Nedir şu çekingenlikten çektiğimiz?
Çekingenlik, hemen her yaştaki birçok kişinin sorunu. Ancak küçük adımlarla ve biraz cesaretle çekingenliğin olumsuz etkilerini yenmek mümkün…
Çoğumuzun üzerinde pek durmadığı bir problem olsa da çekingenliğin hayatımıza etkisi hiç de hafife alınacak gibi değil. Özellikle ailelerin evhamlı, titiz ve aşırı korumacı olduğu, sessiz çocuğun sürekli pekiştirildiği toplumumuzda, çekingenlikten muzdariplerin oranı yüzde 10’u bulmuş durumda. Tabii tek etken aile ortamı değil. Karakter, sosyal çevre ya da genetik faktörler de çekingenlik nedenlerimiz arasında sayılıyor. Bu durum sosyal ve mesleki yaşamda sorun oluşturmuyorsa basit bir karakter özelliği olarak düşünülebilir. Ancak yaşam kalitesini olumsuz biçimde etkileyecek boyutta ise ‘kaçıngan kişilik bozukluğu’ olarak da tanımlanabiliyor. Bu gibi durumlarda ise kişi kendisini yetersiz hissettiği gibi eleştiriye de aşırı hassasiyet gösteriyor.
Psikolog Serap Duygulu, bu durumun erken yaşlarda başlayan kronik bir sorun olduğunu belirtiyor ve çekingen kişilik özellikleri sosyal fobiye varanların yüzde 40’ının 10 yaş altındaki çocuklardan oluştuğuna dikkat çekiyor. Hastaların ise neredeyse yüzde 95’inin 20’den daha erken yaşlarda çekingen kişilik özellikleri göstermeye başladığını ifade ediyor.
Ancak çoğu zaman ilerleyen yaşlarda da devam eden çekingenlik sorununun üstesinden gelmek sanıldığı kadar zor değil. Küçük adımlarla bu sorunu aşmak mümkün…
Aşmanın yolları var
Kendinizi etiketlemeyin: Kelimelerin gücü tahmininizden çok daha fazla. Kendinize sürekli olarak söylediğiniz şeyler, doğru olmasa bile bir süre sonra hareketlerinizi yönlendirmeye başlıyor. Özgüvensiz, çekingen ve utangaç olduğunuzu kendinize tekrarlamak yerine yapabileceğinizi söyleyin.
Kaçmayın: Çekindiğiniz durumlarda o ortamdan uzaklaşmanız sadece utangaçlığınızı pekiştirmeye yarar. Bunun yerine kendi üzerinize giderek neden o şekilde hissettiğinizi sorgulayın. Tanımadığınız insanların karşısında mı daha fazla çekingensiniz, yeni bir şeyler öğrenirken mi, yoksa yeni bir duruma alışırken mi? Sorunun kaynağına inmek, çözüm yolunda adım atmanızı kolaylaştıracaktır.
Mükemmeliyetçilikten vazgeçin: Kendinizi bulunduğunuz ortamdaki en başarılı, en zengin, en popüler kişiyle ya da televizyonda gördüğünüz ünlülerle kıyaslamaktan vazgeçin. Bu durum sizi yalnızca ‘ben neden öyle olamıyorum?’ saplantısına götürür ve negatif yönlerinize odaklanmanıza yol açar. Ayrıca sosyal ilişkilerinizde reddedilme ihtimalinizi de göz önünde bulundurun. Bu gibi durumları kişisel algılamayın ve bunu kendinizi geliştirmek için bir imkân olarak değerlendirin.
İyi yönlerinizi listeleyin: Çekingenliğin temel nedeni olan özgüven eksikliğinizi yenmeniz için artılarınızın farkına varın. İyi olduğunuz alanların bir listesini yaparak sahip olmadıklarınız yerine sahip olduklarınıza odaklanabilirsiniz.
Kendinizle fazla meşgul olmayın: Tüm dünyanın size bakmadığını fark edin. Çoğu insan kendisiyle çok fazla meşgul olduğu için çevresindekilerinin de tüm dikkatlerini kendisine verdiğini düşünür ve bu nedenle hata yapmaktan korkar. Kalabalık içinde kendinize değil başkalarına odaklanarak diğerlerinin düşüncelerini ve kendileri hakkında ne söylediklerini dinleyin.
Aktif bir hayatla endişeyi yenin: Çekingenliğe ve hayatı sekteye uğratan pek çok probleme neden olan endişede vücutta hapsedilen enerjinin de payı var. Enerjinizi düzenli egzersizlerle boşaltmanız kendinizi sosyal ilişkilerinizde de daha rahat hissetmenize neden olacaktır.
Psikolojik destek alın: Eğer durumunuz bu önerilerle çözülemeyecek boyuttaysa ve çekingenlik yalnızca sosyal ilişkilerinizi değil sağlığınızı da etkileyecek ciddiyetteyse bir uzmana danışmanızda fayda var. Bu gibi durumlarda ilaç tedavisinin yanı sıra çeşitli egzersizlerle ve amacı size yol göstermek olan davranışsal ve bilişsel terapilerle bu sorunu yenebilirsiniz.