Merve Kavakçı
Pırıl pırıl insanlar
Bazen yurdum insanı başlığı altında komik hallerimizi resmeden fotoğraflar görürüz, gülümseriz. Nev’i şahsına münhasır yani bize özgü, sadece bu ülkede bu topraklarda yaşayanların idrak edebileceği karakteristiklerimizi, özelliklerimizi sözlü, görüntülü olarak bize aksettiren görüntü ve sözler. Bir resim bin kelimeye bedeldir deriz malum, bazen de bir cümle bin fasiküle bedeldir. Yıllar önceydi, bir ufak kasabadaki derme çatma restorantın girişinde tepede asılı bir uyarı görmüştüm: “Alkol bulunmaz. Lütfen ısrar etmeyiniz!” Belli ki isteyip soranlar vardı. Belli ki ısrar edenler vardı. Belli ki bu konuda ev sahibinin bir kararı vardı. Nazik ve fakat kararlı bir şekilde hatırlatıyordu...
Medyaya yansıyan insan manzaralarından yürekleri yumuşatanlar hâlâ, her şeye rağmen, bütün kötülere ve kötülüklerine rağmen tertemiz o yüreklerin hürmetine bu dünyanın ayakta durduğuna kanaati artırıyor. Somalı madencinin ambulansa binerken sedyedeki hali gibi. Yarasını, kanamasını, yaşadığı trajedinin şokunu bir kenara iterek çizmelerini çıkarma gayreti... Geçenlerde yine meslektaşlarının görev sonrası seyahatlerinde kirlenmesin dedikleri gıcır gıcır otobüs koltuklarına kıyamaması, ayakta seyahat etmeleri... Hastanenin temizliğine, pırıl pırıl parlayan yerlerine kıyamayıp ayakkabılarını çıkaran yaşlı hasta kadın da, bankadan maaşını çekmek için çamurlu ayakkabılarını çıkarınca güvenlik kameralarına yakalanan seksen dört yaşındaki nine de bu toprakların pırıl pırıl yüreklerinin sadece birkaçı.
Ama bir de tam tersi olanlar var. Bilmem...kötüler diyelim mi onlara... Gazilerimizi bir değil ikisini, yanlarında eşleri, anneleri, belden aşağı felçli vatandaşımızı utanmadan tartaklayanlar, itip kakıp dövenler, insanlıktan nasipsiz olanlar da var. Tıpkı yolda çarptığı kadını bir de itip yere yuvarlayan serseri gibi.
Bunlar vahşi ve şiddet uygulayanlar sınıfındaki kötü ruhlar. Ama bu grup bu tür şiddet yanlılardan oluşmuyor sadece. Ötesinde bence daha da tehlikelisi zira nisbeten daha az dikkat çekeni, böyle olunca da sanki daha tehlikesizi, oysa bence insanımızı mutasyona muzdarip bırakanı işte tam da bu ikinci grupta mevcut. Açılan asansör kapısından, içeridekiler henüz çıkmadan girmeye çalışanlar, açtıkları kapıyı arkasından gelene tutmayıp küt diye kapatanlar da, yaşça büyük olanları, kıvrak fizikleriyle diskalifiye edip sıra beklerken öne geçiverenler de, sandviçlerinin arasındaki salam, sucuk, peynir, domates ne ise, bitince geri kalan ekmek parçasını çöpe atabilenler de, havaya, yağmura, kara lanet okuyanlar da, bir koridorda karşılıklı geçerken yarım ağız bir gülümsemeyi, insan olmanın bir parçası olarak dahi göremeyenler de, bunların yapılmaması gerektiğini, hiçbirini, hiçbir yerde duymamış, öğrenmemiş, öğrenmeye niyeti olmayan bir dizi kadın ve erkek kabadayılar mevcut.
Acı olan şu: iyiler tek tük olup da kötüler çoğalınca iyilerin iyiliği haber değeri kazanıyor.
yeniakit