Oruç Öğretileri
Bilindiği üzere İslam''ın ibadi emirleri belli şart ve rukunlara bağlıdır. Namazın sihatinin taharet, vakit, setr''ul avret, kıble vs şartlara bağlı olması gibi.
Oruç Öğretileri/ İbrahim Küçük
Bilindiği üzere İslam''ın ibadi emirleri belli şart ve rukunlara bağlıdır. Namazın sihatinin taharet, vakit, setr''ul avret, kıble vs şartlara bağlı olması gibi. Hiç şüphesiz bu şartların birbirlerine zincirleme bağlı oluşu yığınlarca hikmet yumağının zahiri iz düşümüdür. İbadetlerimizin bir kısmı mâlum olduğu üzere bedeni, bir kısmı maddi bazısı da hem bedeni hem maddidir. Bedeni ve maddi ibadetlere en güzel örnek; Hacc ve umre ibadetimizdir. Bedeni yönü ağır basan ibadetlerimizden biri de Oruç ibadetimizdir.
İbadetlerimizin şartları içerisinde en belirgin ortak payda; zamandır. Kur''an'' da Asr''a yemin eden Rabbimiz "geçip gitmekte olan ve çoğu insanı hüsrana sürükleyen" zamanı her daim hatırlatırcasına abidlerin sürekli gözleyip durduğu bir olgu niteliğine büründürmüştür. Allah Teâlâ zaman olgusunu hayatımıza öylesine serpiştirmiştir ki Namaz ağırlıklı olarak güneş ile beraber hareket etmeyi öğretirken Hacc ağırlıklı olarak kamer ile beraber hareket etmeyi öğretir. Çünkü Namaz''da başlangıç ve bitiş güneş ile Hacc''da kamer ile belirginleşir. Oruç ise hem kamer hem de güneş ile beraber hareket etmeyi öğretir. Başka bir düzlemde ise Zekât ibadeti mali yıl dönümüne endeksli olduğu için kişiye kendine has bir zaman tahdidi ve muhasebe belirleme gerekliliğinin öğretisini sunacaktır.
İbadetlerde ki zaman şartı, İslam''ı durağan bir din olarak lanse etmeye çalışan müsteşrikler ve suikast ehli müşriklerin iddialarını en baştan boşa çıkarıcı sağlam bir cevaptır. Hayatı tek boyuttan tanıyan, eşyaya ve tabiata tek düze mantıktan bakan bireylerin kavrayamayacağı ibadet-zaman ilişkisi "İki günü bir biri birine eşit olmayacak" nitelikte dizayn edilmiş durumdadır. Böylelikle asla durağan kalmayan ve sürekli devinim halinde olan bir abidler topluluğu ümmetlerin en hayırlısı niteliğine kavuşarak tarih ve zaman içerisinde yerini alacaktır, almıştır.
Dinin direği Namaz ile vakit terbiyesinden geçmiş mü''min yıllık kısa süreçte yaz ve kış olmak üzere iklime uyum terbiyesinden geçerken Oruç ile de uzun süreçte güneşin müezzinliği ve kamerin mübaşirliği ile iklime uyum terbiyesine nefis tezkiyesi ile erişir. Güneş yılına göre her yıl yaklaşık on gün erkenden başlayan Ramazan ayı otuz altı yıllık süreçte insanoğlunu zaman tüneline sokarcasına kış nedir, yaz nedir öğretecektir. Tıpkı kışın soğuk suyla sabah namazında abdest alan mü''minin soğuk iklimlerdeki kardeşlerinin, dağlarda cihad eden mucahidlerin hangi zorlukları yaşadığını tefekkür ederek idrak içerisine girdiği gibi kışın aç kalmanın ne olduğunu, yazın susuz kalmanın ne olduğunu yine bu kameri devinimlilik ile öğrenecektir. Hele bir de hilâli gözlemenin heyecan ve tedirginliği mü''mindeki ribat şuurunu coşturacaktır.
"Oyun olsun diye yaratılmayan" insanoğlunun hayat süreci iklimsel gezginlik taşıyan Oruç ibadeti ile ne kadar da çok örtüşmektedir. Sahur, imsak, gün içerisinde devam eden oruçluluk ve iftar hali yeryüzüne geçici bir süreliğine gönderilmiş insana, dünya ve ahireti küçük fısıltılarla haykıra durmaktadır. Ve kulaklardaki ağız tadını bozan bu fısıltı sanki şöyle der: Ey insan, Rabbin seni karanlıklar içerisinde tıpkı Yunus''u(a.s) balığın karnında rızıklandırdığı gibi ana rahminde besledi. Anne vasıtası ile olan bu rızıklandırma senin yeryüzündeki kulluk vazifenin ön hazırlığı idi. İşte şimdi de sahur sofran gece karanlığında senin gündüz ki dünya hayatında sana yardımcı olacak nimetlendirilmendir. Ana rahminde sana merhamet eden Rabbin şimdide sana sahur sofranla merhamet ediyor. Ve sen doğumunla ailene sevinç güneşi olduğun gibi birazdan secdeden başını kaldıran güneş doğacak, başların secdeye eğilmesinin vaktinin geldiğini haber
vermek için… İmsak vakti… Hem bu kadar dünya nimetinin olduğu hem de emir ve nehiylerle sınırlandırılmış dünya hayatının niçinliğinin hikmetlerini öğretircesine sana ait olduğu halde elini uzatmaman gerektiğini, tadına bakmaman gerektiğini öğretecek bir süreç başladı. Karanlıklardan dünya hayatına geldiğin gibi imsak ile de o günkü toplumsal hayat içerisinde İslâmi ve beşeri vazifelerini yerine getireceksin. Ancak nimetlere rağmen yasaklara uyarak. En zorlu savaş olan Bedir Savaşı''nın Ramazan''da yapıldığını hatırlayarak… Açlık ve soğuk yan yana geldiğinde nasıl derman kestiğini öğrende sana verilmiş rızıktan infak edebilmeyi aklına getir. Açlık susuzluk ve yaz sıcağını tad ki Mekke işkenceleri, Uhud ızdırabı ve Kerbela yangını kitaplarda ve vaveylada kalmasın. Orucun ilk saatlerindeki sabah serinliği tıpkı çocukluk evresi gibi birden geçiverecek. Güneşin zeval vakti ile zorlu bir yaz orucu başladığı gibi gençlik ve sorumluluk devren gölgen olacak. Ne zaman geçtiğini bilemeyeceğin ama nasıl geçtiğini bildiğin verimlik yaşın tıpkı ikindi vaktinin gelip günün hararetini söndürdüğü gibi ihtiyarlık yaşında lezzet ve şehvetini söndürüp yerini gittikçe artan eklem ağrıları ve çeşitli ızdırablara terk edecektir. Tıpkı iftar vakti yaklaştıkça artan açlık, susuzluk ve dermansızlık hali gibi… Ama dünya hayatındaki tüm zorluk ve sıkıntıların ölüm iftarı ile son bulduğu gibi güneşin yeniden secdeye varışı ile oruçluluk da bitiverecek salih bir kulun kabirdeki huzur ve esenliğini andıran gizemli bir sevinç ve mutmainlik nuru bedenini, ruhunu ve kalbini baştan aşağı kuşatıverecektir. Dünyada haramlara sabretmenin ahirette nasıl bir nimetlendirilmeye gark olacağını idrak edeceksin. "Ölüm hali uykundan" sahur için kalktığında tükettiğin, tüketmediğin ve tüketeceğin tüm nimetlerin hesabını mahşer kalkışından sonra mutlak vereceğini hatırlayarak sahur sofrasına çöktüğünde mizanda da amel sofranda da hoş sunumlar olması gerektiğini zihnine nakşedeceksin. Ve sonra Ramazan Ayı''nın bitimi ile daha soğuklarda ve daha sıcaklarda bedenini ve ruhunu hikmetli bir eğitime doğru yeniden adım attırmak üzere hak vaki olana kadar paylaşmayı öğrenmiş, zora düşmeden zordakilerin halinden anlayabilme ruh yüceliğine ermiş biri olarak yola devam edeceksin. Oruç sana kul olmayı, kullara yoldaş olmayı ve geçici nimetler ve sıkıntılar durağı dünya hayatını öğretti.
Mevlâna''nın dediği gibi "Ey nefis Ramazan''da helâllerden dahi uzak kalmayı öğrendin şimdi haramlardan haydi haydi uzak durursun değil mi?"