PKK Gagalandıysa Ben de Tavus Kuşuyum!
Lütfü Oflaz'la haftanın sohbeti.
- Lütfü Bey; bugüne kadar Genelkurmay'a toz kondurmayan MHP'liler bile, Kuzey Irak'taki PKK kamplarının havadan vurularak PKK'ya ağır darbeler indirildiğini belirten Genelkurmay'ın açıklamalarına kuşkuyla bakıyor. Kuzey Irak'ta PKK'nın ürediği bataklığa yönelik kapsamlı bir kara harekatı yapılmadıkça PKK'ya ağır darbeler indirilemeyeceğini söylüyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
- Genelkurmay'ın açıklamalarına bakılırsa, "savaşan şahin"lerimizin hava saldırıları sonucunda PKK'nın kanatları kırılmış. Genelkurmayımız böyle diyor, peki ben ne diyorum? "PKK'nın kanatları kırılmadı; muhtemelen tüyleri yolundu, yolunan tüyler de yeniden çıkar" diyorum. Peki vatandaş ne diyor? Vatandaş "PKK'nın kanatları kırıldıysa, hayat damarları gagalandıysa ben de tavus kuşuyum" der gibi konuşuyor! Şimdi şunu düşünmek gerekiyor. Acaba MHP'liler olsun, milletin büyük bir bölümü olsun, Genelkurmay'ın Kuzey Irak'ta PKK'ya ağır darbeler indirildiği konusundaki açıklamalarına niye kuşkuyla bakıyor? Bir kere Kuzey Irak'ta PKK'nın yuvalandığı yerlerden biri olan Kandil'in savaş uçaklarımızca bombalanması üzerine Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, "ABD'nin bize verdiği istihbaratla ve hava sahasını açıp bize verdiği izinle Kandil'i bombaladık. Bunun için ABD'ye teşekkür ederiz" şeklinde bir konuşma yaptı. Oysa milletimiz de ve bütün dünya da biliyor ki, başta Kandil Dağı olmak üzere Kuzey Irak'taki PKK kamplarına ABD araçlarıyla kamyon kamyon silah taşındı. Ayrıca ABD'li komutanlar PKK'lı komutanlarla toplantılar yaptı. Dünya medyası bunu görüntüleriyle yayınladı. Kısacası, ABD'si de, AB'si de PKK'ya askeri destek, siyasi destek gibi her türlü desteği veriyor. Peki halkımız bunu bile bile ABD'nin verdiği istihbaratla, ABD'nin verdiği izinle Kuzey Irak'taki PKK kamplarının vurulup PKK'ya ağır darbeler indirildiğine inanır mı? Halkımız PKK'ya askeri, siyasi her türlü desteği verenlerin, Türkiye'ye sağlıklı istihbarat vereceklerini düşünecek kadar kaz mı? Yoksa halkımızın gözünde, vurulan PKK kampları diye gösterilen yerler göstermelik birer enkaz mı? Artık ABD'nin her yaptığından kuşku duyan halkımızın, ABD ile işbirliği yapılarak gerçekleştirilen hava harekatlarının sonuçlarından da kuşku duyması doğal değil mi?
TÜRKİYE KÜRDİYE OLSUN MU?
- Zaman gazetesi yazarı Profesör Mümtazer Türköne, "Diyarbakır'ın adını Amed olarak değiştirelim" teklifinde bulundu. Ne düşünüyorsunuz bu teklif hakkında?
- Kürtlere göre Diyarbakır başkent ve Diyarbakır'ın asıl adı da Amed. Diyarbakır'ın başkent olarak kabulü, adının Amed olarak kabulü bir bakıma Kürdistan'ın da kabulü demek. Oldu olacak sadece Diyarbakır'ın adını değiştirmekle kalmayalım; mesela Türkiye'nin adını da Kürdiye yapalım! İşin esprisi bir yana, gelelim şimdi işin esasına. Diyarbakır'ın adının Amed olarak değiştirilmesi teklifinin eski bir ülkücü olan Mümtazer Türköne'den gelmesi ilginçtir. Bu da PKK'nın da amacı olan Kürdistan'ın kurulması projesinin hayli mesafe aldığını gösterir. Belli ki ABD ile AB'nin var güçleriyle desteklediği Kürdistan'ın kurulması projesi gerçekleşme aşamasına girmiştir. Kürdistan'ın kurulmasına engel olmanın tek yolu ise Türkiye devletinin en başta ABD ile savaşmayı göze alabilmesidir. Ancak bir zamanlar "Kuzey Irak'ta Kürt devletinin, Kürdistan'ın kurulmasını savaş sebebi sayarız" diyen Genelkurmayımız, orada ABD'nin Barzani ile Talabani'ye Kürdistan'ı kurdurmasını savaş sebebi sayabildi mi? Dahası, NATO toplantısında ABD'li generallerin Türk generallerinin önüne Türkiye'nin 18 ilini de içine alan ve Hopa'dan Karadeniz'e açılan Büyük Kürdistan haritasını koymasını savaş sebebi sayabildi mi? ABD ile savaşmayı göze alamadıkça, Irak'ın kuzeyinde Kürdistan'ın kurulmasına engel olunamadığı gibi, Türkiye'nin doğusunda da Kürdistan'ın kurulmasına engel olunabilir mi? Kaldı ki Türkiye devleti dün "Kurulmasını savaş sebebi sayarız" dediği Kuzey Irak'taki Kürdistan'ı bugün kabullenir hale gelmedi mi? Acaba Profesör Mümtazer Türköne de bu soruları kendi kendine sorarak ve ardından bir sonuca vararak "Diyarbakır'ın adını Amed olarak değiştirelim" teklifini yapmış olamaz mı?
UMUDUNUZ BUNLARSA DURUMUNUZ UMUTSUZ!
- Piyanist Fazıl Say'ın "Türkiye'yi yönetenlerin eşleri başörtülü; onlar yüzde 70, biz yüzde 30'uz; ama onlara teslim olmayacağız" şeklinde sözler sarfetmesi üzerine Atatürkçü denilen çevreler ona bir kurtarıcı gibi sarıldılar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Atatürkçü denilen çevreler hanidir kendilerine bir kurtarıcı arıyorlar. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olduğundan da ona bir kurtarıcı gibi sarılmışlardı. Güya Yaşar Büyükanıt, önceki Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ten farklı olacak, AKP Hükümeti'ne kök söktüren bir Genelkurmay Başkanı olacaktı. Hele de Yaşar Büyükanıt'ın eşi başörtülü olan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olmasına "Sözde değil özde laik bir cumhurbaşkanı istiyoruz" diyerek karşı çıkması, ancak Abdullah Gül cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmeyince de "Sözlerimin arkasındayım" diye çıkış yapması Atatürkçü denilen çevreleri bayağı umutlandırmıştı. Tıpkı Fazıl Say'ın “Bu ülkeden çekip giderim” şeklindeki çıkışının Atatürkçü denilen çevreleri bayağı umutlandırdığı gibi. Ancak Fazıl Say çok geçmeden bu sözünden çarketmiş, bu sözünün arkasında durmamıştı. Bir insan arkasında duracağı sözler söylemeli. Söylediklerinin arkasında durmayanlar, darbeci generallerin karşısında bile, işkence tezgahlarında bile söylediklerinin arkasında duran, inancını haykıran benim gibilere ters gelir. Kaldı ki Fazıl Say, sadece söylediklerinin arkasında durmamakla kalmıyor; bir zamanlar Başbakan'ın başörtülü eşi Emine Erdoğan'a övgüler düzerken, daha sonraları eşi başörtülü olanların ülke yönetiminde olmasına isyan ediyor. Söylediklerinin arkasında durmayan, dün söyledikleriyle bugün yaptıkları birbiriyle çelişen insanları kurtarıcı olarak görüyorlarsa eğer, Atatürkçü denilen çevreleri bekliyor daha büyük hezimetler. Atatürkçü denilen çevreler bilmeliler ki, Fazıl Say iyi bir piyanist olabilir, ama asla bir kurtarıcı olamaz. Fazıl Say gibilerden kurtarıcı olmaz. Atatürkçü denilen çevrelere diyeceğim şu ki, kurtarıcı olarak umudunuz bunlarsa durumunuz umutsuz!
Vakit