Sakarya'da 208. Başörtüsü Eylemi (FOTO)
Sakarya'daki 208. eylemde üniversite kayıtlarındaki uygulamalar kınanırken; uyuşturucudan kaynaklanan ölümlere de dikkat çekildi ve haksızlıklara ve yozlaşmaya karşı toplumsal mücadelenin şart olduğu vurgulandı.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun her Cumartesi düzenlediği adalet ve özgürlük eylemlerinin 208.'sı yapıldı. Platform adına açıklamayı Diriliş Saati Dergisi yazarlarından Berat Gürler okudu. Gürler, kayıtlardaki yasakçı uygulamalara dikkat çekerek "Her yıl üniversite kayıtları esnasında, kampüslere girişler sırasında ve daha birçok alanda bu yasağın farklı boyutları ile karşılaşıyoruz. Ama bu yasakların muhatabı olmamız, bunları kabullenmemiz anlamına gelmemelidir. "Zaten bir şey değişmiyor ve bundan sonra da değişmeyecek" mantığı, asla ve asla Müslümanca değildir. Rasulullah(s.a.v.)'tan miras kalan mücadele azmimiz, Rabbimize olan tevekkülümüz ile birleştiğinde, bizlere reva görülen zulümlere karşı her ne koşulda olursa olsun mücadelemizi ortaya koyacağız demektir. Zulümleri kabullenmek ve onları içselleştirmek bize göre değildir. Bizler, her daim yaşanılan zorluk ve zulümlerin sıkıntısını çekerek, dert insanı olmamız gerekmektedir. Aksi halde, zulmün taraftarları bizlerin en sağlam kalelerini dahi bir bir düşürmeye başlayacaklardır." dedi.
Uyuşturucudan kaynaklanan ölümlerin artışıyla toplumsal ifsadın farklı boyutlar kazandığı ifade edilen açıklamada "Başörtüsü mücadelemiz, ne diğer toplumsal mücadelelerimizden ne de kendi nefsimiz ile olan mücadelemizden bağımsız bir konu değildir. İslam dairesi çerçevesinde her biri bir bütünün parçaları olan bu konular, hassasiyetimizin odak noktasında bulunması gereken mevzulardır. Toplumumuza baktığımızda, sistematik bir yozlaştırmanın uygulandığını görüyoruz. İslami değerlerinden bihaber olan gençlerimiz, artık gazetelerin üçüncü sayfalarında fail olarak bulundukları aile faciaları ile gündeme geliyorlar. Kimi internetin önünden kalkamaması dolayısıyla bilgisayarın başında ölürken, kimi gençlerimiz ise aşırı dozda uyuşturucu kullanmaktan hayatlarını kaybediyorlar. Ve emin olun ki, eğer bu topluma dair bizlerin herhangi bir projesi yok ise; toplumumuz gün geçtikçe bu ifsadın içerisinde kavrulmaya maruz kalacaktır... İslam'ı bir yaşam nizamı olarak görenler, bu çağda yaşadığımız sıkıntıları çözüme kavuşturmak istiyorlarsa, toplumsal bir mücadelenin içerisinde olarak Allah'ın emir ve yasakları doğrultusunda tüm bu konuları dert edinmelidirler." denildi.
Basın açıklamasının tam metni:
TOPLUMSAL İFSADA KARŞI TOPLUMSAL MÜCADELE
Üniversite kayıtlarının başlaması ile birlikte, yasakçı zihniyet tekrar sahneye çıktı. Toplumu tabakalaştırmayı bir marifet sananlar, Rabbimizin öngördüğü kurallar çerçevesinde ortaya konulan yaşam biçimlerine kafa tutarak, insanlara kendi beşeri düşüncelerini dikte etme zavallılığını göstermeye devam ediyorlar. Ve insanlık tarihince devam ede gelen hak-batıl mücadelesi böylece bir kez daha somutlaşmış oluyor.
Son olarak, Sinop Üniversitesi'nde kayıtlar esnasında yaşanan tablolar, bizlere geçmişte tanık olduğumuz benzer yasakları hatırlattı. Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesine kayıt yaptırmak isteyen kız öğrenciler, üniversite yönetimi tarafından başörtülü oldukları gerekçesiyle okula alınmadılar. Sabah saatlerinde kayıt için gelen bazı öğrencilerden başörtülülerin ayrılmasını isteyen üniversitenin özel güvenlikçileri, öğrencilerin başlarını açmamaları durumunda kayıt yaptıramayacaklarını ifade ettiler. Ve her zaman olduğu gibi, bu duruma tepki gösteren veliler, yine karşılarında herhangi bir cevap mercii bulamadılar.
Burada, her zaman ifade ettiğimiz bir noktanın altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor. Yıllardır başörtüsü yasağı özelinde İslami hassasiyetlerimize karşı sergilenen tüm zulüm politikaları karşısında tavrımızı ortaya koyuyor ve Rabbimiz katında şahitliğimizi yerine getirmenin şuuru ile hareket etmeye çalışıyoruz. Fakat, kimi zaman öyle durumlar yaşanır ki, artık karşılaşılan zulümler kronikleşmeye başlar ve bizler de bu tabloları kanıksama pozisyonuna gireriz. İşte, bu nokta, üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir noktadır.
Bizler, her yıl üniversite kayıtları esnasında, kampüslere girişler sırasında ve daha birçok alanda bu yasağın farklı boyutları ile karşılaşıyoruz. Ama, bu yasakların muhatabı olmamız, bunları kabullenmemiz anlamına gelmemelidir. "Zaten bir şey değişmiyor ve bundan sonra da değişmeyecek" mantığı, asla ve asla Müslümanca değildir. Rasulullah(s.a.v.)'tan miras kalan mücadele azmimiz, Rabbimize olan tevekkülümüz ile birleştiğinde, bizlere reva görülen zulümlere karşı her ne koşulda olursa olsun mücadelemizi ortaya koyacağız demektir.
Zulümleri kabullenmek ve onları içselleştirmek bize göre değildir. Bizler, her daim yaşanılan zorluk ve zulümlerin sıkıntısını çekerek, dert insanı olmamız gerekmektedir. Aksi halde, zulmün taraftarları bizlerin en sağlam kalelerini dahi bir bir düşürmeye başlayacaklardır. Tam bu noktada, Efendimiz Hz. Muhammed(s.a.v.)'in bir hadis-i şerifine kulak vermek, yerinde olacaktır. Şöyle diyor Efendimiz:
"Allah'ın sınırlarında duran ile bu sınırları aşan insanın durumu şuna benziyor:
Bir grup insan aralarında kur'a çekerek gemiye bindiler. Kur'a sonunda bir kısmı üst kata, bir kısmı da alt kata düştü. Geminin alt katında bulunanlar su almak istediklerinde üsttekilerin yanından geçerlerdi. Dediler ki:
Biz payımıza düşen yerden bir delik açsak, üstümüzdekileri de rahatsız etmemiş oluruz.
Eğer üst kattakiler, alttakileri yapmak istedikleri ile başbaşa bıraksalar hep birlikte mahvolurlar. Eğer ellerinden tutup onları engelleseler hem kendileri, hem de onlar hep birden kurtulmuş olurlar."
Allah Rasulu'nun uyarısı dâhilinde, şunu anlıyoruz ki, birileri her daim, Allah'ın sınırlarını aşmak amacıyla hareket ediyorlar ve bundan sonra da etmeye devam edecekler. Burada, Müslümanlar olarak bizlerin üzerine düşen görev ise, bu sınırların aşılmasına asla ve asla izin vermemektir. Bu, direniş ve mücadeleyi gerektirir. Yapılan toplumsal zulüm ve ifsadlar karşısında toplumsal uğraşıyı gerektirir. Yekvücut olarak ve Rabbimize en sağlam temellerle güvenerek, İslam gemisine delik açtırmamak ve delik açmak isteyenlerin oyunlarına engel olmak, üzerimizde bir sorumluluk olarak durmaktadır.
Bu vesileyle, bir noktaya daha vurgu yapmak istiyoruz. Her zaman belirttiğimiz üzere, bizim başörtüsü mücadelemiz, ne diğer toplumsal mücadelelerimizden ne de kendi nefsimiz ile olan mücadelemizden bağımsız bir konu değildir. İslam dairesi çerçevesinde her biri bir bütünün parçaları olan bu konular, hassasiyetimizin odak noktasında bulunması gereken mevzulardır. İşte tam bu noktada; kitle iletişim araçları ve benzeri vasıtalarla toplumları ifsad etmek amacıyla ortaya konulan şer odaklı eylemlerden bahsetmek gerek arz etmektedir.
Toplumumuza baktığımızda, sistematik bir yozlaştırmanın uygulandığını görüyoruz. İslami değerlerinden bihaber olan gençlerimiz, artık gazetelerin üçüncü sayfalarında fail olarak bulundukları aile faciaları ile gündeme geliyorlar. Kimi internetin önünden kalkamaması dolayısıyla bilgisayarın başında ölürken, kimi gençlerimiz ise aşırı dozda uyuşturucu kullanmaktan hayatlarını kaybediyorlar. Ve emin olun ki, eğer bu topluma dair bizlerin herhangi bir projesi yok ise; toplumumuz gün geçtikçe bu ifsadın içerisinde kavrulmaya maruz kalacaktır.
Rasulullah(s.a.v.), buyuruyorlar ki; "İşi erteleyen helak olmuştur". Acaba biz hangi işlerimizi erteleyip, hangi işlerimizden vazgeçiyoruz? İnanın, kendi zevklerimizi yaşamayı, Allah'ın dinini yaşamak ve yaşatmaktan daha önemser hale gelmiş durumdayız. Ve dolayısıyla, yavaş yavaş ifsad olan bir toplum tablosu işte karşımızda duruyor"
Son söz olarak şunu hatırlatmak istiyoruz ki; İslam'ı bir yaşam nizamı olarak görenler, bu çağda yaşadığımız sıkıntıları çözüme kavuşturmak istiyorlarsa, toplumsal bir mücadelenin içerisinde olarak Allah'ın emir ve yasakları doğrultusunda tüm bu konuları dert edinmelidirler. Dolayısıyla, başörtüsü yasağı karşısında onurlu bir duruş ortaya koyabilmek de, mücadeleyi ne kadar sahiplendiğimiz ve sorunlarımıza çözüm üretmek için ne derece dertlendiğimiz ile doğrudan alakalıdır.
Unutmayalım ki, zafer, ancak ve ancak direnen ve umutsuzluğa kapılmayanların olacaktır.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU ADINA
DİRİLİŞ SAATİ DERGİSİ