"Öfke ve Nefret Dili”
Ali Haydar Haksal Milli Gazete’deki köşesinde öfke ve nefret dilini yazdı.
Ali Haydar Haksal Milli Gazete’deki köşesinde öfke ve nefret dilini yazdı.
Öfke dilinin çıkarcı olduğunu söyleyen Haksal “Nefret dilinin olduğu yerde adalet olmaz, hakkaniyet yoktur. Dil zehirlidir.” ifadelerini kullandı.
Haksal, “Öfkeli dil sahibi sevimsizdir. Çıkarcıların işine geldiğinden onun yanındadırlar. Ama günü ve zamanı gelince çıkar kapısı başka yöne açılınca hemen onu terk ederler.” dedi.
Ali Haydar Haksal’ın “Öfke ve nefret dili” başlıklı yazısı şöyle:
İnsan hayatı çok karmaşık. Gündelik olaylardan genelde insanı etkileyen çok nedenler olur.
Dönemsel gelişmeler insanın psikolojisi üzerinde oldukça etkili olur. İnsanı baskı altında tutan oluşlar, aşırılıklar insanı bunaltır. Gerilimlerin yüksek olduğu zamanlarda toplumun genel olarak psikolojisi bozulur, dengesizlikler başlar. Sağlıklı düşünme ortamı kalmaz.
Öfkenin dili sert ve acımasızdır.
Öfkenin dili bilinçsizdir. Ne yaptığını bilmez. Dil taşkın bir sele bürünür, önünde ne var ise yıkar, siler süpürür. Geriye bir enkaz bırakır. Onu toparlamak hem zorlaşır hem de zaman alır.
Öfkenin dili merhametsiz ve acımasızdır. Çünkü o zaman; o dilde ne hakkaniyet aranır, ne de sağlıklı düşünüş.
Öfkenin dili kin yüklüdür. Kişinin biriktirdiği, içinde tuttuğu, zamanını ve fırsatını bulduğu zaman acımasız bir şekilde dışa vurur ve patlar. Dağıtır, paramparça eder.
Fırsatın dilidir, çıkarın dilidir. Zehrini, kinini, öfkesini dağıtacağı fırsatı kollar. Biriktirdikleri içinde dolaşan zehirli yılanlar gibidir. Onu içinde bir silah gibi taşır. Zamanı gelince de gözü kara saldırır.
Öfkenin dili; sınır tanımaz, bir üslubu yoktur. Sert mizaçlıdır, taşkındır, sonucunun ne olup biteceğine bakmaz. Anlık bir eylemdir onun davranışı.
Öfkenin dilinde çıkar vardır. Zarar gördüğünü düşündüğü an, ya da zarar ile karşılaştığında başı döner. Saldırganlaşır. Onun davranışı geneli ilgilendirmez salt kendisiyle sınırlıdır.
Öfkenin dili kabadır. Bir incelik aranmaz. Dağlarda yuvarlanan büyük kayalar gibi çok gürültü çıkarır, ortamı sarsar.
Öfke dilinin sözcükleri karanlığa savrulan oklardır. Hedefinin neresi olduğu bilinmez ve fark etmez. Giden bir okun geri dönüşü olmaz. Zehirlidir. Düştüğü yeri yakar ve yıkar. Kötülük tohumları saçar.
Öfkenin dilinde şiir ve naiflik aranmaz. Onda merhamet ve sevgi olmaz.
Kalbin sözcüsü güzel ve naif bir dildir. O içten gelir. Öfke dili kalbin sınırlarını aşar, kendi başına olmayı tercih eder. Kendini çok güçlü sanır. Güç kendisinde değil sırtını dayadığı şeylerdedir. Yalnız başına kaldığında kendisi hiçbir şeydir. Korkaktır, aciz ve çaresizdir, yalnızdır. Çünkü kendi kendisini çok güçlü gördüğünde o dostluk nedir bilmez. Mazlum kimdir tanımaz.
Yalnız kaldığında ve karşılaştığı ilk gölge karşısında ürker neye uğradığını bilmez, şaşırır. Bir çılgını karşısında görünce apışır, titrer, rengi kaçar.
Öfkeli dil sahibi sevimsizdir. Çıkarcıların işine geldiğinden onun yanındadırlar. Ama günü ve zamanı gelince çıkar kapısı başka yöne açılınca hemen onu terk ederler. Bir başka kapıya kapaklanırlar. Öfke çadırının kazıkları tutmaz, ipleri zayıftır. En küçük bir rüzgâr onu uçurur. Öfke kasıp kavuran bir fırtına, bir bora, bir heyelandır.
Öfke dilinde sevgi yoktur. Sadece kendini düşünür. Saldırgandır. Sözcükleri ve ruhu kabadır, insanın başına balyozlar gibi iner. Kendisi bundan memnundur ama bu sevimsiz dil giderek soğukluk oluşturur. Kendisini olumlayan, alkışlayanların oluşu ona cesaret verir. Oysaki onlar çıkarcıdır, sadece kendilerini düşünürler. O ortamdan ve durumdan beslenirler çıkar devşirirler.
Öfke dili hem kişinin kendisini hem de peşinde olanları uçurumlara sürükler. Başları göklerdedir, önlerinde ne olup bittiğinin farkında olmazlar. Heyheylidirler, gürültü ve patırtılıdırlar. Öfkenin dilinde aşk ve sevgi yoktur. Günübirlik yaşar, bakar ve varlığını sürdürür.
Nefret dilinin olduğu yerde adalet olmaz, hakkaniyet yoktur. Dil zehirlidir. Bakışlar ağuludur. Olumsuzlukları sıraladık tersi hayır ve güzellik kapısıdır.