımları da atacağı önemli. En son, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu ile görüşmüştü. ''6’lı masa dağılır mı?'' diye soranlar da var. Dağılmaz. Dağılmaması gerek bana kalırsa. Kendi aralarında kavga etseler de, AK Parti’ye karşı birlik olacaklardır. Meşhur sözdür, “Ben ve Amcaoğlum kavgalıyız. Ben ve amcaoğlum birlikte, ortak düşmanımıza kaşı savaştayız!”
Ortak bir aday üzerinde anlaşamazlarsa, herkes kendi adayını çıkartır. Böylece daha çok oy alırlar. Nasıl olsa 2. Tura kalacaksa, o zaman zaten otomatik olarak en fazla oy alan öne çıkacak ve 2. Turda neyse o olacak. Kimine göre, bu seçim 2. Tura kalmamalı, kalırsa ortalık karışabilir. 2. Tur olmayabilir. Olsa da başka sorunlar ortaya çıkabilir. Bu konuda maksatta çok, rivayette. Zor bir süreç.
Tabi seçim sonuçları ile ilgili o kadar çok şey konuşuluyor ki mesela, ''Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu, fakat altılı masa Meclis'te çoğunluğu elde etti'' ne olacak? Şartlar oluştuğunda Erdoğan Meclisi feshedip, yeniden erken seçime gidilebilir, ya da Meclis Erdoğan’a güvensizlik oyu verirse, yine erken seçime gidilebilir.

Erdoğan'ın oyunun, partisinin oyundan fazla olduğunu herkes söylüyor. Ama birileri de, ''Erdoğan’ın açık ara önde bir seçim kazanamayacağını da'' söylüyor! Bazı fanatik AK Partililerden bile böyle düşünenler olduğu iddia ediliyor. Bir eleştiride partiye yönelik, ''Parti, hiç bir sorumluluk ve insiyatif almayarak Erdoğan’ı paratöner yapıyor.'' Asıl paratöner olması gerekenler ise lidere ve harekete paratöner olmuyor. Her yerde ve her basit meselede dahi Erdoğan konuşmaya devam edecek olursa bütün şimşekler de ona yönelecek. Erdoğan partisini sırtlasa da, partisi Erdoğan’ı sırtlayamaz. Sırtlayamıyor! Lider rüzgarının arkasında yürümeye devam ediyorlar. Parti içinde yarın adaylıklar tesbit edilirken, Erdoğan’ın seçim başarısı tartışmalı hale gelme ihitimaline karşıda olası kopmalar da bunlar arasından yaşanabilir.

AK Parti'de de hem yapısal, hem konjonktürel, hem söylem ve değerler temelinde, hem de CHP’de ciddi sorunlar var. Bütün partilerin hem kendi merkez yönetimleri içinde, hem kendi tabanları hem de seçmenleri temelinde sorunlar yaşıyorlar. Müslüman halkla, batılı kavramlar ve kurumlar hiçbir zaman tam bir uyum sağlayamadı. Hele bugün İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte, Globalistlerin GreatReset projesi, TransHumanizm, İnsan 2.0, Endüstri 4.0, din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız insan ve toplum projelerini sağa da sola da kabul ettirmek öyle çok kolay bir hadise değil. Bu günkü aile, gençlik, ahlak telakkisi, toplum düzeni, ekonomik ve siyasi düzen ve tüm alanlardaki yozlaşma bütün olarak Media, Sermaye, Siyaset, bürokrasi, STK, Akademinin ufkunu karartmış vaziyette.
Yolun sonu gözüküyor. Teolojik beklentiler, yaşanan gerçekler, kehanetler, Astroloji, mitoloji, astronomi, hepsi üstüste gelince insanlar, gelecek günlerin geçen günleri aratmasından korkuyor. Salgın, iklim komplosu da bunun püskülü. Anlayacağınız püsküllü bir bela ile karşı karşıyayız, ülke, bölge, dünya olarak.
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 419 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar