Merve Kavakçı
Yeni Antisemitizm (II)
Antisemitizmin güncellenmiş yeni versiyonu olarak İslamofobi üzerinden yürüyen tartışma Amerika ve Avrupa ayağında kimi zaman benzeşir, kimi zaman ayrışır özelliklerle tezahür ediyor. Günün sonunda İslamofobinin iki kıtadaki karakter analizlerini yaparken farklı tarihsel süreçlerden geçtiklerini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bunun ötesinde hedef kitlenin farklılığı da aradaki ayrımlara işaret ediyor.
Avrupa’da görmekte olduğumuz İslamofobiyi Müslümanların ötesinde bir şey olarak değerlendirmek mümkün. Evet Müslüman olmak bir sorun Avrupa gözünde ancak analizimizde burada durmamak gerekiyor. Avrupalı ulusal ve uluslar ötesi kimliklerin nasıl inşa edildiğinde gizli İslamofobinin önemli bir kaynağı. Daha farklı ifade edelim, İslamofobi Müslümanların ötesinde milli kimliğin hangi değerler üzerinden üretileceği ile alakalı, Avrupa’da. Avrupa, kendi içinde yaşayan Müslüman ve fakat Avrupalı veya tam tersi olan kitleyi içine sindiremeyişinin bir dışavurumu olarak da İslamofobik davranışları benimsiyor. İsviçre’de ezanın sesini kısarken veya Almanya’da milimetrik hesaplar yaparak “hayır burada cami yapamazsınız” derken İslam’a karşıtlığını dile getirmiyor, “sizi Avrupalı olarak görmüyoruz” demiş oluyor. Tam da bu, Avrupa’nın uzun müddettir görmezden geldiği, elini bir türlü süremediği çetrefilli probleme işaret ediyor. Avrupa içinde barındırdığı Müslümanları ne kadar benimsiyor? Ulus devletlerin bünyesinde yaşayan ilk mülteci Müslüman nesilleri şimdikilerden ayıran en önemli özellik, ikincilerin daha görünür ve daha “Avrupalı” olması. Yani anne ve babaları gibi göçün vatandaşları olmak yerine, Fransa’da, İtalya’da, İngiltere’de, Almanya’da doğmuş, büyümüş, orada kalıp orada ölmeyi öngören nesiller elimizdeki. Müslüman oldukları kadar Avrupalı Müslümanlar onlar. Ve bugün Müslüman oldukları için zulme uğruyorlar.
Eskiden de bu böyleydi, ama bugünkü durumda farklılıklar var. Her şeyden önce bahsettiğimiz nesil göçmen nesli değil, kendini “buralı” gören Avrupalı nesil. Eğitim düzeyleri, üç aşağı-beş yukarı kendilerinden önce gelen nesilden daha yüksek bir nesil. Anne ve babalarının, dede ve nenelerinin geldikleri kültürlerin ürünü oldukları kadar da içine doğdukları Fransız, Alman, İtalyan kültürünün bir ürünüdür bu nesil. Düşünelim… Vatan olarak bildiği yer aslında vatanları değil. Ev bildikleri yer yuva değil. İslami kimlikleri ulusal ve kıtasal kimlikleri ile çelişir kabul ediliyor. Avrupalı isen en başta Hıristiyan olmalısın demenin bir çeşidi bu. Bu ikilem içine doğuyor Müslüman Avrupalılar ve onlardan her şeyin en mükemmeli bekleniyor. Ancak bu da yetmiyor, çünkü onlar Avrupa’ya ait addedilmiyor. Ya güneyli Cezayirli, veya doğulu Türk ama ne yaparlarsa yapsınlar Avrupalı değil.
İslamofobinin temelinde Avrupa’nın hep ötelediği, erteledikçe de daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği ta kendisi var. İslamofobi, Avrupa’nın kendi varlığı ile yüzleşememiş olmasının en dolaysız sonucu, acı meyvesi. Çok acı meyvesi. Hem kendine zarar veriyor, hem de vatandaşlarına.
yeniakit