Başörtüsü Kimliğimizdir; Koruyacağız!

Başörtüsü Kimliğimizdir; Koruyacağız!

Yeni anayasa hazırlıklarıyla birlikte yoğunlaşan başörtüsü tartışmalarını ibretle izliyoruz. Tartışmaların usulüne ve içeriğine baktığımızda yasakçı zihniyetin ne kadar tutarsız, sığ ve de saldırgan olduğu apaçık görülmekte.

Özgür-Der mensupları Ramazan boyunca her Cumartesi gerçekleştirdikleri başörtüsü eylemlerine bugün de devam ettiler. “Kemalist Şablonla Özgürlükçü Anayasa Olmaz!” pankartının açıldığı eyleme yoğun katılım gözlendi.


Ramazan’da “Zorbalığa Son; Başörtüsüne Özgürlük!” eylemlerini sürdüren Özgür-Der mensupları, bugün de protestoları ve talepleriyle Fatih Saraçhane Parkı’ndaydılar. “Kemalist Şablonla Özgürlükçü Anayasa Olmaz!” ve “Zorbalığa Hayır, Başörtüsü Yasağına Son!” yazılı iki pankartın açıldığı eyleme dövizleri ve sloganlarıyla coşkulu bir topluluk katıldı.

“Özgürlük Düşmanları YÖK, Medya, TÜSİAD ve Paşalar!”

Eylemi takdim eden Gülsüm Peker Alpay, kulluğumuzun ve inancımızın bir sembolü olarak başörtüsü mücadelemizin yasakçı zorbaların tüm engellemelerine rağmen devam edeceğini açıkladı. Bazı kuruluş temsilcileri ve üyelerinin de destek verdiği eylemde Kardelen-Der’i temsilen Hüda Kaya ve Özgür-Der’i temsilen Kenan Alpay birer konuşma yaptılar. Konuşmalar sık sık tekbirler ve sloganlarla karşılık buldu: “Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz!”, “İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık!”, “Yasakçılar/Darbeciler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!”, “Paşaların Tankı Susturamaz Halkı”, “Özgürlük Düşmanları YÖK, Medya, TÜSİAD!”, “Herkes İçin Adalet Başörtüye Özgürlük!”, “Uyan Diren Özgürleş!”, “Zulme Karşı Direneceğiz!”, “Direniş, Adalet, Özgürlük!”, “Van İzmit Sakarya Direnişe Bin Selam!”, “Üzülme Gevşeme Allah Bizimle!”

“Direnenler Hep Var Olacak”

Eylemde bir konuşma yapan ve başörtüsü mücadelesi dolayısıyla kızlarıyla birlikte hapis de yatan Hüda Kaya, başörtüsünün anlamı üzerinde durdu ve tesettür bilincine vurgu yaptı. Başörtüsü mücadelesinin bir ibadet olduğunu söyleyen Kaya, Allah’a şükür ki direnenlerin hep var olduğunu belirtti ve inananların, mücadele edenlerin hep üstün olduğunu hatırlattı. Yasağa karşı asla umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini de söyleyen Kaya, zorbalığa karşı direnmeye devam edeceklerini ifade etti.

“Ne Sermaye Ne de Darbeciler Özgürlüğümüzü Engelleyemez”

Kenan Alpay ise yaptığı coşkulu konuşmada başörtüsünün yasaklandığı süreçte rol alan tüm aktör ve kurumları hedeflerinin açık bir biçimde İslami Kimlik olduğunu vurguladı. Alpay, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugün sivil anayasa tartışmaları tek kelime ile başörtüsü üzerine odaklanmıştır. Başörtüsünü yasaklayarak İslami kimliği sosyal hayattan silmek isteyen tüm kurumlar ve sözcüleri organize bir şekilde siyaseti ve toplumsal talepleri baskı altına almaya çalışıyorlar. Bu süreçte TSK ile TÜSİAD’ın misyonu aynıdır. YÖK ile Yargıtay darbe anayasası adına taşeronluk yapmaktadırlar. Org. İlker Başbuğ’un başörtüsünü özgürleştirecek taleplere karşı kullandığı tehditkar ve hukuk dışı söylemlerle TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın siyasi kurumları ekonomik krizle tehdit eden söylemleri arasında fark yoktur. Ancak darbecilerin ve onların beslemesi sermayedar kesimlerin çok iyi bilmesi gereken bir şey var: Türkiye bundan sonra darbelerin ve yolsuzlukların değil hukukun ve adaletin belirleyici olduğu bir ülke olacaktır! Bunu ne YÖK ne Yargıtay ne TÜSİAD ne de TSK engelleyemez! Darbe tehditleri de kriz siyaseti de bizleri korkutamaz! Başörtüsü gibi İslam’ın diğer ibadetleri de tamamen özgürleşinceye kadar mücadelemiz sürecektir!”

Cuma Günü Kudüs Günü

Eylemde Ramazan’ın son cumasında kutlanan Kudüs Günü için 5 Ekim Cuma günü Fatih Camii’nde Cuma namazı çıkışında “Filistin Dostları” imzasıyla düzenlenecek eyleme de çağrıda bulunuldu. “Yaşasın Filistin Direnişimiz!”, “Aksa’ya Selam Direnişe Devam!” sloganlarını atan topluluk “Cuma Kudüs Günü Fatih’teyiz!” sloganıyla da çağrıya karşılık verdi.

Eylem, son olarak Zeynep Aydın’ın Özgür-Der adına hazırlanan basın açıklamasını okumasıyla sona erdi.

Eylemde topluluğun taşıdığı dövizlerde şu ifadeler yer aldı: “Başörtüsüne Koşulsuz, Sınırsız Özgürlük!”, “Medyatik Yalan: Mahalle Baskısı, Toplumsal Gerçek: Yasakçı Devlet!”, “Namazım Orucum Başörtüm; Kulluğum Onurum Özgürlüğümdür!”, “Yasak Sürüyor; (D)uyuyor musunuz?”, “Başörtüsü İnancımız/Kimliğimiz Yasaklanamaz!”

Haksöz / Fotoğraflar: Sabiha Çimen

 

 

 

Basın Açıklamasının Tam Metni

BAŞÖRTÜSÜ KİMLİĞİMİZDİR; KORUYACAĞIZ!

 

Yeni anayasa hazırlıklarıyla birlikte yoğunlaşan başörtüsü tartışmalarını ibretle izliyoruz. Tartışmaların usulüne ve içeriğine baktığımızda yasakçı zihniyetin ne kadar tutarsız, sığ ve de saldırgan olduğu apaçık görülmekte. Bu ilkel ve vahşi yasağa mazeret bulabilmek, ruhlarına sinmiş dayatmacılığı haklı çıkartabilmek için alabildiğine saçmalıyor ve zalimleşiyorlar. Bu tuhaf güruhun gözünde başörtülüler ve başörtülülerin temsil ettiği insanlar, kesimler, geniş halk kitleleri sanki Kemalist düzenin köleleri, mahkumları. Bunca yaşanana rağmen; yıllardır çekilen onca acıya, ödenen bedele, halkın talebinin açık biçimde ortaya çıkmasına rağmen, hala hiç utanmadan yasağı savunabilecek kadar da yüzsüzler, vicdansızlar. 

Düne kadar 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmak için projeler geliştiren, taslaklar hazırlayan kuruluşların, akademisyenlerin bugün başörtüsüne sınırlı bir serbestlik getirilmesi ihtimali karşısında dahi çılgına döndüklerini görüyoruz. İslami kimlik söz konusu olduğunda yüzlerine sürdükleri “özgürlükçülük” makyajının döküldüğünü ve egemenlerin yasakçı, baskıcı çehrelerinin açığa çıktığına şahit oluyoruz.

YÖK olmaz diye fetva veriyor; TÜSİAD hükümeti uyarıyor, medya çirkin bir kampanya yürütüyor. Koroya beklendiği üzere askeri bürokrasi de katıldı. Kara Harp Okulu’nun açılış töreninde konuşan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ militarizmin halkın iradesini hiçe saydığını gösterircesine, yeni anayasa hazırlıklarını eleştirdi. Laiklik konusunun tartışılmasına dahi tahammül edemediklerini ifade eden İlker Başbuğ’un sözleri başörtüsü yasağının ardındaki militarist zihniyeti açığa vurmaktaydı. 

Resmi ideolojinin kör ettiği gözleri, dumura uğrattığı beyinleri ile hakka ve adalete yabancılaşan ve adeta zombileşen bu taifenin başörtüsü yasağı adı altında aslında neye düşmanlık ve kime hizmet ettiği açık değil mi? Geçtiğimiz hafta İtalya İçişleri Bakanı Giuliano Amato’nun başörtüsü tartışmasına ilişkin yaptığı bir tespit bu durumu çok net biçimde özetlemekteydi. Amato başörtüsü yasağını emperyalist bir tutum olarak eleştiriyor. Gerçekten de gerek sömürgecilerin İslam coğrafyasında geçmişte yürüttükleri örtü karşıtı kampanyalar, gerekse de bugün Batı’da ırkçı, asimilasyoncu parti ve çevrelerin bu konuya dair tutumları başörtüsü özelinde İslam’a ve Müslümanlara duyulan derin düşmanlığı, saldırganlığı açığa vurmaktadır.

Başörtüsü düşmanlığında Batı’daki ırkçı, saldırgan, emperyalist çevrelerle paralelleşen, hatta çoğu kez onları dahi aşan tutumun sahipleri emperyalizmin küresel politikalarının yerli figüranları, işbirlikçileridirler. Sömürgecilerin, emperyalistlerin coğrafyamızı, halklarımızı kuşatma, biçimlendirme amaçlarına hizmet etmektedirler. Ve ne yazık ki, aydınları, yöneticileri eliyle kendi kendini sömürgeleştirmiş bu ülkede karşılaştığımız zulüm ve bağnazlık, kimi zaman sömürgecilerin uygulamalarına dahi rahmet okutacak düzeyde olabilmektedir. 

Her şeye rağmen şunu çok iyi biliyoruz ki, inancımıza, kimliğimize, örtümüze düşmanlıkta sınır tanımayan emperyalistler ve onların yerli uzantıları zulmün boyutlarını ne kadar ileriye taşırlarsa taşısınlar kaybetmeye mahkumdurlar. Çünkü haksızlar, adaletsizler ve de korkaklar. Bizlerse haklı bir davanın takipçisiyiz. Gücümüz ve cesaretimiz haklılığımızdan gelmektedir. Haksızlığa karşı adaletin, baskılara karşı sabrın, zulme karşı direnişin onurunu taşıyoruz.

Selam olsun zulme karşı direnenlere!

Selam olsun başörtüsünü iffetin, izzetin ve adaletin bayrağı kılanlara!

Özgür-Der