İbrahim Karagül
Nuh'un Gemileri Savaş Çıkarır Mı?
Türkiye ile İsrail arasındaki gerilimlere "her ay bir yenisi eklenir" derken bölgesel denklemdeki derin değişimi, güç kaymasını göz önünde bulunduruyoruz. Yoksa karşılıklı bazı kişilerin "ilişkileri bozma adına" girişimlerinden hareket etmiyoruz. Türkiye'nin gelecek tasavvuru ve bölgeye bakış açısı ile İsrail'in durduğu yer arasındaki uçurum giderek derinleşiyor çünkü. Bölgesel düzeyde "olağandışı" bir gelişme yaşanmazsa süreç böyle devam edecektir.
Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile İsrail Dışişleri Müsteşarı Yossi Gal arasında "iyi geçen" görüşme ilişkilerin yönünü değiştirir mi? Sanmıyorum. Her ne kadar o "derin anlaşmalar"ın hepsi yerli yerinde duruyorsa da, iki ülkenin birbirinden uzaklaşmayı zorunlu kılan pozisyonlarında yakın gelecekte bir değişiklik olmayacak gibi. Öyleyse, belki bazı gerilimlerin önü alınabilir ancak gelecek Türkiye ile İsrail arasındaki mesafenin daha da büyüyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Türkiye'nin öncelediği sorunlar arasında Gazze ambargosunu kaldırılması, İsrail'in komşularına bakışındaki çarpıklık ve Kudüs'le ilgili hassasiyetler var. Ambargo devam ederken Doğu Kudüs'te yeni yerleşim birimleri kurulması Türkiye'nin hassasiyetlerinin çok da önemsenmediği izlenimini doğuruyor. Çünkü burada başka bir gerçek var. Her ne kadar, söz konusu yerleşim birimlerine Avrupa Birliği ülkeleri ile Barack Obama yönetiminin karşı olduğu söylense de, 28 Nisan'da Maariv gazetesinde yayınlanan bir haber, gerçeğin hiç de öyle olmadığını, bu tahrik konusunda İsrail yönetiminin ABD'yi arkasına aldığını gösteriyor.
Gazete, İsrail ile ABD'nin, Kudüs'te kurulacak yeni yerleşim birimleri konusunda gizli bir anlaşma yaptığını, iki tarafın anlaşmanın kamuoyundan gizlenmesini kararlaştırdığını, gizliliğin korunamaması halinde Başbakan Benjamin Netanyahu ve koalisyon hükümetinin zora gireceğinin farkında olduğunu duyurdu. Öyleyse, ABD'yi arkasına alan İsrail'in Türkiye'nin ve bölgenin hassasiyetlerini pek de umursamayacağını söyleyebiliriz.
Sinirlioğlu'nun temasları sırasında, bu ay içinde Gazze'ye gidecek yardım gemilerinin gündeme gelip gelmediğini bilmiyoruz. Ama eminim konu; İsrail açısından Türkiye ile ilişkilerde öncelikli hale gelmiştir. İHH İnsani Yardım Vakfı, ambargo altındaki Gazze'ye gemilerle insani yardım gönderecek. Sadece Türkiye'den değil, Avrupa ülkelerinden de gemilerin katılımıyla oluşacak 15 gemiyi nasıl bir akıbet beklediği konusunda kimse bir şey bilmiyor. Filistinli gazeteci Eymen Halit'in "Nuh'un Gemisi" adını verdiği filonun Gazze'ye ulaşıp olaşamayacağı bilinmese de, girişimin kendisi başlı başına büyük bir meydan okuma. Gerekirse Gazze açıklarında onlarca gemiden bir ada oluşturulacak ve orada beklenecek. Bu sivil direnişin, küresel boyutta bir dalga oluşturması, bir çok ülkenin politik yaklaşımını tersine çevirmesi muhtemel.
"Giderken, İsrail bizi vurabilir veya gemileri durdurabilir. Bütün dünyaya yayın yapacağız. Bu da Filistin halkına kanunsuz bir ambargo koyan ve masum çocukları öldüren İsrail'in yalnız kalması demektir" Bülent Yıldırım; "Türkiye'den gemi ile gidilecek konvoya bütün siyasi partiler ve bütün medya grupları destek verdi. Artık Türkiye'de sağcısı, solcusu, kim olursa olsun Gazze'deki bu insanlık dramının karşısında İsrail'e kafa tutu. Bu sefer saldırırlarsa Türkiye, İsrail'e büyük bir ders verir ve inşallah İsrail'le olan bütün anlaşmalar iptal edilir. İsrail bölgede yalnızlaşır. Biz İsrail'e şunu söylüyoruz. Herkesin yaşama hakkı var ama sen uymuyorsun. Avrupa'dan 50 milletvekili gelecek. Avrupa'dan 6 tane gemi, Türkiye'den 8, bir de yolcu gemisi olmak üzere toplam 15 gemiyi İstanbul'dan yola çıkartacağız ve Gazze'ye doğru hareket edeceğiz" diyor.
İsrail medyası ise bu sivil girişimin, "Türkiye Cumhuriyeti'nin projesi" olduğunu iddia ederek;, bir ihtimal olarak; İsrail deniz kuvvetlerinin gemilere ateş edebileceği, bunun da gemilerin ülkelerine bir savaş ilanı olarak algılanabileceği ihtimali üzerinde duruyor.
Gemiyi engellemek için başka nasıl gözdağı verilecek... Henüz bilmiyoruz ancak İHH'nın Batı Şeria sorumlusu İzzet Şahin'in "terörist gruplarla irtibat" gerekçesiyle gözaltına alınıp Aşkelon Hapishanesi'e götürülmesi, dün mahkemeye çıkarılması beklenirken gözaltı süresinin üç gün uzatılması, İsrail'in İHH gemilerine karşı tek gözdağı olmayacağını biliyoruz.
Öteden beri Nisan ve Mayıs aylarında bölgede yeni bir savaşın çıkacağı endişesi taşıyorum. Nisan'ı kazasız belasız atlattık ama Mayıs ayı için endişemiz devam ediyor. Yeniden Gazze, yeniden Güney Lübnan ya da başka bir şey ama göstergeler sessiz bir hazırlığın sürdüğüne, her an yeni bir çatışmanın patlayabileceğine işaret ediyor.
Nuh'un gemileri Gazze yolundayken böyle bir kriz patlarsa ne olur? Tam anlamıyla bir trajedi yaşanır. Patlamasa da, insani yardım taşıyan ve İsrail'i içinden çıkılmaz bir noktaya sürükleme potansiyeli taşıyan gemiler, başlı başına bir kriz olarak bütün dünyada etkisini gösterecek gibi.
yenişafak