Hakan Albayrak
Ne diyorsunuz kardeşim siz?
Bizim cenahtan (?) bir internet haber (?) sitesinde “Erdoğan düşmanı” ilan edilmişim.
En hafif tabirle YUH!
Beni kimin yönlendirdiğini tahmin etmek de zor değilmiş. Öyle yazmışlar.
Telefon açıp sordum: “Kimmiş beni yönlendiren? Tahmin etmek zor değil demişsiniz ama ben zorlandım. Rica etsem söyler misiniz?”
Hık mık ettiler. Israrla üstlerine gidince ‘müşahhas bir isim olmak mecburiyetinde değil’ gibi şeyler söylediler. O da hık mık.Benimle alakalı kimin ne komplo teorisi varsa açık açık yazsın kardeşim. Yazmayı münasip görmüyorsa buyursun yazıhanemize gelsin, burada yüzüme söylesin. Gelmiyorsa, beni davet etsin, ben yanına gideyim.
Gazete patronu değilim. Vallahi değilim.
Kendi gazeteni çıkarmak, metrolara filan o kadar reklam astırmak için parayı nereden buldun? diye soruyorlar.
Diriliş Postası’nın sahibi Hakan Albayrak diyorlar. Değilim. Matbaacı, kâgıt tüccarı ve gazete yayıncısı olan Ali Yıldız ve Mehmet Akosman, sevgili Orhan Pekçetin vasıtasıyla, ellerindeki mahalli gazetelerden birini ulusal bir gazete olarak çıkarmak ve işin başında beni görmek istediklerini ilettiler. Oturup konuştuk, “Matbu gazetenin işi zor. Siz yapmayın bu işi” dedim. Israr ettiler. Bu sefer “Yapacaksanız yapın, ama ben yokum” dedim. Evim Ankara’da. İstanbul merkezli bir işe girmek de istemiyordum zaten. Neyse. Orhan alttan girip üstten çıktı, onun nezaketli ısrarına yenilip tamam dedim. Burada maaşlı elemanım. Hem vallahi hem billahi. ‘Peki onlar parayı nerden bulmuş?’ derseniz; hiç de karışık bir mevzu değil, Almanya’dan matbaa makineleri getirip satıyorlar, Rusya’dan gazete kâğıdı getirip satıyorlar, matbaalarında beş-altı tane günlük gazete basıyorlar, başka baskı işleri de yapıyorlar, resmî ilan gelirleri var vs, vs, vs. Parayı öyle kazandılar ve kazanıyorlar. Problem var mı?