"Myanmar Muhasebesi"
"Bu görüntüler dünyanın yüreğine ulaşıyor ama tabii ki daha çok bizlerin, İslam dünyasının yüreğine ulaşıyor. Ulaşıyor mu, bilinmez, ama ulaşması gerekiyor"
STAR/ Ahmet Taşgetiren
Yarın bayram. Medya, Myanmar müslümanlarının karşı karşıya kaldığı vahşeti duyuruyor. Vatanlarından sürülmek ve katliam... Myanmar'da olan bu. Görüntüler: Evlerini sırtlarına almış kadınlar, bu kahredici yolculuklarda bir çalıya takılıp kalmamak için bir anne-baba-dede eli bulmaya – tutmaya çalışan çocuklar... Sefalet, perişanlık.
Bu görüntüler dünyanın yüreğine ulaşıyor ama tabii ki daha çok bizlerin, İslam dünyasının yüreğine ulaşıyor. Ulaşıyor mu, bilinmez, ama ulaşması gerekiyor.
Ben ne yazacağımı bilemiyorum gerçekten. Acı yumakları öylesine içiçe geçmiş ki, hangisinden başlayacaksınız, hangisine nasıl yanacaksınız, kime nasıl öfkeleneceksiniz, zor ki zor.
Dünya 5'ten büyük, evet.
İslam dünyasının BM Güvenlik Konseyi'nde bir tek daimi üyesi yok, evet.
BM'ye Müslümanların acısını duyurmak kolay olmuyor, evet.
Ama neden?
Neden, çünkü İslam dünyası İslam dünyası değil de ondan.
Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri elele vermiş, İhvan-ı Müslimin'i terör örgütü diye damgalayıp, alıcı kuşların önüne atmakla meşgul. Bize milyonlarca mülteci olarak yansıyan Suriye dramında acının odağı bizim birbirimizle ilişkimizin çarpıklığı. Mısır Müslüman ülke, ama yönetimi İsrail'den çok Hamas'ın yokedilmesinden yana. Biz içerde, ülkemizde bir başka zehirlenmiş bilinçler vakıasının yol açtığı dramı yaşıyoruz. Dindar kadroların siyasi iktidarını, dini zeminde oluşmuş bir yapının yoketme hamlesinin yol açtığı savrulmayı...
Myanmar'da Müslümanların Budistlerden gördüğü zulüm, karşı karşıya kaldığı vahşiyane muamele...
Bizim dünyalarımızda ne oluyor peki? İslam vatanlarında Müslümanlar güllük gülistanlık bir iklimi mi paylaşıyorlar?
Bu acılar üzerine moral aşınmasına yol açacak şeyler de yazmak istemiyorum. Bu da kahredici çünkü.
Ama bir muhasebe yapılmalı.
Bilmem hangi Kurban ya da Ramazan Bayramı'nda biz, falanca İslam ülkesinin ya da falanca ülkede yaşayan Müslümanların mazlumiyetini değil, insanlık hamlesini kutlayacağız?
1 milyar 700 milyon Müslümanın özgül ağırlığının, çok daha küçük nüfuslarıyla dünya dengesini etkileyen toplumlarla mukayese edilmesini değil, tarihi tırmanışa denk bir medeniyet hamlesini hangi Kurban – Ramazan Bayramında selamlayacağız?
Şu veya bu küresel gücün komploları ile birbirini yiyen değil, sırtını birbirine dayayıp, aklını, vicdanını kaybetmiş çağın güçlülerine karşı rahmet insanlarının, rahmet toplumlarının mesajını seslendireceğiz.
Hangi Kurban – Ramazan Bayramında?
İslam dünyası İslam dünyası olmalı; bunu diyorum kaç zamandır. “Türkiye Türkiye olmalı” diyorum aynı zamanda.
Alın bizim de 80 milyon insanımız var, özgül ağırlığımız 80 milyon kadar mı? Biz nasıl biz olacağız?
Bence soru bu. Bu bayramda Myanmar'a bakarken bütün İslam dünyasına ve tabii kendi kendimize bakıp bu muhasebeyi yapabilirsek, bir başka bayramı hüzünle değil şevkle kutlayabiliriz. Buna hasretiz.
CHP, Adalet, Çanakkale, içki:
Adalet diye bir gündeminiz olacak, bu gündemin davacısı olmak adına Ankara'dan İstanbul'a yürümek gibi bir eylem koyacaksınız, sonra Çanakkale'nin manevi mirası ile “Adalet” gündeminizi kaynaştırmak adına bir kurultay düzenleyeceksiniz, medyanın gözünü oraya çevireceksiniz ve orada, partili üç-beş üyenin içki alemiyle rezil olacaksınız. Bununla da iktidar hamlesi yapmaya kalkışacaksınız.
Yahu bu Çanakkale'de bir “Kadeş vapuru” skandalı yaşanmış. Orada bir içki aleminin CHP'nin başına ne getireceğini düşünecek bir Allah kulu yok mu CHP'de? O dünyanın içki ile olan muhabbetinin nelere mal olacağını aklına getirecek bir vatandaş yok mu orada? Sıkıyönetim ilan etseydiniz ya. Eli sopalı bir adamı çadır çadır dolaştırsaydınız ya. “Elinde kadeh gördüğümün canına okurum” diye bir Kılıçdar fermanı yayınlasaydınız ya.
Hani bu yapıya ana muhalefet olmak bile fazla diyesi geliyor insanın.