Abdurrahman Dilipak
17/25 VE..
Batılılar akıllı, bak, kendi içinde sorun çıkartanları kriz bölgelerine gönderiyor, onları orada yakalayıp imha ediyor ya da fotoğraflarını çekip, ülkelerine geri dönmelerini engelliyor. Dönse de gideceği yer belli: Cezaevi! Hem nasıl bir cezaevi, Guantanamo ya da Ebu Gureyb.. Ya da götürüp muhalif gruplardan birinin eline teslim ediyorlar. Batılılar maşa varken elini ateşe uzatır mı?
Geçenlerde Özgür-Der’den Hamza Türkmen geldi. Gültekin Sincar olayını ve benzer başka davaları konuştuk.. Halkta şöyle bir kanaat var: “Benim bildiğim bir sürü FETÖ ile iltisaklı adam var, ne hikmetse onlara dokunulmuyor. Ama öteden beri FETÖ’ye karşı mücadele eden birileri, FETÖ’cü diye gözaltına alınıyor”. FETÖ’cü banka yöneticisi dışarıda, o bankadan kredi alan görevden atılıyor.
Bu durum can sıkıcı. Tabi polisin de, savcının da, hakimlerin de işi kolay değil. İlk defa böyle bir dava görülüyor. Altyapı yetersiz. Bir de lanet olası FETÖ’cüler boş durmuyor. Karşı tarafta CIA ve MOSSAD, MI6 gibi istihbaratçıların yetiştirdiği kadrolar var. Minareyi çalan kılıfını hazırlamış. Bir sürü tuzaklar hazırlamışlar. Suçsuz insanları suçlu diye göstererek kendilerini gizlemeye çalışıyorlar. Başkalarının kimliklerini kullanmışlar.
Suçlular cezalandırılsın, ama suçsuz insanlar da bir an evvel işlerine dönsün ve tutukluluk halleri sona ersin. Suçluların canı cehenneme!
Tabi suçlu deyince, herkes aynı seviyede suçlu değil, sıradan, kandırılmış, bu işe bulaşmış biri ile cinayet işleyen, komplo kuran biri elbette bir değil.
Bir de zaten belli bir zaman kadar bunlarla kol kola bir sürü insan vardı. Birileri o tarihte birden kopamamış olabilir.. Onlar bu hareketi ucunda kıyamet olan ilahi bir plan olarak görüyordu. Böyle şartlandırılmışlardı. Öte yandan; en basit, sıradan bir sempatizan gerektiğinde intihar saldırıları yapabilecek bir mankurta da dönüştürülecek şekilde şartlandırılmıştı.
Gelelim asıl konuya. Sanırım bu 17/25 Aralık konusu yanlış anlaşılıyor. Yasalarda zaman aşımı bellidir. 17/25’ten önce bu bankalarda hesabı bulunanlar, bunların okullarına, kurslarına gidenler, bunların gazetelerine abone olanlar için bir milat olabilir. O tarih, bu yapının bir terör örgütü, bir ajan örgütü olduğunun ortaya çıkması ve ilan edilmesi ile ilgili bir tarih.
17/25’ten önce, bu örgütte olup da suç olan bir söz ve fiilde bulunanlar için sorumluluk devam ediyor.. Eğer soruları çalmışsanız, birilerine iftira etmişseniz, tehdit etmişseniz, cinayet işlemişseniz bunun hesabı sorulacak ve bu gerçeğin ortaya çıktığı tarih suçla ilgili bir milat olacaktır.
5 yıl önce soruları çalan, kamu kaynaklarını haksız bir şekilde özel kişi ve kuruluşlara aktaranlar için zaman aşımı, bu gerçeğin ortaya çıktığı gün başlayacaktır. Ve 17/25’ten önce bir hukuksuzluk yaşanmışsa bunun hesabı sorulabilecektir. Suç olan bir söz ya da fiil yoksa, sadece sempatizan olarak, bir terör örgütüne yardım ettiğinin farkında olmadan, yasal olarak tüzel kişiliğe sahip bir kurumla ilişki içinde olmak elbette suçlama sebebi sayılamaz.
Mesela; PKK’ya bağlı bir ticari kuruluşun PKK’ya ait olduğu bilinmeden insanlar oraya gelip gitmiş olabilir. Bundan dolayı bir suçlama sözkonusu olamaz. Ama bu gerçek ortaya çıktıktan sonra hâlâ ilişkilerini sürdürenler bu işten sorumlu olacaklardır.
Eğer bu terör örgütlerinin geçmiş dönemde suç olan bir fiilleri varsa, şikayetçi olmak isteyenlerin 17/25 engeline takılmamaları gerekir. 17/25 bir milad değil. Tek bir anlamı var, örgütün fiilen devlete karşı isyan bayrağı açarak saldırıya geçtiği, deşifre olduğu zamandır. Bu gerçekleri bilerek ve görerek örgüte yardım etmenin suça ve suçluya bilerek yardım ve yataklık etmek anlamına geleceğine ilişkin bir yorumdur. Tekrar ediyorum, 10 yıl önce de olsa, suç olan bir fiil varsa ve bugün bu olay ortaya çıkmışsa bu suçtur ve dava konusudur.
Bu bir. İkincisi, AK Parti ve diğer partiler, vakıf, dernek, oda ve sendika üye ve yöneticileri, FETÖ ile ilgili bildiklerini mutlaka savcılıklarla paylaşmalılar. FETÖ’cülerle ilgili listeleri yargıya vermeliler ve hatta eğer ellerinde somut bilgi ve belgeler varsa devam eden davalara müdahillik talebinde bulunmalılar. Merak ediyorum AK Parti’de kaç milletvekili, parti yöneticisi, belediye başkanı, belediye meclisi üyesi, üst yönetici, vakıf, dernek, oda, birlik, sendika yöneticisi, bürokrat, iş adamı partisine ya da savcılığa suç duyurusunda bulundu. Keşke AK Parti bu konuda bir anket yapsa. AK Parti yöneticileri 17/25’e kadar her şeyi yapıp, daha sonra ayrılmış olmak, aklanmak için yeterli değil.
Bu birilerinin suçlanması için yeterli olmasa bile, başka gerçeklerin ortaya çıkması için gerekli olabilir. Mesela o güne kadar parti teşkilatında himmet toplayanlar, Pensilvanya’ya tur düzenleyenler, kamu kaynaklarının bu çevrelere aktarılmasına aracılık edenler susarak sorumluluktan kurtulamazlar. Haksızlıklar karşısında susmanın bu dünyada bir cezası yoksa da, öbür dünyada bunun ağır bir bedeli olacak! Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, bunu akıllarından çıkartmasınlar.
Ve bir diğer konu: FETÖ’cüler arasında, sivil kesimde ablalar abilerden fazla, ama ablalar ortada yok. Yani onlara karşı kapsamlı bir operasyon yapılmıyor. Oysa onlar birçok şeyi biliyorlar. Bir de en fazla operasyon yapılan kesim alt kesimdekiler. Yani üst kesimdekilere de fazla operasyon yapılmıyor.
Mesela Asya Finans ve FETÖ ile paslaşan bankalar ve finans kuruluşlarındaki FETÖ’cülere de fazla dokunulmuyor sanki. Şu bankada hesap açtırana operasyon yapılıyor ama o bankanın üst yönetimindeki birçok kişi, elini-kolunu sallayarak dolaşıyor, finansal denetleme ve düzenleme kurumlarında, kamuda tepe görevlerine devam ediyorlar.
Tabi bunları oraya getiren, onları orada koruyan sistem içi bir üst akıl. Bu konuda etkili bakanlıklarda bakan ve üst yöneticileri birileri tarafından sanki kuşatma altında tutuluyorlar. Ciddi bir lobi faaliyeti yürütülüyor bu konuda. Mesela neden AK Parti il ve ilçe teşkilatları, yerel olarak STK ve basın ve diğer kişi ve kuruluş temsilcilerini davet edip, FETÖ yapılanması hakkında bir rapor hazırlamazlar. Bunların ayrıca hukukçular tarafından düzenlenip savcılıklara suç duyurusunda bulunmaları lazım. Eğer yanlış uygulamalar varsa, bunların delilleri ile rapor edilmesi gerek. Eğer teşkilat yöneticileri manipülasyon yapma peşinde ise bu da bu vesile ile ortaya çıkmış olur.
15 Temmuz konusunda henüz bütün gerçekler ortaya çıkmış değil. Özellikle dış ülkelerin bu işin neresinde olduğu tartışılsa da bu konuda cevabını arayan sorular var. O gece Genelkurmay’da 16-22 arası ne oldu? Bu konuda benim daha önce bildiklerimle, bugün gelinen noktada açıklanan bilgilerle örtüşmüyor. En azından 15 Temmuzu, 12.00’den bir sonraki gün 12.00’ye kadar dakika dakika not etmeliyiz. Kim nerede, ne yapıyordu ve kimlerle beraberdi, bilmemiz gerek.
Bu konu burada bitmeyecek, en iyisi yarın da devam edelim. Selam ve dua ile.
yeniakit