Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

PARALELE DİKKAT

Paralel yapı köşeye sıkıştı. Bundan sonra daha tehlikeli olabilir. PKK da öyle.. Her iki örgüt de taşeron. Türkiye’yi istemeyenlerin gönüllü tetikçiliğine soyunabilirler..

Önümüzdeki günlerde bazı gazeteci, eski bürokrat, eski politikacı “Hocaefendi” ile görüşmek için Atlantik ötesi bir yolculuğa çıkabilir.

Paralelciler ile ilgili yeni dosyalar yolda. Özellikle bürokrasi, bilim, sınav ve atamalar, akademik kariyerlerle ilgili yaptıkları manipülasyonlar ve etkisi gelecek yıllara yansıyacak işler, intihaller ile ilgili bilgiler ortaya döküldüğünde üniversitelerde yer yerinden oynayabilir. Şaşmamak elde değil, bilim adamları bu oyuna nasıl gelebiliyorlar.

Paralel üniversitelerde hâlâ aktif. Rektörlük seçimlerinde etkililer. Kendi adamlarını makbul, rakiplerini arızalı gösterebiliyorlar. Bilim adamları nasıl bu kadar kolay bu oyuna gelebiliyorlar anlamak zor. Ya da oylamaya katılmıyorlar, sonra da şikayet edip duruyorlar..

Batılılar zayıf bir Türkiye ya da güçlü bir Türkiye arasında tercih yapmakta zorlanıyor.. Güçlü bir Türkiye’yi kontrol altında tutmak zor. Ama zayıf bir Türkiye’nin bölgede meydana getireceği boşluğu doldurmak daha da zor.. Türkiye ile de olmuyor, Türkiyesiz de..

Bu arada; cevabını arayan diğer bir temel soru/sorun şu: Paralel devlet de, paralel din de çöktü, Büyük Ortadoğu Projesi de. Peki şimdi ne olacak.?

Bu projenin yerine ikame edilecek başka bir proje de yok. Bu durumun alternatifi, tarihin sonunu getirecek bir medeniyetlerarası çatışma..

Suriye’yi Bosna’ya çevirmek, bölgeyi Balkanlaştırmak çözüm değil. Bu politika dar kapsamda, geçici bir politika olabilir ama, bu yönde atılacak her yeni adım, geçmişteki yapıların da geleceğini tehlikeye sokacak bir adım olacaktır.

Rusya krizi, Putin’in akılsız politikalarından ibaret değil. Ortada Kapitalizmin sebep olduğu bir kriz var..

Kimse konuşmak istemese de bu NATO’nun krizidir. Bu AB’nin krizidir. Bu ABD’nin krizidir..

Pek dikkat çekmiyor ama, Almanya, Kanada, Japonya gibi ülkeler kamil anlamda bağımsız ülkeler değil. Almanya ABD, İngiltere, Fransa’nın işgali altında. Batı Almanya Doğu Almanya’yı yuttu. Almanya’nın NRW eyaleti Vatikan’ın kontrat bölgesi. Almanya, Yahudi soykırımı sebebi ile mahcur ülke konumunda.. Fransa’nın, Strasbourg’unda içinde yer aldığı, AİHM’nin de bulunduğu Alsace Lorraine bölgesi de kontrat bölgesi ve burada laiklik geçerli değil.

England, Britanya, Büyük Britanya Commonwealth nedir, bir çok kişi bilmez. Frankofon ülkeler mesela.. Bu işler bugüne kadar bir şekilde geldi, ama daha fazla böyle devam edemez.. Artık internet var. Artık insanlar bu nasıl demokrasi diye soracaklardır. İnsanlar Güvenlik Konseyi’ndeki veto yetkisini sorgulayacaktır. Batının zenginliğini, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının yaşadığı Çin ve Hindistan’ın ikisinin birden topraklarının toplamının neden ve nasıl, yaklaşık 170 milyonluk Rusya’nın sahip olduğu toprağın yarısı kadar olduğunu soracaktır.

1. ve 2. Dünya Savaşı sonrası çizilen sınırlar, dayatılan rejimler, tayin edilen iktidarlar, imzalatılan uluslararası sözleşmeler, imtiyaz sözleşmeleri hakka, hukuka, adalete dayanmıyordu.

Artık bunu herkes biliyor. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti dedikleri şeyin demokrasilerinin arka bahçelerinde hiç bir karşılığı yoktu.. Asıl kriz bu.. Geldikleri noktada ne ileri gidebiliyorlar, ne de geri. Her ikisi de onlar için ölüm. Bugünkü kan ve gözyaşının arkasındaki derin gerçek bu. 

Çözüm için bir akıl, bir alternatif üretemiyorlar. Sadece zaman kazanmaya çalışıyorlar..

Ilımlı İslam, paralel İslam onlar için bir umuttu.. Ama artık o da  bitti. Geri dönüşü de mümkün değil. Onun için Erdoğan’a, AK Parti’ye, Davutoğlu’na, Hakan Fidan’a öfke duyuyorlar. Ama yapacak bir şey yok.. Baykal’a kızıyorlar, beklentilerine cevap vermediği için.. Gülen’e kızıyorlar her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdığı için. Adam sadece dershaneci imiş, çok iyi Türkçe Olimpiyatları düzenliyormuş. Geri kalanını zaten kendi adamları yapıyordu zaten CIA, MOSSAD, MI5, Vatikan, Masonlar hepsi bir “Kasımpaşalı” (!?)  ile başedemediler. Bu dert onları öldürür. Türkiye’deki siyaset, bürokrasi, akademisyen, asker, istihbaratçı, gazeteci, STK’lardaki mutemet adamlarına kızıyorlar, her şeyi yüzlerine, gözlerine bulaştırdıkları için.

Hani bilseler ki, yeni bir dünya savaşından galip çıkacak olsalar, bu konuda tereddüt etmezler de, onlar da biliyor ki, yeni bir dünya savaşının galibi olmayacak. Daha da kötüsü, böyle bir savaşın sonunda en büyük kaybı verecek kendileri olabilir. Çünkü kendilerinin kaybedecek çok şeyleri var ve öfkeli kalabalıkların öfkesi kendilerini boğabilir.

Artık insan hakları, demokrasi ve hukuk devletinden hiç sözetmiyorlar, dikkat ediyorsanız. İslam ve Demokrasi fonu faaliyetlerini askıya aldı. Batılı vakıflar da artık ortalıkta fazla gözükmüyor.

Oyun bitti.. Bana kalırsa, görünen köyün hikâyesine bakacak olursak, büyük ihtimalle 2016’da dananın kuyruğu kopacak. Amerika, Asya, Rusya, İslam dünyası, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika, AB, herkes için sıcak günler kapıda.

Bu günler de geçecek, güzel günler göreceğiz, inşallah. Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1059 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar