Mutlu Aile İçin Dinlemek ve Anlamak

Mutlu Aile İçin Dinlemek ve Anlamak

Eşler arasında sorunlar genelde “anlamamaktan” çıkar. Koca hanımını, hanım beyini anlamamak için sanki gayret gösterir. Halbuki birçok sorunun çözümü anlamaktan geçmektedir.

Hakim, yaşlı çifte sormuş;

- Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz? Yaşlı kadın cevaplamış;

- Hakim bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim. Bu çiçek de çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki, eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp suladığım çiçeğimi sulamadı. Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.

Hakim kadına hak vermiş; ama âdettendir diye bir de adama sormuş;

- Senin söyleyecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış;

- Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir; ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O, her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda, gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm.

Hikâyemizden yola çıkarak, kahramanlarımızın birbirlerini neden anlamadıklarını tahlil etmeye çalışalım. Bu anlatacaklarımız kendi ailemizle aramızdaki duygu farklılığının sebeplerini de daha kolay anlamamızı sağlayacaktır.

Çoğu eş, "ayrı dünyaların insanıyız" ifadesini kullanmıştır ya da aklından geçirmiştir. Peki neden bu kanıya varırız, gerçekten ayrı dünyaların insanı mıyız? Birbirimizi anlamak bu kadar mı zor, anlaşılmazlık hangimizde? Bu minval üzere devam eden soruları ve sorunları çoğaltmak mümkün.

Bunların altında yatan sebebi irdeleyecek olursak, kadınlarla erkeklerin duygu dünyası arasındaki farklılıkların olduğunu göreceğiz. Eğer eşler olarak, bu farklı duyguların neler olduğunu bilirsek, birbirimizi daha kolay anlar ve ayrı dünyaların insanları olsak da farklılığımızın tadını çıkarabiliriz.

Kadınlar, erkeklerden daha çok, daha farklılaşmış ve daha incelmiş duygulara sahiptir. Yani kadınlar, çok zengin duygu hazinesine sahiptirler.

Kadınlar bol miktarda duyguya sahiptir; ama duygusal zekâ bakımından erkeklerden daha zeki oldukları söylenemez. Doğal olarak duygular bol olunca, onların idaresi de zorlaşmaktadır.

Erkekler, kendilerini rahatça soyutlamayı ve başkalarını ustaca kullanmayı kadınlardan daha iyi bilirler. Fakat kadınlar, çevrelerindeki olumsuz duyguların etkisinden çok çabuk etkilenirler. Akıl süzgecini kullanmadan duygu fırtınalarına kapılmaları an meselesidir.

Araştırmalar, kadınların duygusal eğitime, erkeklerden daha çok önem verdikleri ve bu eğitimle daha çok uğraştıklarını göstermektedir. Kadınlar, beyin küresinin bir yanından diğerine geçiş yapmada erkeklerden daha başarılıdır. Bu yüzden kadınlar, olayları bir bütün olarak ve esnek bir şekilde değerlendirebilirler.

Kadınlar, başkalarının duygularını tanımak ve onlara uymak konusunda erkeklerden daha fazla ustalık kazanmışlardır. Maalesef ki aynı ustalığı kendi duygularını anlamakta gösterememektedirler.

Kadınlar daha çok sorun odaklı, erkekler ise daha çok çözüm odaklı tavırlar sergilerler. Sorun odaklı kadın, karşısındakini dinlerken, kendisinin de dinlenmesini ister. Fakat çözüm odaklı erkek, dinleme yerine çözüm sunmayı ister.

Kadınlar, beyinlerinin sağ lopunu erkeklerden daha iyi kullanıyorlar. Bu yüzden de kadınlar, ayrıntıları erkeklerden çok daha iyi fark ederler.

İşte tüm bu farlılıklara rağmen, unutulmaması gereken en önemli nokta, kadın ve erkek arasındaki bu duygusal farklılıkların bir sorun değil, nimet olduğudur.

"Zevkler, karşılıklı saygı görmedikçe hiçbir evlilik mutlulukla sonuçlanamaz. İki insanın aynı şeyleri düşünmesi, aynı görüş ve isteklere sahip olmasını beklemek doğru değildir. Bu durum istenmediği gibi, imkansızdır da..." Andre Maurois, bu sözüyle eşler arasındaki saygının her şeyin üstesinden geleceğini vurgularken, "aynı olma"nın da imkansızlığını göstermektedir.

Aynısı olmak yerine, farklı olmanın tadını çıkarmak daha kolay ve akılcı değil mi? İnsanın birini değiştirmesi mi, yoksa kendini mi değiştirmesi daha zor? Ya da değiştirmeye harcanan çabanın yarısını uyum için kullanmak daha iyi değil mi? Bu soruların cevaplarını bir de bu yönde düşündüğümüzde, eşlerimizle ayrı dünyaların insanı olduğumuzu değil, birbirimizi tamamladığımızı anlayacağız. Unutmayın, her kapının mutlaka bir anahtarı vardır. Önemli olan, doğru anahtarı doğru kapı için kullanmaktır.

ailem