Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Pireye kızıp yorgan yakmak!

Dün bıraktığımız yerden devam edecek olursak, bana kalırsa AK Parti içindeki AKP’lilere kızıp, CHP’ye oy verecek kimse yoktur. “Bir topluluğa olan öfkeniz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli.” Böyle bir şey “kaş yapayım derken göz çıkarmak” demek olur. Sandığa gitmemek de bir çözüm değil. Sonuçta AK Parti’nin güç kaybı, CHP’nin işine yarayacaktır. Bunun bir mantığı yok.

Ya iyilerden en iyiyi, ya da sonuç itibarı ile kötülerden en az kötüyü seçeceğiz.

Eğer kötülerden en az kötüyü seçmek istemiyorsanız, o zaman şimdiden elimizi taşın altına koymamız gerek. Öyle sırça köşkten ahkam kesmek yok. Kızıp, küsüp gitmek yok. Meydanı boş bırakıp ahlaksızlara zemin açmak yok. Bakın, bu konuda siz kendi adamınızı aday göstermek için 40 takla atarak bu mücadeleyi veremezsiniz. Ehliyet ve liyakat istiyorsak, en doğruyu seçmek istiyorsak kimse kendi adayında ısrarcı olmamalı. Hemşehriciliği, tarikatçılığı bir kenara koyacağız.

Bu arada partiyi eleştirirken bir de kendimize bakalım. STK’lar ne durumda, vakıflar, sendikalar, şirketler, kooperatiflerde durum ne.. Sonuçta biz bize benziyoruz. Tencere yuvarlanıyor, kapağını buluyor. Biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Sonuçta herkes layığını bulacak. Zaten ortada çok da sivil toplum örgütü kalmadı. Hemen hepsi siyasetin arka bahçesinde yer alıyor neredeyse.

Kendi adınıza mevki, makam talep etmeden, Allah rızasını gözeterek ve çabanızın karşılığı yalnız Allah’tan bekliyor olarak, memleketi yönetecek doğru, dürüst insanların, ehliyet ve liyakat sahibi insanların seçilmesi için çaba gösteren kardeşlerime selam olsun. Bu herkes için en iyi olanıdır. Allah’ın rahmet ve bereketi buradadır. Bakın, kimse rızgından azını ya da çoğunu yemeyecek, ecelinden önce ya da sonra ölmeyecek. Helale haram katmayın. 

Şimdiden STK’lar, media, para ilişkileri, pazarlık yolu ile değil, “İşi ehline verme” konusundaki ilahi emre bağlı kalarak doğru adayların öne çıkması için seferber olalım. Partili arkadaşlar teşkilatları boş bırakmasınlar. Dedikodu, yalan, iftira konusunda dikkatli olsunlar. Bu FETÖ’cüler ya da belli makamları ele geçirmek için ortaya çıkan güruh için gayeye giden her yol meşrudur. Yemin de ederler, kesesinin ağzını da açarlar, herkesten çok AK Partili de gözükebilirler.

Uluslararası sistem planlarını AK Parti’yi zaafa uğratmak üzere kuruyor. Onun için her duyduğumuza inanmayalım, ama birilerinin bizi kandırmalarına da fırsat vermeyelim..

Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır. En iyi adamın seçilmesinden önce asla seçilmemesi gerekenlere karşı ortak tavır sergileyelim. Sonra en iyisini arayalım. Bu “en iyi” mücerret ve genel anlamda “en iyi” değil. İşi ehline verecekseniz, sadece dürüst olması yetmez, o işi bilmesi, tecrübesi ve aynı zamanda insani ilişkileri de önemli. İyi bir insan her işi en iyi yapamaz. Bu konuda mizaç da önemli. Eğer seçtiğiniz kişi çok iyi bir insansa ama o yetmiş yaşındaysa, muhtemelen o yarıştan sonuncu olarak çıkacaktır. Siyaset zor bir sanattır.

Anlayacağınız siyaset sadece siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Bu halk 15 Temmuz’da ortaya koyduğu cesaret ve çabayı, feraseti şimdi sandıkla taçlandırmak zorundadır.

Aslında konjonktür çok uygun. Bu “Dini nikah” ile kafayı bozan CHP bu halktan zor oy alır. Buna benzer birkaç konuyu daha gündeme taşıyın, CHP’lileri konuşturun zaten CHP kendini tüketir. CHP’ye bakıp, Kılıçdaroğlu’na, CHP’lilerin söylemlerine ve eylemlerine bakıp AK Parti’ye razı olan birçok insan var. Bu sürpriz değil. Hangi konuda CHP’liler AK Partililerden daha erdemli, bilgili, dürüst bir davranış içinde ki, Hangi AK Partili, AK Parti’ye kızıp CHP’nin iktidarına razı olsun. Bunun bir mantığı var mı! Göreceksiniz ilk seçimde MHP AK Parti ile birlikte hareket edecek. Akşener doğrudan olmasa da çıkışı ile dolaylı olarak Bahçeli’yi buna zorluyor. Bu şartlarda HDP’nin barajı aşması zor. Akşener’i şişirdiklerine bakmayın bu işten yeni bir “Genç Parti” çıkabilir, bu da AK Parti’nin işine yarar. Biliyorsunuz Genç Parti barajı aşamayınca AK Parti anayasal çoğunluğa ulaşmıştı o seçimde. CHP sonuçta yine “Hile yapıldı” filan diye oyunbozanlık yapacaktır.

Ama AK Parti’nin aday profili çok düşük olursa ve vitrindeki kişiler konusunda sorun yaşanırsa AK Parti’nin işi zor. Bu anlamda bana kalırsa, seçimden önce Bakanlar Kurulunda yeni bir revizyon daha gerekli. Bürokraside, parti yönetiminde, teşkilatta ve bürokraside de ciddi bir değişime ihtiyaç var.

AK Parti’ye kızıp koalisyona kapı aralayanların hali pireye kızıp yorgan yakan adamın haline benzer. Kaş yapayım derken göz çıkarır. Son pişmanlık da fayda sağlamaz. Türkiye’nin nereye gideceği belli olmaz o zaman. Bölgemiz ve içerideki hassas dengeler maceraya izin vermez. Kötü ihtimalin gerçekleşmesi halinde son pişmanlık fayda sağlamaz.

Halk, Erdoğan’ın geleceğinden, AK Parti’nin geleceğinden endişeli. Bu kazanımların farkında olanlar, bunu kaybetmekten korkuyorlar. Genç nesil kazanımların pek farkında değil. Ortada bir tufeyli, işadamı, bürokrat, STK kılıklı herifler var, onlar bu işin kaymağını yeme, iktidar nimetlerinden yararlanmak, dün başkalarının sahip olduklarını kıskananlar şimdi bunun intikamını alma, keyfini çıkarma gayretinde.

Bakın, biz iktidarla henüz yeni yüzleşiyoruz. Bunlar kontrol altına alınmalı. Çocukluk hastalığı bunlar. Kontrol etmezseniz yarın çok daha tehlikeli olabilir.. Bunların yaşanmaması daha tehlikeli idi. Bu ahlaksızlar olacaktı, canları cehenneme. Bünyenin öz savunma mekanizması için, mikroplara karşı bünyenin antikor üretmesi için bu mikroplar önemli. Bu arada bu konuların üstünü örtmek değil, açmak, konuşmak zorundayız. Hastalığı tedavi etmeliyiz. Hastalığın yayılması ve kontrol dışına çıkmasına izin vermemeliyiz. Bana kalırsa, konjonktür pek sağlıklı değil, evet geç de kalındı ve çok da sağlıklı refleksler üretemiyoruz bu süreçte. Bu konuda sadece iktidar değil, STK’lar, cemaat dediğimiz yapılar, piyasa, üniversiteler, bürokrasi, basın yetersiz kalıyoruz. Ama iş işten geçmiş ve bu mücadele kaybedilmiş değil. Öbür taraftan darbe, terör, savaş baskılarına, uluslararası baskılara rağmen yine iyi gidiyor bu işler. Gelişmeler doğru yönde ileri, doğru ve bu konuda olağanüstü bir ilahi yardıma muhatabız. Bunun için ne kadar şükretsek az. Şimdi, daha az laf, daha çok iş zamanı. Eleştirmek için, “önce sen yaptın” sorusunu kendimize sormamız gerek. Kendi yapmadığınız bir şeyi başkasına öğütmek olmaz. 

İnşallah dün ve bugün yazdıklarımdan dolayı bazıları SP’lilerin dün yaptıkları gibi beni protesto edip, boykot etmeye kalkmazlar. Yaparlarsa da canları sağolsun, zaten dostlar böyle bir havadan rahatsız. Giderek artan bir şikayet sözkonusu. Söyleyeyim, benim için Hakk’ın hatırı halkın hatırından üstündür. Hiçbir kardeşimin ayağına taş değsin, saçının teline zarar gelsin istemem. Zaten kastım da birilerine zarar vermek değil. Onlara kendimi ispatlamak gibi bir yola da tevessül edenlere de iltifat etmem. Böyle bir şeyi zillet kabul ederim. Onlar otursunlar oturdukları yerde. Bugünlere kolay gelinmedi ve biz bu kazanımları birilerinin heva ve hevesleri, kişisel ikbal hesapları, makam, mevki ve çıkar hesaplarına feda edecek de değiliz.. Yarın, yine bu ikazımdan dolayı ne hakaret işitmek istiyorum ya da daha sonra “ben dememiş miydim” demek istemiyorum. Haklı çıkmış olmak da istemiyorum. Güzel örnekler de var elbette, Bu ahlaksızlar bu işin KDV’si kadar bile değil. Namuslu insanlar namussuzlar kadar cesur değilse biz bu mücadeleyi kazanamayız. Bazan içimizdeki gafiller, dışımızdaki hainlerden daha tehlikeli olabilir. Ben kardeşinizim, dost bazan tatlı, bazan acı söyler. Çok güzel şeyler de yaptık, yine yapabiliriz, düne göre çok ilerideyiz, ama daha önümüzde gitmemiz gereken çok uzun bir yol var. Bunu birilerinin heva ve heveslerine kurban edemeyiz. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım!” Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 957 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar