Abdullah Büyük
Müsamaha ve Firavun Mantığı
Firavun mantığı ve hoşgörülük. Bu mantık yeni değil... Çoook öncelere ait. Ama bayatlayıp, demode olmamış ve gündemden de düşmemiş. Firavun öleli asırlar geçti, lakin onun mantığı çağdaş dünyada ve düşüncede yaşıyor.
Şeytan mantığı nedir? Şeytana, Âdem(as)"e secde etmesi emredilince, Âdem"i topraktan, beni ateşten yarattın mantığı ile secdeye itiraz etmiştir. O gün bu gündür, yürütülen bu mantığa şeytan mantığı denilmiştir.
Bu mantığa paralel ikinci bir mantık daha vardır ki ona da Firavun mantığı denir. Bu mantık âyette: "Firavun, bırakın beni, şu Musa"yı öldüreyim de o Rabbine yalvaradursun. Çünkü ben, onun, dininizi değiştirmesinden yahut bu yerde fesat çıkarmasından korkuyorum dedi." (Mü"min, 26)
Firavun mantığının iskeleti bu âyette toplanmıştır. Buna göre, Musa, Rabbine ibadet, dua etsin, namaz kılsın... Ancak sosyal, ekonomik ve siyasi hayata karışmasın...
Günümüzdeki mantık nasıldır? İmam, vaiz ve müftülerimizi, "Suya sabuna dokunmasınlar, etliye sütlüye karışmasınlar; minber, mihrap ve kürsülerinden dinin ibadet bölümünü anlatsınlar... Muamelat, hukuk ve siyasete katiyyen karışmasınlar"... İşte, firavun mantığı budur...
Müslümanlar meselelerini Allah"ın Kitabı ve Rasûlü"nün sünnetine taşımakla sorumludurlar. Bir konuda haklı veya haksız olanı değil de, doğru ile yanlış olanın ne olduğunu ortaya koymak için buyurun Kur"an"a:
"Musa şöyle dedi "Ey Rabbimiz! Gerçekten sen, Firavun"a ve onun ileri gelenlerine dünya hayatında nice ziynet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz! Yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver. Çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler." (Yunus, 88)
İslâm"ın bir özelliği de, müsamahalı bir din olması. Kim bunu kabul eder ve gereğini yerine getirirse, işte o kimse ve toplum, müsamaha ahlakı ile ahlaklaşmış olur. Çünkü İslâm ahlakı, birilerinin mantığı ile "eşitlik" ve "hoşgörü" üzerine değil adalet, ihsan, sabır ve af üzerine inşa edilmiştir.
Hoşgörünün yolu İslâm"dan geçmektedir. Bir insanın hoşgörü sınırının dışında hayat sürmesi mümkün değildir. Yeryüzünde hoşgörülü olanlar, Allah katından gelene inanıp yaşayanlardır.
Firavun mantığı ile düşünenler, verilen bilgilere göre düşünmeseler de, Kur"an, doğru ve yanlışın ne olduğunu açık olarak ortaya koymuştur.
"İşte, siz öyle insanlarsınız ki, onları seversiniz. Onlar sizi sevmezler... Siz kitapların hepsine iman edersiniz... Onlar sizinle karşılaştıkları zaman, sözde: "iman ettik" derler. Kendi takımlarıyla baş başa kaldıkları zaman, size olan kinlerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. Sen; "Kininizde geberin. Allah kalplerinizdekini biliyor" de...
Size bir iyilik dokunursa, bu onları kahreder. Başınıza bir bela gelirse buna da sevinirler. Eğer sabrederek mücadeleye devam eder, kararlılık gösterir, Allah"a sığınır, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp, azaptan korunursanız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla özgürce şahsiyetlerinizi geliştirir, dini ve sosyal görevlerinizin bilincinde olursanız, onların sinsi kötülük planları, örtülü savaş taktikleri, size hiçbir şekilde zarar vermez. Allah onların işledikleri amelleri, ilmiyle, kudretiyle abluka altına almıştır." Âl-i (İmrân, 119 -120)
"Allah, bir tek (ilah) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalbleri daralır. Allah"tan başkaları (ilahları) anıldığında bakarsın sevinirler." (Zümer, 45)
Bu âyetler, yeryüzünde Müslümanlara karşı olan, ikiyüzlü yaşamayı hayat tarzı kabul eden herkes için bir uyarıdır.
Selam ve dua ile...
yeni akit