'O Ayı'ya Muhammed İsmi Verilmeliydi'
Sudan'daki İngiliz öğretmenin kreşteki oyuncak ayı'ya Muhammed ismi vermesi Müslümanları öfkelendirirken 'Ilımlı İslamcıları'göreve çağıran yazar tepkili Müslümanları yobazlıkla suçladı.
Sudan'daki İngiliz öğretmenin kreşteki oyuncak ayı'ya Muhammed ismi vermesi Müslümanları öfkelendirirken 'Ilımlı İslamcıları'göreve çağıran yazar tepkili Müslümanları yobazlıkla suçladı.
İşte o yazı:
Kör inanç İslam'ı maskara ediyor
Danimarka'daki karikatürlerden sonra Sudan'da bir öğretmenin öğrencilerinin oyuncak ayıya Muhammed ismini koymasına izin vermesi üzerine çıkan olaylar, Ortaçağ tarzı sığ kafa yapısını yansıtıyor. Kutsal kitaba kelimesi kelimesine bağlılığı insanlık adına aşmak zorundayız
ED HÜSEYİN
23 çocuktan 20'si sınıflarındaki oyuncak ayıya Muhammed ismini seçmiş. Bana göre bu epey sevimli bir hareket. Ama kazın ayağı öyle değil. Aşırı hassas Sudan'da aileler ve diğer çalışanlar beyaz ırka mensup Britanyalı kâfir kadın olarak gördükleri öğretmenin dinlerine hakaret ettiğini düşünerek şikâyet etti. Masum bir olay Müslüman aşırılarca saptırılarak, geçen hafta cuma namazından sonra Hartum'da kırbaç ve kurşuna dizme tehditleri atmak için kullanıldı.
Geçen yıl Danimarka'daki karikatürler vardı. Bu seneyse oyuncak ayı. Kim bilir bir sonraki ne olacak? Bu yinelenen çılgınlık niye? Bana göre sorun İslami sembollerin olumsuz yansıtıldığına dair algılama karşısındaki olası alınganlık değil, idam, kırbaç ve recm yönünde tekrarlanan çağrılar. Konunun özü, genellikle savunmasız olanlara karşı gerçekleştirilen bu vahşi eylemlerin insanlık dışı doğasını anlamakta yetersiz kalan ortaçağdan kalma sığ kafa yapısı.
Ilımlılar seslerini yükseltmeli
Batı medyası bu çağdışı uygulamaları öne çıkartarak eğitimli Müslümanlara ayna tutmakla doğru yapıyor. Daha geçen hafta toplu tecavüz kurbanı genç bir Suudi kadın teselli edileceği yerde 200 kırbaca mahkûm edildi. Genç kadın güçlü bağlantılara sahip zengin biri olsaydı bu cezadan kurtulabilirdi. Sudan'daki öğretmen Gillian Gibson da Britanyalı olmasaydı yaşananlar hiç duyulmayacaktı. Karikatürlere ve oyuncak ayıya gelince dinibütün kesilen Müslümanlara şunu soruyorum: Hz. Muhammed'in Mekke'de doğduğu yer Vahabi Suudilerce yok edilirken niye toplu protesto etmiyorsunuz? Ya da Medine'deki Müslüman mirası sistematik olarak imha edilirken? Veya peygamber ailesinin Suudi Arabistan'daki mezarlarına saygısızlıkta bulunulurken? Protesto tercihlerimizde ikiyüzlü davranmamalıyız. İnancımız içeriden aşırılarca yok edilirken, dışarıdan da gündem saplantılı, kanıksanmış İslam düşmanlarının alay konusu edilirken Müslümanlar sessiz kalamamalı. Karşı koyup inancımızı koruyacak cesarete sahip olmalıyız.
Bu yazıyı İslami-Cihatçı öfkeden büyük zarar görmüş Madrid'deki bir konferans sırasında yazıyorum. Herkesin sorduğu şu: Müslüman çoğunluğun neden sesi çıkmıyor? Yanıt kısmen aşırıların misilleme yapma korkusunda ve köktenci ateistlerce yeterince ileri adım atmamakla suçlanma tehlikesi mevcutken, Müslüman dindaşlarıyla saflarının açılması endişesinde yatıyor. Geçen hafta karşılaştığım Hollandalı eski milletvekili Ayaan Hirsi Ali bana tam da bu eleştiriyi getirdi. Ünlü bir Britanyalı liberalse İslam'ı 'karmakarışık' diye niteledi. Ertesi gün dini her konuda İslam'ı münasip bir şamar oğlanı belleyen Martin Amis'le karşılaştım. Hıristiyanlığa yönelik de aynı şekilde insafsızca bir horgörme var. Ancak iki aşırılık arasında kalmasına rağmen ben İslam geleneğine, bu manevi yolun Müslümanlarla Batı arasında uyum sağlayabileceğine, böylelikle milyonlarca insanı sefalet, sertlik ve zulümden kurtarabileceğine inanıyorum.
Belirtmek gerekiyorsa, modern Batı köklerini Yahudi-Hıristiyan-Müslüman mirasından alıyor. Batılı Müslümanlarınsa dünyaya çift kutuplu mercekten bakmayı şimdiye dek hiç olmadığı kadar bırakıp Batılı aidiyetimizi vurgulaması gerek.
1388'de ölen İspanyalı Müslüman hukukçu İmam Şatibi, şeriatın amacını yaşam, onur, mülk, din ve aklın korunması olarak belirtmişti. Günümüzde Arap dünyasındaki önde gelen din âlimleri bu klasik İslami yaklaşım üzerinde anlaşıyor. Fakat bu, bizimkinden çok daha farklı bir dünyada derlenmiş kutsal kitabın gerçeğini gizlemek manasına gelmiyor. Tıpkı Leviticus'da günahkârların taşlanmasına dair ifadeler bulduğumuz gibi Müslümanların kutsal kitabında da bazı nahoş ifadeler var. Ancak bunları o dönemin bağlamında değerlendirmeliyiz. Asıl geçerli olansa Şatibi, Locke ve diğelerinin dile getirdiği ebedi hakikatler. İnsanlık kutsal kitaba kelimesi kelimesine bağlılığı aşmak zorunda, özellikle de bu durum kargaşaya ve masumların kaybına yol açıyorsa. Dinin tüm amacı hayatımıza düzen ve uyum getirmektir.
İslam'ın yekpare bir mevcudiyeti yok. Müslüman geleneğinde düşünce, eylem ve muhakeme yönünden bir çoğulluk var ki, bu gerçek bir İslami rönesansa yardımcı olabilir. Kutsal kitaptaki recm ve kırbaca dair ifadeler Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından korkunç uygulamaları meşru göstermek için kullanılsa da, aynı kitapta Hz. Muhammed'in kaçmaya çalışan birini taşladıkları için taraftarlarını azarladığı da görülüyor. Peygamber masumları öldürenleri de kınıyor. Bu derslere dayanarak Müslümanlar öfke ve intikamla bilinen kutsal kitaptaki sertlik karşısında insanlık ve mantığın galip geleceğini göstermeli.
Batılı İslam'ı geliştirmeliyiz
Batı'da doğup, büyüyüp, eğitim alan bizlerin dünyadaki tüm diğer Müslüman cemaatlerinden daha fazla her iki kültüre, İslam ve Batı'ya erişimimiz var. Çatışıyormuş gibi görünen taraflar arasındaki farklılığı benim kuşağım giderebilir. Bizim savlarımız Müslüman Doğu'da epey itibar sahibi. Batılı Müslümanların ayrıca henüz olgunlaşmamış bir olguyu, Batılı İslam'ı geliştirmeyi sürdürme görevi var. İnancımızla kültürümüz, İslam'la Batı arasında ortak zemin bulmaktan ve Müslüman Doğu'daki kardeşlerimize alternatif bir yol sunmaktan başka şansımız yok.
Batı'daki milyonlarca Müslüman medeniyetler arasında uyum sağlamak için bir artı. Fakat Hahambaşı Jonathan Sacks'ın ifadesiyle, Batılı Müslümanların başka inançlara mensup veya inançsız diğer vatandaşlarla 'birlikte yurdumuzu desteklemesi' gerek. İnsan olmak bizim her şeyden önce gelen ortak amacımız. Geleceğimiz üzerinde müzakere edilerek gelişmeli. Kuran bizleri sürekli düşünmeye, kurgulamaya çağırıyor. Daha ne kadar dünyanın maskarası olacağız? Hem de oyuncak bir ayı yüzünden.
(Eski Hizb ül Tahrir üyesi, 'The Islamist' (İslamcı) adlı kitabın yazarı, 2 Aralık 2007)
İşte o yazı:
Kör inanç İslam'ı maskara ediyor
Danimarka'daki karikatürlerden sonra Sudan'da bir öğretmenin öğrencilerinin oyuncak ayıya Muhammed ismini koymasına izin vermesi üzerine çıkan olaylar, Ortaçağ tarzı sığ kafa yapısını yansıtıyor. Kutsal kitaba kelimesi kelimesine bağlılığı insanlık adına aşmak zorundayız
ED HÜSEYİN
23 çocuktan 20'si sınıflarındaki oyuncak ayıya Muhammed ismini seçmiş. Bana göre bu epey sevimli bir hareket. Ama kazın ayağı öyle değil. Aşırı hassas Sudan'da aileler ve diğer çalışanlar beyaz ırka mensup Britanyalı kâfir kadın olarak gördükleri öğretmenin dinlerine hakaret ettiğini düşünerek şikâyet etti. Masum bir olay Müslüman aşırılarca saptırılarak, geçen hafta cuma namazından sonra Hartum'da kırbaç ve kurşuna dizme tehditleri atmak için kullanıldı.
Geçen yıl Danimarka'daki karikatürler vardı. Bu seneyse oyuncak ayı. Kim bilir bir sonraki ne olacak? Bu yinelenen çılgınlık niye? Bana göre sorun İslami sembollerin olumsuz yansıtıldığına dair algılama karşısındaki olası alınganlık değil, idam, kırbaç ve recm yönünde tekrarlanan çağrılar. Konunun özü, genellikle savunmasız olanlara karşı gerçekleştirilen bu vahşi eylemlerin insanlık dışı doğasını anlamakta yetersiz kalan ortaçağdan kalma sığ kafa yapısı.
Ilımlılar seslerini yükseltmeli
Batı medyası bu çağdışı uygulamaları öne çıkartarak eğitimli Müslümanlara ayna tutmakla doğru yapıyor. Daha geçen hafta toplu tecavüz kurbanı genç bir Suudi kadın teselli edileceği yerde 200 kırbaca mahkûm edildi. Genç kadın güçlü bağlantılara sahip zengin biri olsaydı bu cezadan kurtulabilirdi. Sudan'daki öğretmen Gillian Gibson da Britanyalı olmasaydı yaşananlar hiç duyulmayacaktı. Karikatürlere ve oyuncak ayıya gelince dinibütün kesilen Müslümanlara şunu soruyorum: Hz. Muhammed'in Mekke'de doğduğu yer Vahabi Suudilerce yok edilirken niye toplu protesto etmiyorsunuz? Ya da Medine'deki Müslüman mirası sistematik olarak imha edilirken? Veya peygamber ailesinin Suudi Arabistan'daki mezarlarına saygısızlıkta bulunulurken? Protesto tercihlerimizde ikiyüzlü davranmamalıyız. İnancımız içeriden aşırılarca yok edilirken, dışarıdan da gündem saplantılı, kanıksanmış İslam düşmanlarının alay konusu edilirken Müslümanlar sessiz kalamamalı. Karşı koyup inancımızı koruyacak cesarete sahip olmalıyız.
Bu yazıyı İslami-Cihatçı öfkeden büyük zarar görmüş Madrid'deki bir konferans sırasında yazıyorum. Herkesin sorduğu şu: Müslüman çoğunluğun neden sesi çıkmıyor? Yanıt kısmen aşırıların misilleme yapma korkusunda ve köktenci ateistlerce yeterince ileri adım atmamakla suçlanma tehlikesi mevcutken, Müslüman dindaşlarıyla saflarının açılması endişesinde yatıyor. Geçen hafta karşılaştığım Hollandalı eski milletvekili Ayaan Hirsi Ali bana tam da bu eleştiriyi getirdi. Ünlü bir Britanyalı liberalse İslam'ı 'karmakarışık' diye niteledi. Ertesi gün dini her konuda İslam'ı münasip bir şamar oğlanı belleyen Martin Amis'le karşılaştım. Hıristiyanlığa yönelik de aynı şekilde insafsızca bir horgörme var. Ancak iki aşırılık arasında kalmasına rağmen ben İslam geleneğine, bu manevi yolun Müslümanlarla Batı arasında uyum sağlayabileceğine, böylelikle milyonlarca insanı sefalet, sertlik ve zulümden kurtarabileceğine inanıyorum.
Belirtmek gerekiyorsa, modern Batı köklerini Yahudi-Hıristiyan-Müslüman mirasından alıyor. Batılı Müslümanlarınsa dünyaya çift kutuplu mercekten bakmayı şimdiye dek hiç olmadığı kadar bırakıp Batılı aidiyetimizi vurgulaması gerek.
1388'de ölen İspanyalı Müslüman hukukçu İmam Şatibi, şeriatın amacını yaşam, onur, mülk, din ve aklın korunması olarak belirtmişti. Günümüzde Arap dünyasındaki önde gelen din âlimleri bu klasik İslami yaklaşım üzerinde anlaşıyor. Fakat bu, bizimkinden çok daha farklı bir dünyada derlenmiş kutsal kitabın gerçeğini gizlemek manasına gelmiyor. Tıpkı Leviticus'da günahkârların taşlanmasına dair ifadeler bulduğumuz gibi Müslümanların kutsal kitabında da bazı nahoş ifadeler var. Ancak bunları o dönemin bağlamında değerlendirmeliyiz. Asıl geçerli olansa Şatibi, Locke ve diğelerinin dile getirdiği ebedi hakikatler. İnsanlık kutsal kitaba kelimesi kelimesine bağlılığı aşmak zorunda, özellikle de bu durum kargaşaya ve masumların kaybına yol açıyorsa. Dinin tüm amacı hayatımıza düzen ve uyum getirmektir.
İslam'ın yekpare bir mevcudiyeti yok. Müslüman geleneğinde düşünce, eylem ve muhakeme yönünden bir çoğulluk var ki, bu gerçek bir İslami rönesansa yardımcı olabilir. Kutsal kitaptaki recm ve kırbaca dair ifadeler Suudi Arabistan gibi ülkeler tarafından korkunç uygulamaları meşru göstermek için kullanılsa da, aynı kitapta Hz. Muhammed'in kaçmaya çalışan birini taşladıkları için taraftarlarını azarladığı da görülüyor. Peygamber masumları öldürenleri de kınıyor. Bu derslere dayanarak Müslümanlar öfke ve intikamla bilinen kutsal kitaptaki sertlik karşısında insanlık ve mantığın galip geleceğini göstermeli.
Batılı İslam'ı geliştirmeliyiz
Batı'da doğup, büyüyüp, eğitim alan bizlerin dünyadaki tüm diğer Müslüman cemaatlerinden daha fazla her iki kültüre, İslam ve Batı'ya erişimimiz var. Çatışıyormuş gibi görünen taraflar arasındaki farklılığı benim kuşağım giderebilir. Bizim savlarımız Müslüman Doğu'da epey itibar sahibi. Batılı Müslümanların ayrıca henüz olgunlaşmamış bir olguyu, Batılı İslam'ı geliştirmeyi sürdürme görevi var. İnancımızla kültürümüz, İslam'la Batı arasında ortak zemin bulmaktan ve Müslüman Doğu'daki kardeşlerimize alternatif bir yol sunmaktan başka şansımız yok.
Batı'daki milyonlarca Müslüman medeniyetler arasında uyum sağlamak için bir artı. Fakat Hahambaşı Jonathan Sacks'ın ifadesiyle, Batılı Müslümanların başka inançlara mensup veya inançsız diğer vatandaşlarla 'birlikte yurdumuzu desteklemesi' gerek. İnsan olmak bizim her şeyden önce gelen ortak amacımız. Geleceğimiz üzerinde müzakere edilerek gelişmeli. Kuran bizleri sürekli düşünmeye, kurgulamaya çağırıyor. Daha ne kadar dünyanın maskarası olacağız? Hem de oyuncak bir ayı yüzünden.
(Eski Hizb ül Tahrir üyesi, 'The Islamist' (İslamcı) adlı kitabın yazarı, 2 Aralık 2007)