“NATO Devlet İçinde Devlettir”

“NATO Devlet İçinde Devlettir”

NATO’ya baktığımızda Türkiye’nin üyeliği çok büyük bir bedel ödemeye sebep olmuştur…

 

Sınır Ötesi proğramında Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünyada NATO’nun aldığı yeni konum ve Türkiye’nin bu yeni yapılanma içerisindeki yeri; Bush’un “Ya asker ya 11 Eylül” tehdidinin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği, NATO’ya alternatif birlikler ve AB Adalet Divanı’nın PKK’yı terör listesinden çıkarması konuları değerlendirildi.

Doç. Dr. Mehmet Seyfettin Erol’un hazırlayıp-sunduğu programa katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, Emekli Tuğgeneral Armağan Kuloğlu ve Gazeteci Yazar Tamer Korkmaz şu tespitlerde bulundular.

  • NATO görüşmeleri neden gergin geçiyor?

Onur Öymen: Amerika ile NATO’nun Avrupa müttefikleri arasında görüş ayrılıkları var. Amerika, Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya üye yapmak istiyor. Avrupalılar ise bugünkü aşamada bu üyeliklerin kabulünü erken buluyorlar. Avrupalılar, Arnavutluk ve Hırvatistan’a ilaveten Makedonya’yı da üye yapmak istiyorlar. Makedonya’ya ise Yunanistan karşı çıkıyor. Bu sebeplerden ötürü genişleme sürecinde zıtlaşmalar meydana geliyor. Bunları doğal görmek lazım. Bu sorunlar zaman içinde çözülebiliyor.

Bu zirvede zorluk iki konudan kaynaklanıyor: Füzesavar füze sistemlerinin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne konuşlandırılmasına kendine dönük bir tehdit olarak algılayan Rusya başından beri karşı çıkıyor. Bazıları ise bu füze sistemlerinin Türkiye’de konuşlandırılmasını istiyorlar. Buna Rusya’nın yanında İran da karşı çıkıyor. Çünkü bu sistemlerin kontrolü Amerika’nın elinde olacak.

Bir diğer konu ise Afganistan’a asker gönderme... NATO’nun 47 bin askeri Afganistan’da bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı Kabil’i korumakla görevli. Amerika ise Kandahar’da Taliban’la savaşan muharip güçlere destek askerler istiyor. Batılı ülkeler ise buna sıcak bakmıyorlar. Bu zirvede bizi memnun eden husus ise Cumhurbaşkanı Gül’ün Afganistan’a çarpışmak üzere asker göndermeyeceğini söylemiş olmasıdır. Türkiye’nin resmen bu görüşü benimsemiş olmasından memnunluk duyuyoruz.

Hasan Köni: Zirvede ele alınacak bir diğer konu ise enerji olacak. Enerjiyi elinde bulunduran Rusya enerji politikası ile Avrupa ülkeleri üzerinde baskı uyguluyor. Füze sistemleri enerji yolları üzerine kurulacağı için Rusya tehdit olarak görülüyor.

“DOĞU AVRUPA ÜLKELERİ AMERİKA’DAN DAHA AMERİKANCI”

  • Amerika, Batı Avrupa üyeleriyle olan sorunlarını Doğu Avrupa ülkelerini NATO’ya üye yaparak aşmaya mı çalışıyor?

Köni: Batı Avrupa ülkeleri demokratik ülkelerdir. Bu ülkelerin insanları öldüğünde yönetim bunları açıklamakta zorluk çekiyor. Doğu Avrupa ülkeleri ise NATO’ya girmeye çok hevesliler. NATO’dan altyapıyı güçlendirme için alacakları parayı önemsiyorlar. NATO’ya yeni giren ülkeler Amerika’dan daha fazla Amerikancı. Bizim 1950’lilerdeki durumumuza benziyorlar. Amerikan’ın nasıl bir ülke olduklarını anlayınca daha durgun bir hale gelecekler diye düşünüyorum.

“DOĞU AVRUPA ÜLKELERİNDE RUSYA’NIN NÜFUZU DEVAM EDECEK”

  • Genişleme sürecinde Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olması hususunda Amerika’nın Rusya karşısında geri adım atmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Köni: Rusya’nın İslam Konferansı Örgütüne katılması Amerika’yı korkutuyor. Amerika’nın en çok çarpıştığı ve adam kaybettiği alana Rusya ve Çin giriyor. Amerika, Doğu Avrupa’ya yönelirken Rusya da Ortadoğu’ya girerek bunu dengelemeye çalışıyor. Kosova’yı tanıyan Amerika’ya karşı Rusya’nın Gürcistan’daki Acaristan’ı tanıması gayet normal. “Cüce” Yunanistan’dan çekinerek Makedonya’yı NATO’ya alamayan Amerika’nın Rusya’dan çekinmesi çok doğal.

Rusya uyguladığı enerji politikaları ile doğu Avrupa ülkelerini kontrolü altında tutmaya devam ediyor. Amerika’da yaşanan ekonomik krizden dolayı Doğu Avrupa ülkelerine herhangi bir yardımda bulunması mümkün görünmüyor. Aksine Amerika’dan gelecek olan krizin etkileri endişe ile bekleniyor. Uyguladığı harp ekonomisi ile 3 trilyon dolar kaybeden Amerika’nın ekonomik krizi aşabilmesi oldukça zor görünüyor.

“PKK’YI DESTEKLEYEN ABD İÇİN ASKER GÖNDERİLMEZ”

  • Bush’un “Ya asker ya 11 Eylül” sözünden kastı nedir?

Öymen: Başlangıçta Afganistan’da NATO’ya çok sınırlı bir görev verildi. Sadece Kabil ve havaalanının korunması.. Afganistan’ın geri kalan bölgelerinde ise Amerika’nın önderliğindeki gönüllüler koalisyonu bulundu. Amerika, Kosova tecrübesinden hareketle NATO’nun yetkilerini sınırlandıracağından düşünerek Afganistan’da bütün sorumluluğu almak istedi. Afganistan’da bulunduğu uzun süre zarfında Amerika amaçlarına ulaşamadı ve kan kaybetmeye devam ediyor. Tam burada Başkan Bush “Eğer teröristlerle savaşacak asker göndermezseniz kendi ülkelerinizde yeni 11 Eylüllere hazır olun” tehdidinde bulundu. Batılı ülkeler bu çağrıya olumlu cevap verip asker gönderirlerse doğrudan doğruya El Kaide’nin hedefi olacaklarından çekiniyorlar. Kuzey Irak’taki terör örgütünün tamamen yok edilmesine yeşil ışık yakmayan ve sadece kendisine dönük terör olaylarını önemseyen bir ABD’nin asker isteğine Türkiye’nin evet diyebilmesi mümkün değil.

“ABD, HİÇBİR ZAMAN NATO’NUN MUTLAK HAKİMİ OLAMADI”

  • NATO, Amerika’nın çiftliği olmaktan çıkıyor mu?
  • Öymen: Görünenin aksine Amerika hiçbir zaman NATO’ya hâkim olamadı. NATO politikalarında önemli bir etkisi olmasına rağmen her dediğini yaptıran bir güç olamadı ABD.. Mesela Kosova Savaşından en büyük hava gücü Amerika’nındı. Ama buna rağmen her istediğini yaptıramadı. NATO üyesi diğer ülkeler birçok hususta Amerika’yı frenlediler.

    • NATO neden karar almakta zorlanıyor?

    Armağan Kuloğlu: NATO, Sovyet tehdidine karşı oluşturulmuş bir birliktir. Soğuk savaş sürecinde karar almak kolaydı. Soğuk savaştan sonra tehdit algılaması değişerek Sovyetlerden yerini terör ve belirsizliğe bıraktı. Kendisini bu yeni tehditlere göre tekrardan dizayn eden NATO’nun karar almakta zorlanıyor. NATO üyesi ülkeler, Afganistan konusunu NATO’nun değil Amerika’nın sorunu olarak görüyorlar.

    • NATO genişlemesi Rusya ve Çin’i çerçevelemek için mi yapılıyor?

    Kuloğlu: NATO’nun genişlemesi Amerikan hâkimiyetini arttırmak, istikrarı sağlamak ve Amerika’nın menfaatlerini korumaya dönük ilerliyor. Ayrıca Çin’i ve Rusya’yı sınırlamanın bir yolu olarak da genişleme isteniliyor.

    • Bush’un Afganistan’a asker isteğini reddeden Türkiye’de bir 11 Eylül olayı bekliyor musunuz?

    Köni: Beklemiyorum. Ama kendileri Türkiye’de bir takım gizli operasyonlar yaparsa onu da bilemeyeceğim. Her türlü harekâtı yapma güçleri var. Anlayamadığım hususlar var. Nasıl oluyor da NATO’nun ikinci büyük askeri gücüne sahip bir Türkiye’ye PKK gibi bir örgüt saldırabiliyor. Bu cesaret ve silahlar nerden geliyor?

    “NATO ÜYESİ TÜRKİYE’YE DOĞU ÜLKELERİ GÜVENMİYOR”

    • Türkiye’nin NATO üyeliği Rusya ve İran ile olan ilişkilerini nasıl etkiliyor?
    • Köni: Türkiye’nin NATO’ya üyeliği nedeniyle doğu ülkeleri bir türlü bize güvenemedi. 2002 yılında ASAM bünyesinde yaptığımız görüşmelerde Kuzey Irak’a yapacağımız operasyonların İran ve Suriye’nin de faydasına olduğunu söylediğimizde bize inanmıyorlardı. Buraya yapacağımız operasyonlar sonucunda Amerika adına oraları ele geçireceğimizden çekiniyorlardı. Tam 6 yıl sonra Türkiye’nin samimiyetine ancak güvenebildiler.

      “NATO ÜYESİ TÜRKİYE DAHA BÜYÜK TOPRAKLAR KAYBEDEBİLİR”

      • NATO, Türkiye’nin terörle mücadelesinin neresinde bulunuyor?
      • Köni: NATO işine geldiği zaman Amerika’nın düşman olarak gördüğü ülkeleri kast ederek “Terörle mücadele ediyoruz” diyor. Ama bize dönük terör olaylarını NATO sessizlikle karşılıyor. Terör örgütü mensupları yaptıkları itiraflarda bomba eğitimlerini Yunanistan’da gördüklerini söylüyorlar. Nasıl oluyor da NATO üyesi bir Yunanistan bunu yapabiliyor? NATO, Amerika silah satışlarını sağlamak; Avrupa üzerinde yayılma ve denetimini geliştirmek ve Rusya’yı çevrelemek için kullanılan, bizim de destek verdiğimiz bir yapıdır. Sovyetler bizden toprak talebinde bulunduğu için NATO’ya girmek zorunda kaldık. Ama bugün NATO içinde çok daha büyük toprakları kaybetme riski ile karşı karşıyayız.

        “NATO DEVLET İÇİNDE DEVLETTİR”

        • NATO üyeliği Türkiye’ye neler kazandırdı, neler kaybettirdi?

        Tamer Korkmaz: NATO üyeliği Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur. NATO, II. Dünya Savaşı’nın sonunda 1947 yılında Truman Doktrini çerçevesinde ortaya çıkıyor. Türk-Amerikan ilişkileri ise NATO üyeliğimiz olan 1952’den önce 1944’te başlıyor. NATO, Türkiye’yi sadece askeri anlamda değil siyaset, ekonomi, sosyal yapı olmak üzere bütün boyutlarıyla yeniden kurgulayan bir yapı olmuştur. Adeta devlet içinde devlet işlevi görmüştür. Türkiye, ekonomik refah düzeyini yükseltmek, demokratikleşme sürecini hızlandırmak ve dış tehditlerden korunmak amacıyla NATO’ya girmişti. Ülkemizde yaşadığımız darbeler, terör olayları, istikrarsızlaştırma ve kutuplaştırma hareketlerinin NATO ekseninde ortaya çıktığı aşikâr. Bu bağlamda NATO’ya baktığımızda Türkiye’nin üyeliği çok büyük bir bedel ödemeye sebep olmuştur. NATO üyeliği Türkiye’yi Amerikan menfaatleri doğrultusunda yönetmeyi öngören bir süreçtir.

        • Afganistan bağlamındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Korkmaz: Kendi meselesi olan Afganistan konusunu ABD bire bir NATO’nun sorunu haline getirdi. Kendince belirlediği teröre yerinde müdahale etmek için Irak ve Afganistan’a başlattığı operasyonlarda bataklığa battı. Buradan kurtulmak için tekrardan korkuları gündeme getirerek asker talebinde bulunuyor.

        “TÜRKİYE ARTIK NATO ÜYELİĞİNİ TARTIŞIR BİR DURUMA GELMİŞTİR”

        • Bush’un ifadelerinden sonra Türkiye’de bir 11 Eylül bekliyor musunuz?
        • Korkmaz: 1 Mart Tezkeresinin reddinden sonra ABD-Türkiye arasında yaşanan kırılmayı iyi anlayabilirsek bugünkü olayları daha sağlıklı analiz edebiliriz. Türkiye, Afganistan’a asker göndermeyeceğini defalarca net bir dille söyledi. NATO üyesi olan Türkiye’nin Amerika’yı reddetmesi anlamına gelen somut bir göstergedir bu. Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayan bir sürece doğru gidiyoruz. PKK karşısında Amerika’nın samimiyetsizliği ve 11 Eylül kurgusu üzerinden Afganistan’a ek askeri tehditkâr bir üslupla talep etmesi, Türkiye’de yaşanan istikrarsızlaştırma süreci NATO üyeliğini tartışılır hale getiriyor.

          “TÜRKİYE’Yİ NATO’NUN KUCAĞINA ATAN STALİN’DİR”

          • Türkiye’nin NATO’ya olan şüphesi ne zaman başlamıştır?
          • Öymen: Türkiye’nin NATO’ya girişi kolay olmamıştır. NATO ülkeleri Türkiye’nin üyeliğine büyük bir direnç göstermişlerdir. Türkiye’nin Kore savaşına katılmasıyla bu hava değişmiştir. Stalin Sovyetlerinde Türkiye çok ciddi bir tehdit altında idi. Daha sonraki başkanlardan Kruşçev, “Türkiye’yi NATO’nun kucağına atan Stalin’dir” der.

            NATO’yu sadece olumsuzluklar zinciri olarak görmek yanlıştır. Soğuk Savaş sürecinde Doğu ile Batı arasında bir savaşı NATO, Türkiye’den de yararlanarak engellemiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerin modernizasyonunda NATO’nun rolü var. Ama zaman zaman bir müttefik ülkeye yapılmaması gerek şeylerin yapıldığına şahit oluyoruz. Bunlardan bir tanesi Johnson Mektubu. Mektupta Başkan Johnson “Eğer siz Kıbrıs’a müdahale ederseniz bunun sonucunda Sovyetler Birliği de Türkiye’ye saldırırsa NATO, Türkiye’yi korumayabilir” diyor. Kıbrıs Barış Harekâtından sonra Amerika’nın uyguladığı silah ambargosu ise ikinci kırılma olmuştur. 1992’de ise Türkiye, Almanya silahlarını PKK’ya karşı kullanıyor diye Almanya silah ambargosu kullandı. Son Irak işgali öncesinde Türkiye, Irak’tan gelecek olası füze saldırılarına karşı Patriot füze kalkanını geçici olarak talep etmesine karşılık NATO bu imkânı sağlamadı. Türkiye’nin PKK’ya dönük Kuzey Irak’a yaptığı harekâtları ABD hep karşı çıktı. Bu tablodan da görüleceğe üzere Türkiye sadece Amerika’nın işine geldiği durumlarda NATO’dan istifade edebiliyor.

            “AB, PKK’YI MEŞRULAŞTIRIYOR”

            • AB, PKK’yı terör listesinden çıkartıyor mu?

            Öymen: AB resmen PKK’yı terör örgütü olarak nitelendiriyor ama AB’nin yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı yazdığı 22 sayfalık kararın tek bir yerinde bile PKK’dan terör örgütü olarak bahsetmiyor. Raporun 6. sayfasının 15. maddesinde “PKK 1978 yılında Türk Hükümetine karşı Kürtlerin kendi kendilerini idare haklarını elde etmek için silahlı mücadele yapmak için kurulmuş bir örgüttür” diyor. Bu tanımlamayla nerdeyse PKK’yı temize çıkarıyor. Güneydoğu Anadolu bölgesinden “Kürdistan” diye bahsediyor. Kürtlerden “azınlık” diye bahsediyor. Raporun sonunda ise aynen şöyle diyor, “ 17 Haziran 2002 tarihinde PKK’yı terör listesine dâhil eden kararı iptal ediyoruz. Osman Öcalan’ın yaptığı dava masraflarını AB ödeyecek.” Bu kararla bir terör örgütünü meşrulaştırıyor. Türkiye’yi teskin etmek için AB Konseyi yaptığı açıklamada “PKK bu karara rağmen terör listemizdedir” diyor. Bu kadar net bir tablo karşısında itirazlarımızı dile getirmemiz gerekirken aksine görmezden geliyoruz. Bu kararı veren 11 üyenin ülkeleri NATO üyesi. NATO üyesi olan Türkiye’ye karşı oybirliği ile PKK’yı meşrulaştırıyorlar.

            “NATO’SUZ BİR TÜRKİYE KARŞISINDA YUNANİSTAN EMELLERİNE DAHA KOLAY ULAŞIR”

            • Şangay İşbirliği Örgütü, Türkiye için NATO’nun alternatifi olabilir mi?
            • Köni: Türkiye’nin Şangay’a yakınlaşmasının sorunları çözeceğini zannetmiyorum. Şangay, kendi sorunlarını Amerika’ya karşı çözmeye çalışan ülkeler topluluğundan meydana geliyor. Belki ileride Orta Asya’da Amerika, Türkiye’ye çok daha lazım olacak. Bütün sorunlarına rağmen Türkiye’nin NATO’da kalacağına ümit ediyorum. Sistemin dışında kalınması durumunda mücadele çok daha zor hale gelecektir. NATO ve AB üyesi bir Yunanistan’ın NATO’suz bir Türkiye üzerinde emellerini gerçekleştirmesi çok daha kolay hale gelir. Sistemin içinde kalınarak ülkeleri tek tek yanına çekme yöntemiyle çok daha etkili olunacaktır. 50 yıllık ordu sistemimizi değiştirmek çok zor. Yeni bir yapılanma 15-20 seneyi bulacaktır.

              “İKÖ KENDİ SORUNLARINI ÇÖZMEKTEN ACİZ”

              • Türkiye, Türk-İslam dünyasında alternatif arayışlara girebilir mi?

              Köni: AB gibi ülkeler bütünlüğü doğru dürüst bir savunma sistemi ortaya koyamadı. Çünkü sosyal politikalardan savunmaya ayıracak para bulamıyor. Amerika bunu çok önceden bize söyledi. İslam Konferansı Örgütü ise kendi sorunlarını çözmekten aciz bir birlik. Paranın dışında ellerinde hiçbir güç yok. Bu birlik üyesi ülkelerinin 4/3’ü ise Amerika’ya bağlı. Bu sebeplerden ötürü Türkiye’nin NATO’nun içinde kalarak Amerika ve müttefik ülkeleriyle mücadele etmesi gerekiyor.

              “ABD 30 YIL DAHA TEK KUTUP DÜNYANIN HAKİMİ OLACAK”

              • NATO’nun geleceğine dair öngörüleriniz nelerdir?
              • Kuloğlu: NATO iki kutuplu dünyada kuruldu. Ama bugün tek kutuplu dünyada yaşıyoruz. Tehdit algılaması değişti. Bu tehdit algılamalarına göre NATO stratejisi de değişti. Yeni stratejiye göre NATO yeniden yapılandı. Tek kutuplu dünyanın hâkimi olan ABD gittikçe zayıflıyor. Ne kadar zayıflarsa zayıflasın Amerika’nın elindeki askeri, ekonomik ve politik gücünün üstüne çıkabilecek bir ülke görünmüyor. Bu da tek kutuplu dünyanın bir 30 yıl daha süreceğini gösteriyor. Bu süre zarfında Çin –içinde bir patlama olmazsa- yükselecek. Hindistan bir kutup olma potansiyelini taşıyor. Amerikan bağımsızlaşan Japonya ekonomik bir güç olarak ortaya çıkıyor. Bu tablo içinde AB, Amerika ve Şangay ülkelerinden oluşan çok kutuplu bir dünya oluşacak. Bu ortamda NATO varlığını devam ettirmekle birlikte Amerika’nın zayıflamasına paralel olarak etkinliğini kaybeder.

                “BATILILAŞMANIN EN ÖNEMLİ ENSTRÜMANI NATO”

                • Bu süreçte Türkiye’nin NATO’daki yeri ne olacak?

                Kuloğlu: Soğuk Savaş sürecinde Türkiye’nin batılılaşmasının sağlayan enstrümanların başında NATO vardı. Türkiye, NATO ile Batı’yı tanıdı. Türkiye, NATO’dan ayrılırsa 26 ülkenin oluşturduğu, isteklerini duyurabileceği, istemediklerini reddedebileceği bir platformu kaybeder. NATO, Türkiye’nin çok güvenebileceği bir birlik değil artık. Ama NATO’dan çıkmanın da bir anlamı yok.

                Türkiye, Şangay Birliğine gözlemci olarak katılabilir. Ama bunu Çin ve Rusya istemiyor. Çin, “Türkiye Doğu Türkistan’daki ayrılıkçıları kışkırtabilir” derken, Rusya ise “Türkiye, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri üzerinde etki sağlayabilir” endişesiyle Türkiye’nin Şangay üyeliğine karşı çıkıyorlar. Türkiye tek taraflı politikadan çok yönlü politikaya kayarak dengeyi sağlamalıdır. NATO’ya körü körüne güvenmek doğru değil.

                Öymen: Atatürk’ten bu yana Türkiye’nin izlediği dış politikadaki esas nokta maceracı olmamaktır. Türkiye’nin NATO üyeliğini sürdürmesi çok önemlidir. NATO genişlemesinden sonra karar vermek zorlaşınca “oybirliği” sisteminden “oy çokluğu”na geçmek isteniyor. Bu durum Türkiye’nin için kötü sonuçlara sebep olabilir. “Veto” hakkını elinde bulunduran Türkiye “oybirliği”nin devam etmesini sağlamalı. Ayrıca NATO içerisinde kendi haklarınızı korumayı bilecekseniz. Askeri açıdan dışa bağımlılığı azaltmak lazım. Her şeyi yurtdışından ithal etmeniz bağımsızlığınızı sınırlandırır. Ekonomik bağımsızlık olmalı. Tam bağımsızlıktan taviz vermeden gerek NATO içinde gerekse NATO dışında Türkiye etkinliğini arttırmalıdır.

                kanala