Ne Kaddafi'nin Zulmü, Ne Batı'nın Küfrü-FOTO

Ne Kaddafi'nin Zulmü, Ne Batı'nın Küfrü-FOTO

...Bu zulümleri engellemek adına hareket etmeyen tüm Müslümanları da sorumlu kılar.

NATO'nun işgali amerikan elçiliği önünde protesto edildi. Köklüdeğişim Dergisi, Medarik Yayınları, Hicret-Der ve İnsan-Der tarafından Amerikan Büyükelçiliği önünde düzenlenen basın açıklamasında, NATO'nun Libya'ya gerçekleştirdiği saldırı protesto edildi. Ankara Emniyeti'nin yoğun güvenlik önlemleri aldığı ve toplumsal olaylara kullanılan TOMA ve panzerlerin bile alana getirilmesi, Müslümanlar tarafından esefle karşılandı.

 İlk önce caddeyi trafiğe kapatmayan Emniyet güçleri, kalabalığın artmasıyla birlikte Kennedy Caddesini trafiğe kapatmak zorunda kaldı.


Basın Açıklamasında "Ne Kaddafi'nin Zulmü, Ne Batı'nın Küfrü", "NATO'nun Libya'da Ne İşi Var (R.T. Erdoğan)", "AKP+CHP+MHP, NATO Emrine Amade", "Afganistan, Irak, Libya, Ya Sonra ?", İşgalciye Tezkere, Eş Başkan'dan Hediye", "Ne Kaddafi, Ne NATO, Tüm Zalimlere Veto" ve "Küfür Tek Millettir" pankartları açıldı. 

Ortak açıklamayı KöklüDeğişim Dergisinden Muhammed Hanefi Yağmur'un yaptığı Basın Açıklamasını, daha sonra Bülent Uğur Koca'nın yaptığı konuşma ile devam etti. Daha sonra ise Medarik Yayınları adına M. Emin Akın güzel bir dua yaptı. Protestonun ardından Müslümanlar olaysız bir şekilde dağıldılar.

Libya halkına destek olmak ve zalimlerin işgalini teşhir etmek  adına gerçekleştirilen basın açıklamasının metni şu şekildeydi:
Değerli Müslüman Kardeşlerimiz;

Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in مَنْ أصْبَحَ وَلمْ يَهْتَمّ بِأمْرِ الْمًسْلِمِينَ فَلَيْسَ  مِنَّا "Kim Müslümanların işlerini, dertlerini önemsemeksizin sabahlarsa bizden değildir." hadisine icabet ederek; yine Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in, الْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ "(parmaklarını birbirine kenetleyerek) Müminler birbirlerine kenetlenmiş bir binanın tuğlaları gibidirler." (Buhari) hadisi ve diğer şer'î nasslar gereğince hareket ederek burada toplanmış bulunuyoruz.

Kelimelerin duygularımızı ifade etmede kifayetsiz kaldığı bugünde, sömürgeci Haçlı Ordular tarafından bombalanan Libya'da ve diğer İslâm beldelerinde direnen kardeşlerimize destek olmak, İslâm Ümmeti'nin diğer milletlerden ayrı ve tek bir ümmet olduğunu göstermek için, bu basın açıklamasını yapıyoruz. Rabbim, burada bulunan bu topluluğu, O'nun ipine sımsıkı sarılan ve böylece kurtulacak olan topluluklardan eylesin" Hepiniz hoş geldiniz. Rabbim buraya gelirken sarf ettiğiniz tüm emekler adına, atmış olduğunuz her adım başına sizleri ecriyle mükâfatlandırsın İnşaAllah.

Kardeşlerim; yine aynı senaryo, yine aynı kirli tezgâh! Yine "sizi kurtaracağız" bahanesiyle başlatılan kanlı bir operasyon! Yine bombalanan bir İslâm beldesi ve yine katledilen Müslümanlar! Müslümanlara kan kusturan ise, ABD liderliğindeki yine aynı sömürgeci güçler; BM ve NATO adı altında birleşen şer odakları ve onları destekleyen işbirlikçi yöneticiler!
Müslümanların mahremine yapılmış olan bu melun Libya saldırısı ile alakalı olarak, şüphesiz ki söylenecek çok şey var. Libya'daki vahim tablo, 42 yıllık Kaddafi iktidarının bugünlerinde, akıl almayacak zulümlerin işlendiği, sayısı on binleri bulan katliamların yapıldığı bir duruma gelmiştir.
Fakat hem zaman hem de mekânın dayattığı şartlar sebebiyle biz burada duygu ve düşüncelerimizi sizlere kısa maddeler halinde şu şekilde sıralamak istiyoruz:

1-Şu anda Haçlı zihniyetiyle sömürgeci kâfirler tarafındanbombalanmakta olan Libya, M. 647 yılında Ukbe b Nafi komutasındaki İslâm ordusu tarafından fethedilmiş ve 1911 yılında İtalyanlar tarafından işgal edilinceye kadar da İslâm hâkimiyeti altında kalmış bir İslâm beldesidir. Bu nedenle Gazze'den, Keşmir'den, İstanbul'dan, Medine'den ve diğer herhangi bir İslam beldesinden farklı değildir. Unutulmamalıdır ki, tüm İslâm topraklarında yaşanan her türlü mesele, bütün Müslümanların meselesidir ve özellikle sömürgeci kâfirlerin buralarda yaşanan olaylar hakkında söz söyleme ya da çözüm koyma hakları yoktur.

2- İslâm âlemi, bu operasyondan önce de, "zulüm gören insanlara insanî yardım edeceğiz" bahanesiyle BM ve NATO adına gerçekleştirilen, ancak hiçbir zaman bölge halklarının kurtuluşuna, huzuruna ve refahına sebep olmayan, aksine daha da kötü esarete düşmesine sebep olan daha nice olaylara sahne olmuştur. Daha dün Irak'ta yaşananlar halen hafızalarımızdaki yerini korurken, bu şer güçleri Afganistan'da şu anda bile aynı cinayetleri işlemektedir. O yüzden kimse bu operasyonun Libya halkına huzur getireceğini söyleyemez. Afganistan'a ve Irak'a demokrasi getireceğiz diyerek, "kurtaracaklarını" iddia eden Amerika ve koalisyon güçleri, milyonlarca Müslüman kardeşimizi katlederek, kadınlarımızın ırzına el uzatarak, camileri ve mescitleri yıkarak, tüm kutsal değerlerimizi çiğnemişlerdir? Zulümde Kaddafi'den daha beter olan Saddam, Irak işgali sonrası mumla aranmamış mıdır? Sömürgeci kâfir Batı'nın demokrasi yalanına Müslümanlar aldanmamalı ve İslam'dan başka bir nizam asla kabul etmemelidirler! Rabbimiz bakın ne buyuruyor: 

وَاِذَا قيلَ لَهُمْ لا تُفْسِدُوا فِى الاَرْضِ قَالُوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ اَلا اِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلٰـكِنْ لا يَشْعُرُونَ

"Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde, biz sadece ıslah edicileriz derler. Onlar gerçekten bozguncular değiller mi? Fakat bunun farkında değillerdir" (Bakara: 11-12)

3-Küfürde ittifak etmiş koalisyon güçleri; Fransa, İngiltere ve Amerika'nın, Libya'ya karşı başlattığı ve daha sonra BM ve NATO güçlerin devretmeye çalıştıkları kanlı "Odesa Şafağı Operasyonu"nun, İslâmî açıdan hiçbir meşru zemini bulunmamaktadır. Allah katında kâfirler tarafından hiçbir Müslüman'ın kanının akıtılması veya İslâmî bir beldenin bombalanması asla meşru değildir.
4- BM ve NATO'nun Halepçe'de soykırıma karşı neden sesi çıkmamıştır? Bugün halen insansız uçaklarıyla Afganistan ve Pakistan'da yüzlerce Müslüman sivili katledenler, bu şer ittifakı değil midir? Şu anda dahi Gasıp Yahudi varlığı Filistin'de çocukları katlederken, neden aynı meşru gerekçeler neden oluşmamıştır? Avrupa'nın gözü önünde, Bosna'da topluca yapılan katliamlara niçin en son aşamada müdahale edilmiş ve Srebrenitsa'da BM güçleri neden Müslümanları zalim Sırplara teslim ederek katledilmelerini beklemişlerdir? NATO'nun kuruluş amacında, "düşman" olarak vasıfladığı Rusya'nın, Çeçenistan'da yaptığı katliamlara neden tepkisiz kalınmış ve neden meşru müdahale hakkı kullanılmamıştır? Bu işgalci sömürgeci güçler, neden aynı hassasiyeti Keşmir'de ve Bangladeş'te göstermemişler ve göstermiyorlar?
5- Libya'daki kanlı iç savaşın, Batı'nın askeri müdahalesine araç kılınması gerçekten bir trajedidir. Arap yöneticilerinin, daha doğrusu İslam beldelerindeki tüm yöneticilerin, Kaddafi'ye karşı Libyalılara yardım etmeyip, NATO ve BM safında yer alarak askeri müdahaleye katılımda bulunmaları, ayrı bir trajedidir. Oysa onların yapmaları gereken şey, Libya Tağutu'nun belini kırmak ve batılı devletlerin Müslümanların topraklarına girmelerini engellemek için ordularını harekete geçirmek suretiyle Libya'lılara yardım etmektir. Kışlalarında besledikleri ordularını katliamlar bittikten sonra oralara göndermek ancak ve ancak sömürgeci devletlerin planlarına katkıda bulunmak anlamına gelir.Kanlı katliamlarda bulunan Kaddafi'ye karşı, Libya halkına yardım etmeyen ve onları bu zalimden kurtarmayan yöneticiler, maalesef Libya halkı için insanlık adına(!) 1973 sayılı BM kararının ardından, Batılı devletlerin askerî olarak da Libya'ya girmeleri için gerekli ortamı oluşturma suçuna iştirak etmişlerdir.
Ey Müslümanlar! Bu ümmetin musibeti, yöneticileridir. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler yalanlarıyla, fitneleriyle kendilerini kandıran saptırıcılara inanarak, bu zalim yöneticilere karşı sessiz kalarak bu belalara adeta davetiye çıkartanlardır. Bu sessizliğin sonunda ise, şu anda İslam dünyasındaki yöneticilerin yaptıkları zulümler ortaya çıkmıştır.
Suriye'de babasının izinden giderek Dera Kenti'nde göstericilerin üzerine ateş açan ve yüzlerce, hatta binlerce Müslümanı katleden Beşar Esad gibi katil yöneticiler ortaya çıkmıştır. Yemen'de 32 yıldır iktidarda olan Ali Abdullah Salih de, yüzlerce Müslümanın katledilmesi için elinden geleni ardına koymamıştır. Müslümanların yaşadıkları tüm bölgelerdeki yöneticilerin zulmü sayfalara sığmayacak kadar çoktur.
Bir de bunların yanında bu zulümlere karşı olduğunu söyleyip hemen yanındaki zalimin elini tutup onu engellemeyen, tam tersine ona destek olduğunu söyleyenler vardır.

Bu zulümler sadece, zalimleri ve avanelerini sorumlu tutmaz. Bu zulümleri engellemek adına hareket etmeyen tüm Müslümanları da sorumlu kılar. Bakın Rabbimiz bu konu hakkında bizleri nasıl uyarıyor:
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

"Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır." (Enfal 25) Yani, zalim zulmünden dolayı, mazlum ise zulme karşı sükût ettiği için azaba uğrar. Ebu Bekir es-Sıddık RadiyAllahu Anh, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den şöyle işittiğini söylüyor:

إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللَّهُ بِعِقَابٍ مِنْهُ

"İnsanlar zalimi gördüklerinde elinden tutup engel olmazlarsa neredeyse Allah'ın azabı onların hepsini kuşatıverir." (Ahmed b. Hanbel)

Ancak ne yazık ki günümüz İslâm Ümmetinin yöneticileri gücü ve kuvveti, İman ettikleri İslam'ın yerine, Allah'a, Rasulü'ne, dinine ve Müslümanlara düşmanlık eden sömürgeci kâfirlerin yanında aramaktadırlar. Ne kadar da kötü düşünüyorlar! Rabbimizin şu ayetlerine kulak verseler ya:

يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا لا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لا يَاْلُونَكُمْ خَبَالا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفى صُدُورُهُمْ اَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ

"Ey müminler! Din kardeşlerinizden başkasını (kâfir ve münafıkları) dost edinmeyin: Onlar size fenalık yapmakta, fesat çıkarmakta kusur etmezler ve sıkıntıya girmenizi arzu ederler. Onların size karşı olan kin ve düşmanlıkları ağızlarından meydana dökülmüştür. Kalplerinde gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. Onların düşmanlıklarına dair ayetleri açıkladık, eğer düşünür ve anlarsanız..." (Âl-i İmrân 118)

وَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِه وَلِلْمُؤْمِنينَ وَلٰكِنَّ الْمُنَافِقينَ لا يَعْلَمُونَ

"Hâlbuki kuvvet ve üstünlük Allah'ın, Rasûlünün ve müminlerindir; fakat münafıklar bilmezler." (Münafikûn 8)

Ümmet, batılı sömürgecilerin kanlı işgalleri ve zalim rejimlerin baskısı sonucu, uzun yıllar korku sınırının önünde inleyip durmuştur. Temennimiz, Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'de ve şimdi de Suriye'de gündeme gelen izzeti arayış eylemlerinin ümmetin uyanışına vesile olmasıdır.Ümmet, bugünlerde her zamankinden daha çok birliğe, dayanışmaya ve kardeş olduğunu hatırlamaya mecburdur. Kudüs'ün işgal altında olduğu ve Mescid-i Aksa'nın her gün adım adım yıkılmaya ve karanlık bir meçhule doğru gittiği bir zamanda, Müslümanlar adına iktidarlara gelenlerin; yüreklerinde zerre kadar iman ve tarih şuuru varsa, bu tehlikeli gidişin bir gün bizim de kapımızı çalacağının farkında olarak, İslam'a dayanarak ve Müslümanları kardeş bilerek hareket edip, uluslararası politikalar üretmeleri, omuzlarında kendilerine güven duymuş olan geniş halk kitlelerinin ve tarihimizin hakkıdır.

 Bu ümmet izzetine mutlak sahiplenecek ve yeryüzündeki zalimlerin zulmünden kurtulacak ve iradesine vurulan prangaları Allah'ın izniyle yakın bir zamanda kıracaktır.

İslâm coğrafyasında Müslümanların yaşadığı sorunların kaynağı, Allah'ın indirdikleri ile hükmedecek olan bir otoritenin olmamasıdır. Tüm bu sorunların tek ve kesin çözümü ise, ancak İslam'dır. Bakın Rasulullah SallAlahu Aleyhi ve Sellem ne buyurmaktadır: 

إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ

"İmam kalkandır, onun arkasında savaşır ve onunla korunursunuz." (Müslim)
Allah'ın izniyle, yakın bir zamanda bu şiddetli zulümlerin ardından kurtuluş gelecek ve karanlık geceleri, aydınlık gündüzler takip edecektir. Unutmayalım ki, gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır. İslâm, zalimleri şiddetle sarsacak ve İslâm düşmanları hiç hesap etmedikleri bir yerden yakalanacaklardır.

وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لا يَعْلَمُونَ

Allah, emrinde galiptir, (iradesi geri çevrilemez) fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (Yusuf 21)
وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ

"Zalimler yakında nasıl bir inkılapla devrileceklerini görecekler." (Şuara 227)
BÜLENT UĞUR KOCA'NIN KONUŞMA METNİ:
 
Özellikle birinci dünya savaşından sonra Müslümanların yaşadığı coğrafyaya bir çekirge sürüsü gibi gibi üşüşen, azgınlığı ve haddi aşmayı temel ilke edinmiş,  emperyalist haçlı ordusu, tabiatı gereği bölgenin bütün zenginliklerini sömürmüş, zengin yer altı kaynaklarını garantisi altına almış ve ardından kendilerine itaatte kusur etmeyecek sahte krallıklar bırakarak geri çekilmişlerdir. Birçoğunun sınırları cetvelle çizilen bu devletçiklerin liderleri, Müslüman halka karşı her zaman baskıcı bir tutum sergilemişler, otoritelerinin bekası için birçok insanı zalimce katletmiş, birçoğunu da hapislerde süründürmüşlerdir.  Orta Doğu'daki halkına zalim, efendisine itaatkar bu taşeron kuklalar yıllarca, ülke topraklarının ve toplumlarının zenginliklerinin bir kısmını  kendi  çıkarları için kullanıp, bir çoğunu da emperyalist batı devletlerine pazarlarken, halklarını en temel ihtiyaçlardan  yoksun bırakmışlar ve onlara baskının ve şiddetin  her türlüsünü en acımasız şekilde  uygulamışlardır.
Yıllarca bu zalimlere ve onların katliamlarına destek veren, onları bölgesel müttefik olarak kabul edip, onları besleyen ve destekleyen batı, son zamanlarda bazı stratejik hesaplar, ulusal ve küresel çıkarlar sebebiyle tavır değiştirmiş ve özellikle Kuzey Afrika'da yıllardır zulüm altında feryat eden Müslüman halkın, haklarının ve hürriyetlerinin savunucusu, kesilmiştir.  Bölgede halkların taleplerinin gündemleştirilmesi ve insan hakları gibi temel hususlar, sömürgeci devletler tarafından yıllar boyu sürekli geri planda tutulurken aynı devletlerin günümüzde bölge halklarının gözünü boyayarak sürekli söz konusu kavramlara vurgu yapmaları da oldukça manidardır.
Emperyalist batının hiçbir sözüne güven olmadığı artık gün gibi aşikârdır. Küresel isyan çetesi bugün, diktatörlere halkının sesini dinlemesini öğütlerken ve bölge halkının taleplerine karşılık vermek için, onları daha müreffeh bir hayata ulaştırmak için müdahale de bulunmaktan dahi çekinmediğini iddia etmektedir. Aynı çete 2003 yılında Irak'a müdahale ederlerken, halkların sesine kulak vermemiş onları zerre kadar umursamamış, dünyanın her yerinde 'savaşa hayır' sloganlarıyla meydanları dolduran dünya halklarını duymazdan gelmiştir. Hatta savunmasız, silahsız bir şekilde canlı kalkan olarak bölgeye gelen kendi vatandaşlarını dahi katletmekten çekinmemişlerdir. Emellerine ulaşabilmek için kendi vatandaşlarını bile çekinmeden harcayabilecek kadar güvenilmez, azgın, isyankâr küresel küfür çetesi İsrail'in vahşice katliamlarına her dönemde göz yummuş, hiçbir zaman ses çıkarmamıştır. Siyonist terör örgütü Gazze'de çocuk çocuk demeden sivil halkın üzerine bomba yağdırmış,  1500 müslümanı göz göre göre katletmiştir. İnsani erdem ve sorumluluk bilinci taşıyan vicdan sahibi bütün dünya halkları meydanlara çıkmasına ve saldırıları nefretle kınamasına rağmen; BM,   gayri meşru çocuğunun kulağını çekmeye dahi yeltenmemiş, bilinçli bir şekilde sesini çıkarmamıştır.

Afganistan'da hergün onlarca sivili insansız uçaklarla katleden, Müslüman bacılarımıza tecavüz eden, hapishanelerde kardeşlerimize işkence eden, onlara zulmedenler, bugün Libya halkının özgürleşmesi için bölgeye müdahale ettikleri yalanını, yüzleri kızarmadan, utanmadan söyleyebilmektedirler.

Artık herkes bilmektedir ki  Allah'ın arzında Allah'ın kullarına zulmeden, tek millet olarak insanlığı ifsada sürükleyen bu sömürü ve israf imparatorluğunun hiçbir samimiyeti ve iyi niyeti yoktur. Onlar kendilerine müddet verilmiş, dünya menfaatlerine tapan, azgın bir güruhtan başka hiçbir şey değildir. Tunus ve Mısır'dan sonra Libya'da yaşananlar perdenin arkasındaki emperyalist batının maskesini düşürmüş, iğrenç emellerini ve gerçek yüzlerini Müslüman halka bir kez daha açık bir şekilde göstermiştir. Mazlumlar ve mus'tazaflar bir kez daha haktan beslenmeyen kitlelerin bir gücünün olmadığını, yaratıcıdan başka kapısına varılacak, sığınılacak yardım istenilecek bir mercinin olmadığını görmüştür. Unutmamalıdır ki hükmün ve mülkün sahibi, insafın, izzetin ve adaletin tek adresidir. İzzet ve şerefe ulaşmanın ilk sloganı, onun yüce ismini tekbir etmektir.

 Geniş Ortadoğu ve kuzey Afrika haçlı projesinin eşbaşkanı kendisinin de tabii olduğu NATO'nun Afganistan'da Müslüman halka, kadınlara çocuklara ne yaptığı katliamları, tecavüzleri işkenceleri görmezmiş gibi konuşmaktadır. Yoksa, eşbaşkan Afganistan'da zevk için, evet zevk için sivilleri katleden ve işkence ettiği Müslümanların kanlı bedenlerinin üzerine basarak fotoğraf çektiren, aşağılık Amerikan askerlerinden, NATO züppelerinden haberdar değil midir?

 Kuzey Afrika'da son zamanda meydana gelen hareketlilik ve ardından Nato'nun Libya'ya girmesi yeni bir paylaşımın yaşanmaya başladığının açık bir göstergesidir. Hak ve adaletten nasibini almamış isyankâr Emperyalistlerin projelendirdiği geniş Ortadoğu ve kuzey Afrika haçlı projesinin eşbaşkanı "NATO Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbit ve tescil için oraya girmelidir"diyor. Ve aslında birbirlerinden hiçbir farklarının olmadığını gösterircesine iktidarıyla muhalefetiyle, zafer kazanmış komutan edasıyla hep birden yüz karası teskere'yi meclislerinden geçiriyorlar.

Buradan sayın eş başkana kendisinin Hüsnü Mubarek'e seslendiği şekilde samimiyetle sesleniyor ve elini vicdanına koyarak insafla düşünmesini tavsiye ediyorum. Sayın Erdoğan sende biliyorsun ki  :  "NATO Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tesbit ve tescil için oraya gitmedi. NATO; Kuzey Afrika'nın ve Ortadoğu'nun emperyalistlerin yeni paylaşım projelerinde kimlere bölüştürüleceğini tesbit ve tescil için oraya gitmektedir. Libya'yı kuzey Afrika'da bir karargâh kılmak için oraya gitmektedir. Dünyada ve ahrette bu tescilli katillerle, bu tecavüzcü conilerle beraber olmak istiyorsan, İzmir'i operasyonun merkezi yapar, tezkereni çıkarır ve sende gidersin.  Fakat şunu bilmelisin ki gelmesi kaçınılmaz olan o hesap gününde,  NATO ile yaptığınız bu kirli işbirliğini temizlemeye,  bir değil bin tane 'one minute' ün dahi gücü yetmeyecektir."
Şunu iyi bilmek ve Allah için çok iyi idrak etmek gerekir ki NATO'nun saldırdığı ve asker gönderdiği Afganistan gibi, Irak gibi, Libya gibi Müslüman devletler nasıl işgal altındaysa, NATO'nun üyesi olan bizlerde haçlı işgali altındayız. Dün "NATO'nun Libya'da ne işi var böyle saçmalık mı olur"diyen bir başbakan bugün alel acele tezkere çıkarıyor ve haçlı gâvurların operasyon merkezini İzmir olarak kabul ediyorsa, bu aslında devleti yönetenlerinde yönetildiğinin açık bir göstergesidir. Eğer İzmir'deki NATO operasyon merkezi için bir anket yapılsa, eminim ki bu halk böyle bir merkezi asla istemeyecekti.
Fakat halka sormadan halkın oy verdiği büyük partilerin hepsi NATO tezkeresine kerhen veya taven EVET demişlerdir. Bu bağımsız olmadığımızın, işgal altında olduğumuzun en açık göstergesidir. Bu işgalin her zaman idrakinde olmalı küresel haçlı saldırganlığına bütün Müslümanlar bir yürek olup "dur" demeliyiz. Rabbim bizlere birlik olmayı, saflarımızı sık tutmayı ve dünya müstekbirlerine karşı topyekün mücadele etmeyi bizlere nasip etsin inşallah. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
 
 
 
 

 vahdethaber