Ne İstediğinizi Bilmiyorsunuz!

Ne İstediğinizi Bilmiyorsunuz!

Namazından sana kalan, kamburlaşmış bir bel ve yamalı bir diz!

Namaz

Anne, baba!


Sizin namazınız, ahlak, amel hatta sağlık bakımından hiçbir yararı olmayan bir spora benziyor. Sabah, öğle akşam kılıyorsunuz ama okuduğunuz lafızların ve yaptığınız hareketlerin manasını bilmediğiniz gibi namazın hikmetinin ve asıl amacının da farkında değilsiniz! Ben, sizin bu sporunuzdan daha bilimsel ve daha yararlı bir spor biliyorum! Bu spor hem kaslarıma, hem boyuma, hem kan dolaşımına, hem solunuma hemde sindirime çok faydalıdır. Üstelik bu sporu , müzik ve ritimli melodiler eşliğinde her sabah yapıyorum. Böylece hem aklımda hem de vicdanımda derin izler bırakmış oluyor. On yaşımdan beri ben bu sporu yapıyorum,sende namaz kılıyorsun. Sonuçta ben boylu poslu, yakışıklı, hareketli, sportif ve sağlıklı biri oldum;

Sen ise burnundan tutsalar canın çıkacak kadar çökmüş durumundasın!

Namazından sana kalan, kamburlaşmış bir bel ve yamalı bir diz! İkimizin arasındaki tek fark ise bu iki takva alametinin (!) bende bulunmamasıdır! Haydi, bakalım, kim karlı kim zaralı?


Namaz kılmanın, Allah ile konuşmak olduğunu söylüyorsun. Nasıl bir konuşma ise? Bir kişi düşün ki, muhattabıyla konuşuyor fakat kendisi, söylediklerinin ne anlama geldiğini bilmiyor. Bu konuşmada bütün çaba, dikkat gülünç bir vesvese ile kelimeleri ve harfleri doğru bir şekilde telaffuz etmek için harcanıyor. Eğer 'sad' harfi yerine 'sin' harfi telaffuz ederse yanlış bir konuşam olur! Fakat ne konuştuğunu ve muhatabına ne söylediğini bilmiyorsa herşey yolunda demektir. Bütün tarihiniz boyunca görüyorum ki, birinden ısrarla, ihlasla ve yalvararak bir şey yada birşeyler istiyorsunuz fakat ne istediğinizi bilmiyorsunuz! Eger bir kişi günde beş defa hassas ve dakik hazırlıklarla huzurunuza gelir ve her defasında birşeyi yada birşeyleri talebkar, acziyet içinde ısrarla defalarca istiyorsa ve istediğini çok güzel telaffuz ettiği halde ne isteğini bilmiyorsa onu nasıl karşılarsınız? Ona ne verirsiniz? Şayet o kişinin, bu işi alışkanlık haline getirdiğini ,bir vazife olarak gördüğünü yada sadece sizden korktuğu için yaptığını görseniz , o zaman ne yaparsınız? Ne yapmanız gerekiyor? Kulağınızı tıkamaz mısınız?

Allah namaz, kılan bilinçsizleri ve bilinçli olamaya karşı çıkıp bu yönde çalışanları, daha namazın ilk rekatında huzurundan kovar 'üçüncü dünya' ülkelerinin en kötü yerlerindeki sömürge savaşlarının içine atar .Ta ki dilsiz eşşek gibi yük taşısın herhangi bir şey yemesin ama Allah şükretsin ,ahiretteki cennet ümidiyle bu dünyadaki cehennemde yaşasın! Zillet , fakirlik ve cahillik ateşi içinde kendisi ! Ebu leheb ',karısı Ebu lehebin karısı 'odun taşıyan'olsun! Eğer allah merhamet eder de durumundan kurtarırsa , bu sefer değirmeni çeviren eşşek gibi olur. Bu 'dairevi din' uğruna bütün ömrünü, o sersemletici değirmen çevirme işinde geçirir.Değirmen taşını çevirir,çevirir,çevirir...


Ömrünün sonunda yine başladığı noktaya gelir. Ne yaptığını görmemek için gözlerini, kendi emeğinden yememek içinde ağzı kapalıdır. İşte 'iffet ve takva 'sahibi mümin kul! Ve işte zahid mümin olarak kabul edilen kişi!


Bu üçüncü dünya ülkesinde,keskin gözler ve parçalayıcı dişler ile gören ve yutan haydut batı karşısında bana neyi öğütlüyorsun ?Mümin babam ve değerli annem ,neredesiniz? Yazıklar olsun size ki, hem kendinizden hem de namazınızdan habersizsiniz? Namazda gökteki allah'a , işte ise yeryüzündeki putlara tabi oluyorsunuz!Hz.ibrahim (as) ve Hz.muhammed (sav)zamanındaki gibi basit ,dilsiz ve aciz olamyan putlara !

BU SATIRLAR DR. ALİ ŞERİATİ'NİN "ANNE BABA BİZ SUÇLUYUZ" ADLI KİTAPTAN TEVHİDHABER İÇİN ALINTILANMIŞTIR