Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Ne zaman bir ayet inse…

Büyük bir bekleme salonunda veya insanların toplu halde bulunduğu benzer büyük bir açık alanda genellikle monoton bir görünüm vardır. Kimin kim olduğu, nasıl bir düşünceye sahip olduğu hiç belli değildir. Olsa bile bunu ortaya koyma gereği duymaz.

Fakat orada bir olay vuku bulduğunda en azından o olay hakkında insanlar görüş beyan eder, kimliklerini ortaya koymaya başlar yani saflarını belirleyip ayrışıverirler. Kimileri saflarını sert ve net bir şekilde ortaya koyar, kimileri biraz daha gri tonlarla kendini gösterir. Birileri de buna hiç gerek duymaz ama nihayetinde bu da bir kimliktir.

Kur’an bu anlamda defalarca insanlığın resmini çeker ve önlerine koyar.

Ve bunu “Ne zaman bir ayet inse…” kavramıyla bize sunar ve bize kim olduğumuzu gösterir.

Bunların başında o zaman cihadı emreden ayetlerin inmesi gelmekteydi.

Ne zaman bir sure indirilse onların bazıları, şimdi bu sizin hanginizin imanını artırdı, derler. Oysa o, iman edenlere müjde olup imanlarını artırır. Kalplerinde hastalık olanların ise pisliklerine pislik katar ve kâfir olarak ölürler” (Tevbe 124,125).

Cihadı emreden bir ayet-i kerime indiğinde zannedildiği gibi sadece münafıklar paniklemez, imanında zayıflık olan müminler de sarsılırlardı;

İman edenler, keşke bir sure inseydi diyorlar ama kesin hüküm bildiren bir sure indirilip onda savaştan söz edilince bakıyorsun ki, kalplerinde hastalık olanlar sana ölüm baygınlığıyla bakan birisi gibi bakıyorlar. Öyle olasıcalar.” (Muhammed Suresi 20)

“Ölümle yüz yüze gelmezden önce onu temenni ediyordunuz, şimdi onu görünce baka kaldınız”(Âl-i İmran 143)

Özellikle münafıklar en çok kalplerinde gizlediklerini, kimsenin görmesini istemedikleri düşünce ve eylemlerini açığa vuran ayetlerin inmesinden korkarlardı.

Yani saadet asrında bir ayet indiğinde insanlar hemen ayrışıverirlerdi. Bunun illa ki bir Kur’an ayeti olması gerekmezdi, her hangi bir olay, insanları kimlik belirlemek zorunda bırakan her hangi bir gelişme olabilirdi.

Günümüzde zaten bir ayet inmesi söz konusu olmadığına göre monotonluğu bozan her bir gelişme, önemli bir toplumsal veya siyasi bir olay “ne zaman bir ayet inse” ayetinin yerine geçmektedir.

Demek istediğimiz odur ki, ayetler inmeye devam ediyor ve bizim nasıl bir kimlik ibraz edeceğimizi, nasıl bir tercihte bulunacağımızı, hangi safta yerimizi alacağımızı bizden bekliyor, hiçbirimiz bundan kurtulamayacağız.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 310 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar