Paksüt'ün Çömez'le işi ne?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksütün Takip edildim, dinlendim yaygarasının gerçek yüzü şimdi çıktı ortaya!
Ali İhsan Karahasanoğlu / Vakit
Paksüt'ün, AK Parti düşmanları ile işi ne?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün "Takip edildim, dinlendim" yaygarasının gerçek yüzü şimdi çıktı ortaya!
Gerçek ortaya çıktı ve ben de rahatlıkla "Emniyet aksini söylüyor olsa bile, gerçekte sizi takip etmişler ise eğer, çok iyi etmişler. Var olsunlar, eksik olmasınlar" diyebilirim artık.
"Bir hukukçuya yakışıyor mu, yüksek hakimin takip edilmesine onay vermek" diye itiraz edecek bazı arkadaşlar.
Ama bu arkadaşlar, önce sayın Paksüt'e itiraz etmeliler: "Sizin Turhan çömez ile aynı masada ne işiniz var beyim?"
"Eski yıllara uzanan dostluğumuz var" mavallarını boşverin.. Anayasa Mahkemesi üyesi, hele hele Başkanvekili olan bir kişi, Türkiye'yi sarsan bir kapatma davası sürerken, baktığı davada yargılanan parti ile büyük ihtilafı olan eski bir milletvekili ile nasıl görüşür?
Evet; sayın Paksüt, önce bunun hesabını vermeli...
Hatta sadece Turhan çömez olayı da değil konu..
Dün Emin çölaşan anlattı, "Ben de o saatlerde aynı yerdeydim" dedi...
İşte bu çok güzel..
Bütün AK Parti karşıtları, orada toplanmışlar demek ki..
Turhan çömez ve Emin çölaşan ile de bitmiyor o mahaldeki AK Parti karşıtları..
Kendileri gazeteci oldukları ve iki satırlık haber için binbir güçlüklere katlanmayı göze aldıkları halde, burunlarının dibindeki olayla ilgili olarak görgüye dayalı tek satır yazmayan iki ünlü gazeteci daha varmış aynı mahalde.. Emin çölaşan anlattı da, öğrendik bunları!..
Biri Fatih çekirge.. Diğeri de Saygı öztürk! (Saygı öztürk konu ile ilgili bir haber yapmış ama, kendisinin de o sırada mekânda olduğuna dair bir not düşmemiş. Tam aksine 'alınan bilgiye göre' türünden anlatımlarla, orada olmadığı yönünde bir imaj bile vermiş!)
Ooooo bu ne muhabbet ya?
Orası sıradan bir öğle yemeği yenilen bir mahal mi, yoksa ülkenin geleceğinde önemli gelişmeler yaşanacak kararların alınacağı, mahkeme salonu mu?
Veya; mahkeme salonunda olması gereken tartışmaların gazetecilere, muhalif politikacılara aktarıldığı bilgi sızdırma mekânı mı?
Bunları anlatmalı sayın Paksüt..
Seçim neticelerine baktığımızda Türkiye'de her iki kişiden birisi AK Parti'ye oy vermiş ama, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olan Osman Paksüt beyin, öğle tatilinde yemek yemeye gittiği yer, AK Parti karşıtları ile dolmuş! Mekânda bir oylama yapılsa, CHP % 90 ile iktidar olacak gibi!
CHP; sandıkta boyun eğdiremediği AK Parti'yi, mahkeme kararı ile oyundışı bırakmaya çalışıyor ve bu prosedür yürürken, karar verme noktasında olanlardan birisi, CHP'lilerin doluştuğu bir mekânda öğle yemeğine geliyor!
Hayli ilginç bir durum!
Şunu da izah etmeli sayın Paksüt; Tenis Kulübü'ne geliş saati hakkında çelişik bilgiler var. Ama Emin çölaşan"ın anlatımına göre, saat 15.00 civarında sayın Paksüt hâlâ Tenis Kulübü'nde.. Yani sadece öğle tatilinde değil, mesai saati içinde iken kulüpte kendisi!
Bu nasıl bir iş?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olarak maaş alan birisi, mesai saati içinde, Tenis Kulübü'nde ne işi var?
Yoksa hakimler için, mesai saati diye bir mefhum yok mu?
Onlar istedikleri saat gelip, istedikleri saat mahkemeden ayrılabilirler mi?
Kendisini takip ettiği iddiası ile polis üzerinde şüpheler oluşturmaya çalışan Paksüt, bu sorulara da cevap vermeli..
Ve "Gizli bir şeyler konuşmuyorsanız, niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz ki?" sorusuna da bir cevap vermeli. öyle ya; gerçekten hukukdışı bir ilişki amacıyla yaşanan bir birliktelik yoksa, niye bu kadar telaşlanıyorsunuz. Takip etsin polis sizi.. Ne olur ki!
Mahkeme üyeleri, "Benim özel hayatım" diyerek, muhalif politikacılarla yemek yiyecek, sonra kapatma davası ile ilgili olarak karar çıktıktan sonra da, "Biz vicdanımıza göre, Anayasa'ya göre karar verdik" diyecekler, biz de inanacağız öyle mi?
Hakimler; özel hayatlarına, herkesten fazla dikkat etmeliler..
Şaibeli yerlerde bulunmamalılar, verecekleri kararlar hakkında şüphe oluşmasına sebep olacak kişilerle görüşmemelidirler..
Aksini yapanlar ise, takip edilmeyi de, kayda alınmayı da göze almalıdırlar.
Ne yani, hakimler kusurdan münezzeh midirler?
Tabii takip edilecekler.. Verdikleri kararlarda bir dış etki olup olmadığı, başka nasıl anlaşılabilir ki?
Paksüt'ün, AK Parti düşmanları ile işi ne?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün "Takip edildim, dinlendim" yaygarasının gerçek yüzü şimdi çıktı ortaya!
Gerçek ortaya çıktı ve ben de rahatlıkla "Emniyet aksini söylüyor olsa bile, gerçekte sizi takip etmişler ise eğer, çok iyi etmişler. Var olsunlar, eksik olmasınlar" diyebilirim artık.
"Bir hukukçuya yakışıyor mu, yüksek hakimin takip edilmesine onay vermek" diye itiraz edecek bazı arkadaşlar.
Ama bu arkadaşlar, önce sayın Paksüt'e itiraz etmeliler: "Sizin Turhan çömez ile aynı masada ne işiniz var beyim?"
"Eski yıllara uzanan dostluğumuz var" mavallarını boşverin.. Anayasa Mahkemesi üyesi, hele hele Başkanvekili olan bir kişi, Türkiye'yi sarsan bir kapatma davası sürerken, baktığı davada yargılanan parti ile büyük ihtilafı olan eski bir milletvekili ile nasıl görüşür?
Evet; sayın Paksüt, önce bunun hesabını vermeli...
Hatta sadece Turhan çömez olayı da değil konu..
Dün Emin çölaşan anlattı, "Ben de o saatlerde aynı yerdeydim" dedi...
İşte bu çok güzel..
Bütün AK Parti karşıtları, orada toplanmışlar demek ki..
Turhan çömez ve Emin çölaşan ile de bitmiyor o mahaldeki AK Parti karşıtları..
Kendileri gazeteci oldukları ve iki satırlık haber için binbir güçlüklere katlanmayı göze aldıkları halde, burunlarının dibindeki olayla ilgili olarak görgüye dayalı tek satır yazmayan iki ünlü gazeteci daha varmış aynı mahalde.. Emin çölaşan anlattı da, öğrendik bunları!..
Biri Fatih çekirge.. Diğeri de Saygı öztürk! (Saygı öztürk konu ile ilgili bir haber yapmış ama, kendisinin de o sırada mekânda olduğuna dair bir not düşmemiş. Tam aksine 'alınan bilgiye göre' türünden anlatımlarla, orada olmadığı yönünde bir imaj bile vermiş!)
Ooooo bu ne muhabbet ya?
Orası sıradan bir öğle yemeği yenilen bir mahal mi, yoksa ülkenin geleceğinde önemli gelişmeler yaşanacak kararların alınacağı, mahkeme salonu mu?
Veya; mahkeme salonunda olması gereken tartışmaların gazetecilere, muhalif politikacılara aktarıldığı bilgi sızdırma mekânı mı?
Bunları anlatmalı sayın Paksüt..
Seçim neticelerine baktığımızda Türkiye'de her iki kişiden birisi AK Parti'ye oy vermiş ama, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olan Osman Paksüt beyin, öğle tatilinde yemek yemeye gittiği yer, AK Parti karşıtları ile dolmuş! Mekânda bir oylama yapılsa, CHP % 90 ile iktidar olacak gibi!
CHP; sandıkta boyun eğdiremediği AK Parti'yi, mahkeme kararı ile oyundışı bırakmaya çalışıyor ve bu prosedür yürürken, karar verme noktasında olanlardan birisi, CHP'lilerin doluştuğu bir mekânda öğle yemeğine geliyor!
Hayli ilginç bir durum!
Şunu da izah etmeli sayın Paksüt; Tenis Kulübü'ne geliş saati hakkında çelişik bilgiler var. Ama Emin çölaşan"ın anlatımına göre, saat 15.00 civarında sayın Paksüt hâlâ Tenis Kulübü'nde.. Yani sadece öğle tatilinde değil, mesai saati içinde iken kulüpte kendisi!
Bu nasıl bir iş?
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olarak maaş alan birisi, mesai saati içinde, Tenis Kulübü'nde ne işi var?
Yoksa hakimler için, mesai saati diye bir mefhum yok mu?
Onlar istedikleri saat gelip, istedikleri saat mahkemeden ayrılabilirler mi?
Kendisini takip ettiği iddiası ile polis üzerinde şüpheler oluşturmaya çalışan Paksüt, bu sorulara da cevap vermeli..
Ve "Gizli bir şeyler konuşmuyorsanız, niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz ki?" sorusuna da bir cevap vermeli. öyle ya; gerçekten hukukdışı bir ilişki amacıyla yaşanan bir birliktelik yoksa, niye bu kadar telaşlanıyorsunuz. Takip etsin polis sizi.. Ne olur ki!
Mahkeme üyeleri, "Benim özel hayatım" diyerek, muhalif politikacılarla yemek yiyecek, sonra kapatma davası ile ilgili olarak karar çıktıktan sonra da, "Biz vicdanımıza göre, Anayasa'ya göre karar verdik" diyecekler, biz de inanacağız öyle mi?
Hakimler; özel hayatlarına, herkesten fazla dikkat etmeliler..
Şaibeli yerlerde bulunmamalılar, verecekleri kararlar hakkında şüphe oluşmasına sebep olacak kişilerle görüşmemelidirler..
Aksini yapanlar ise, takip edilmeyi de, kayda alınmayı da göze almalıdırlar.
Ne yani, hakimler kusurdan münezzeh midirler?
Tabii takip edilecekler.. Verdikleri kararlarda bir dış etki olup olmadığı, başka nasıl anlaşılabilir ki?