NATO'ya Kalkan Olmayacağız-FOTO-VİDEO

NATO'ya Kalkan Olmayacağız-FOTO-VİDEO

Galatasaray Meydanı'nda toplanan sivil toplum örgütü üyeleri, 'NATO füze kalkanının Türkiye'ye yerleştirilmek istenmesini protesto etti

NATO tarafından Türkiye'ye kurulması planlanan füze kalkanı projesine aralarında Aralarında İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH), Mazlum Der gibi sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin bulunduğusivil toplum örgütleri karşı çıktı.

Galatasaray Meydanı'nda toplanan sivil toplum örgütü üyeleri, 'NATO füze kalkanına hayır' yazılı pankart açtı. Eylemciler, 'NATO'ya kalkan olmayacağız', 'Katil İsrail Ortadoğu'dan defol' şeklinde slogan attı.

Göstericiler adına ortak basın açıklamasını Mazlum Der İstanbul Şube Sorumlusu Murat Özer yaptı. Füze kalkanı projesinin daha önce Polonya ve Çek Cumhuriyeti tarafından reddedildiğini hatırlatan Özer, "19-20 Kasım tarihlerinde Portekiz'in başkenti Lizbon'da yapılacak NATO zirvesinin sadece Türkiye açısından değil tüm Ortadoğu için tarihi bir karara sahne olacağı şimdiden belli olmuştur. ABD kendi tehdit algısına göre İran'daki, Suriye'deki, Lübnan ve Filistin'deki gelişmeleri dizginlemek ve İsrail'in güvenliğini garanti altına almak için Türkiye'ye füze kalkanı kurmak istemektedir. NATO patentli bu teklifle Türkiye'nin önüne getirilmek istenen gerçek anlamıyla koruculuktur. Türkiye uzunca bir süredir ithal tehdit algısıyla şekillenmiş olan NATO'nun füze kalkanı projesini onaylaması yönünde baskı altında tutulmaktadır. Bu durumda ya komşularla sıfır sorun politikasını sürdürmek ya da gerçek hedefi kardeş halkalar olan sipariş projede cephe ülkesi rolünü üstlenmek gibi iki farklı misyon arasında bir tercihte bulunacaktır." diye konuştu.

Eylem sırasında İHH Başkanı Bülent Yıldırım ve Mazlum Der Genel Başkanı Ömer Faruk Ünsal da düşüncelerini dile getirdi. Açıklamaların ardından eylem olaysız sona erdi.


 

Eylemde 19-20 Kasım tarihleri arasında Lizbon'da yapılacak NATO zirvesinde netleşmesi beklenen proje karşısında Türkiye hükümeti ve duyarlı çevrelere çağrı yapılarak projenin reddedilmesini talep ettiler. Özgür-Der, İHH, Mazlumder, Anadolu Platformu, Akabe, Araştırma Kültür Vakfı ve Hikmet Vakfı'nın düzenlediği eylemde ilk olarak söz alan Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal; Türkiye'nin, Batı'nın güvenliğine korucu yapılmak istendiğini açıkladı.

Ünsal, NATO Füze Kalkanı dayatmasının Türkiye'nin güvenliği ile gerekçelendirilmesinin safsata olduğunu, asıl tehdidin bölgedeki nükleer silahları elinde bulunduran Siyonist İsrail olduğunu kaydederek şunları söyledi:

"Türkiye'nin koruculuğa razı olmasını istemiyoruz. 'Türkiye, Füze Kalkanı projesi ile kendisine ve Batı'ya yöneltilecek muhtemel saldırılara engel olacak.' deniyor. Soruyoruz: Dünyada nükleer güç sahibi ülkeler kimler? Bölgedeki nükleer silah sahibi tek ülke İsrail değil mi? Türkiye hükümeti, Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi bu evrensel koruculuk projesini reddetmelidir."

Füze Kalkanı'nın Hedefi İran, Suriye ve Bölgenin Müslüman Halklarıdır

Konuşmasında NATO Füze Kalkanı'nın hedefleri üzerinde duran Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Hülya Şekerci, İran, Suriye ve bölgenin Müslüman halklarının asıl hedef olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:

"NATO, İran'a, Suriye'ye ve bu bölgenin Müslüman halklarına karşı bir füze kalkanı kurmak istiyor. Müslüman bir ülke olan Türkiye'ye kurulacak füze kalkanıyla bu topraklar kirletilecektir. Bunun barış amaçlı bir proje olduğu büyük bir yalandır."

Türkiye Avrupa'ya Değil, Tehdit Altındaki İslam Topraklarına Kalkan Olsun!

Türkiye'deki hâkim düzenin kurulduğu günden bu yana Batı'ya dost ve Müslüman komşularına ise düşman bir politika izlediğine dikkat çeken Şekerci, AK Parti hükümetinin bu politikada yapmaya çalıştığı değişikliklerin küresel istikbarın rahatsızlık duyduğunu ve füze kalkanı projesine ortak etme çabalarının da adeta bunu önleme amacını güttüğünü söyledi. Bu meyanda Şekerci şu tespitlerde bulundu:

"TC kurulduğundan bu güne komşularıyla düşmanca bir münasebet kurdu. Son zamanlarda ise hükümetin başlattığı "komşularla sıfır sorun" politikası başta ABD ve İsrail olmak üzere küresel kapitalizmi rahatsız etmeye başladı. Şimdi Türkiye köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Biz Türkiye'nin Avrupa'ya değil, tehdit altındaki İslam topraklarına; İran'a, Suriye'ye, Filistin'e kalkan olmasını istiyoruz."

Yeni İncirliklere Hayır Denilmeli

Son olarak eylemde söz alan İHH Başkanı Bülent Yıldırım ise İsrail'in bölgedeki varlığına ve güvenliğine dikkat çekerek şu görüşleri serdetti:

"Mavi Marmara ile dünyanın dengesi değişti. İsrail'in korkuya dayalı imparatorluğunun çekiciliği kalmadı, o kadar da güçlü olmadığı görüldü. NATO ülkemizde üs kuracakmış..! Amerika'nın girdiği yerden çıktığı nerede görülmüş?! Afganistan ve Irak'ta yaşananlar ortadayken böyle bir proje nasıl kabul edilebilir? Bir İncirlik'ten kurtulmaya çalışırken yeni İncirlikler kabul edemeyiz. Amerikan askerleri bu topraklara asla girmemelidir."

 Türkiye NATO'nun Saldırı Rampası Olmasın!

"NATO'nun Füze Kalkanı İslam Ümmetine Açılmış Bir Savaştır!", "NATO'ya ve Füze Kalkanına Hayır!" ve "Türkiye İşgal Üssü Olamaz!" yazılı pankartların açıldığı eylemde "NATO'nun Hedefi: İran'a Saldırı, İsrail'e Kalkan!", "Emperyalist NATO'ya da Katil Füzelerine de Hayır!", "Türkiye NATO'nun Saldırı Rampası Olmasın!" yazılı dövizler taşındı.

"NATO'ya Kalkan Olmayacağız!", "Emperyalizmin Üssü Olmayacağız!", "İran'a Düşman İsrail'e Kalkan Olmayacağız!", "İslam Düşmanı NATO Kalkanı!", "İşbirlikçi İktidar İstemiyoruz!", "ABD'ye, NATO'ya, İsrail'e Geçit Yok!", "Katil NATO Ortadoğu'dan Defol!", "Emperyalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!" gibi sloganların atıldığı eylem Murat Özer'in okuduğu basın açıklamasının ardından sona erdi.

HAKSOZ HABER

Basın Açıklamasının Tam Metni:

TÜRKİYE, LİZBON'DAKİ NATO ZİRVESİ'NDE KENDİSİNE YAPILACAK KORUCULUK TEKLİFİNİ ELİNİN TERSİYLE İTMELİDİR!

 10 Kasım 2010

19–20 Kasım tarihlerinde Portekiz'in başkenti Lizbon'da yapılacak NATO Zirvesi'nin sadece Türkiye açısından değil, tüm Ortadoğu için tarihi bir karara sahne olacağı şimdiden belli olmuştur. ABD, kendi tehdit algısına göre İran'daki, Suriye'deki, Lübnan'daki ve Filistin'deki gelişmeleri dizginlemek ve İsrail'in güvenliğini garanti altına almak için Türkiye'de Füze Kalkanı kurmak istemektedir. NATO patentli bu teklifle Türkiye'nin önüne getirilmek istenen gerçek anlamıyla koruculuktur. Türkiye uzunca bir süredir ithal tehdit algısıyla şekillenmiş olan NATO'nun Füze Kalkanı Projesini onaylaması yönünde baskı altında tutulmaktadır. Bu durumda ya komşularla sıfır sorun politikasını sürdürmek ya da gerçek hedefi kardeş halkalar olan sipariş projede "cephe ülkesi" rolünü üstlenmek gibi iki farklı misyon arasında bir tercihte bulunacaktır.

Türkiye'yi komşuları ile yabancılaştıracak ve düşmanlaştıracak bu projenin daha önce Polonya ve Çek Cumhuriyetine de dayatıldığı ve gerek meclislerin gerekse de hükümetlerin direnmesi ile söz konusu dayatmaların akim kaldığı gerçeği unutulmamalıdır.

Son dönemde dış politika alanında sergilediği adaletten yana bazı tutumları nedeniyle Batı merkezli yoğun eleştiri ve suçlamalara maruz kalan Türkiye'nin ezilen halklar nazarında topladığı sempati "eksen kayması" karalaması ile mahkum edilmeye çalışılmaktadır. Türkiye, eskiden olduğu gibi sorgulamadan Batı yanlısı ve işbirlikçisi tutum alarak Füze Kalkanı projesini onaylamasını isteyenlere en az Polonya ve Çek Cumhuriyetinin gösterdiği dirayet kadarını gösterebileceğini, ezilen kardeş halklar nazarındaki sempatisini koruyacağını ve eksenini düzeltme iradesine sahip çıkacağını göstermelidir.

Lizbon Zirvesi'nin başlıca gündem maddesi olan Füze Kalkanı Projesi hem Türkiye'yi hem de medeni Batı Dünyası'nı bölgeden kaynaklanacak nükleer tehditlere karşı koruyacakmış. Bölge'de sadece İsrail'in elinde nükleer silahlar olduğu bilinmesine rağmen nedense hiç konu edilmez ama İran'ın nükleer silah yapma ihtimali bir tehdit olarak algılanır. Bir realite karşısında sessiz kalanların bir ihtimal üzerinde kıyameti koparmaları ikiyüzlülüğün tam da kendisidir. Buradan da anlaşılıyor ki Müslüman halkları tehdit olarak algılayan NATO füzeleri, Filistin işgalcisi İsrail çetesine ilişkin olarak "muhafız" rolü üstlenecektir. Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı kan gölüne çeviren şimdi de İran'a yönelik kanlı hesaplar geliştiren emperyalist gözü dönmüşlük işte bu kirli planlar için Türkiye'den işbirliği istemektedir.

Haçlı ruhunun modern bir yansıması sayılabilecek tüm bu girişimlere ve kirli kampanyalara karşı bedeli ne olursa olsun onurlu ve adil bir duruş sergilenmelidir. Ne yaşadığımız ülkenin sömürgeci saldırganlık tarafından bir cephe ülkesi haline getirilmesine, ne de topraklarımızın, hava sahamızın, denizlerimizin kardeş halklar için bir tehdit zemini haline getirilmesine asla razı olmayacağız. Hiçbir gerekçe, mazeret ya da kılıf İran ve diğer halklara karşı ülkemizin bir savaş rampası haline getirilmesini meşrulaştıramaz!

Hükümet'ten, NATO füzelerine ev sahipliği yapmak gibi kardeş halklar nezdinde hepimizin başını öne eğeceği kesin olan ve tarih önünde kendilerini de vebal altına alacak bu karara karşı onurluca direnmesini talep ediyoruz.

ANADOLU PLATFORMU - AKABE VAKFI - ARAŞTIRMA VE KÜLTÜR VAKFI – İHH - HİKMET VAKFI – MAZLUMDER - ÖZGÜR-DER