Ahmet Taşgetiren
Salya
Ben iki Kuran ayetini çok sık hatırlarım, hatırlatırım:
“Herkes yarın için ne hazırladığına baksın!” (Haşr Suresi, 18)
“Her insan geleceğe ne gönderdiğini, geride ne bıraktığını bilecek.” (İnfitar Suresi, ayet 5)
Bu iki ayet insanın dünya hayatı ve Mahşer ortamı arkasındaki macerasını anlatır. Anlamı şudur: Yaptığınız ve yapmadığınız şeyin hesabını vereceksiniz, onun için yapıp ettiklerinize dikkat edin.
***
Hani çöp evler vardır, zaman zaman ortaya çıkar. O çöp evler, çöp ev olarak doğmaz. Çöpler atılır, atılır ve içerden pis kokular gelmeye başladıktan sonra çöp ev gerçeği ortaya çıkar.
Hatırlarsak, bir ara Ümraniye’de çöplük patlamış ve insanlar hayatını kaybetmişti. Çöpler atılmış, atılmış, atılmış, üstü örtülmüş, örtülmüş, örtülmüş ve bir gün çöplük isyan etmiş, bomba gibi patlamış.
Böyle olur.
Haliç’i hatırlayalım. Kirlenmiş, kirlenmiş, kirletilmiş ve bir gün Haliç, etrafında yaşanmaz hale gelmiş, yakınından geçenler burunlarını tutmak zorunda kalmış. Daha fazla bu kirletilmişliğe tahammül edilemediği için milyarlar harcanıp temizlenme ameliyesi başlamış. (Tayyip Bey’in belediye başkanlığı dönemindeki temizlik çabası elbette takdire şayandır.)
Şimdi Marmara kusuyor salyasını. Müsilaj.
Görüntü kurgu bilim korku filmlerini andırıyor. Altta oksijensizlikten boğulan bir balık, salyanın üstüne çıkıyor, bu defa da oksijenle boğuluyor.
Altta bütün varlıklar için bir kıyamet yaşanıyor. Marmara ölü deniz olmaya namzet hale geliyor.
Herkes biliyor ki bir günde olmadı bu. Marmara’ya kıyı bütün yerleşim yerleri akıttılar kirlerini bu kapalı denize ve on yıllar içinde birikti bu insanlık kirleri denizde. Şimdi ölüyor deniz. İsyan ediyor ve salyasını kusuyor… seyrediyoruz.
Gökyüzünü kirletiyoruz biz. Görünmüyor önce, fark edilmiyor, gökyüzü çok geniş çünkü. Ama birikiyor gökyüzünde kirlerimiz, bir süre sonra bir tabaka oluşuyor, güneşle ilişkimiz etkileniyor, yer yüzü ısınıyor, buz dağlarını etkiliyor, iklimi etkiliyor, yağışı etkiliyor ve panik başlıyor…
Belki bir kömür galerisi çöküğünde kömür işçisinin temiz hava için çırpınışını görüyoruz da, gökteki kirlenmeyi fark edemiyoruz. Bir gün nefes alamaz hale geleceğiz, belli bu.
Ne yapacağız o zaman gökleri arındırmak için?
Marmara’yı salyadan arındırmak bile gökleri temizlemenin yanında çocuk oyuncağı haline gelebilir ya da bir nefeslik oksijen için gök yüzünü temizlemek insanlığın trajik bir mücadelesine dönüşebilir. Kıyamet nedir ki?
Evet, bunlar fizik mekandaki günahlarımızın geri dönüşü.
Yaptıklarımızın karşılığını göreceğiz, bunda şüphe yok.
Buradan, siyasi - sosyal - ekonomik - kültürel alandaki kirlenmeye geçebiliriz.
Alın Peker’le patlayan işleri. Susurluk’un musurlukun, faili meçhullerin, yargısız infazların, uyuşturucu rotalarının, itirafçı cinayetlerinin üstünü örte örte ilerlemişseniz, bugün Peker’in belki sadece bir kısmını anlattığı pörsüme noktasına gelmeniz kaçınılmazdır.
İstanbul’da belediyenin, KİPTAŞ’ın, parti gruplarının içine girdiği bir olay yansıyor bugünlerde medyaya. Adamın biri KİPTAŞ’ın alma kararı verdiği bir araziyi KİPTAŞ’tan önce 49.5 milyon liraya satın alıyor, 4 gün sonra yine KİPTAŞ’a üç katına yani 130.5 milyon liraya satıyor. Sonra 23 Haziran’da İBB’de yönetim değişiyor ve İBB Meclisi’nde Ak Parti ve MHP grubu, bu araziyi yeşil alan haline getiren bir karar çıkarıyor.
Yani kısa paslaşmalar içinde bir belediye iştiraki olan KİPTAŞ kazık yiyor, bir şirket malı götürüyor ve belediye meclisinde ikili bir operasyonla arazi sıfıra müncer hale getiriliyor.
Ne bu?
Marmara salyasından farklı mı bu kirlenme? Ümraniye çöplüğünün patlamasından farklı mı?
Ne yapıyormuş Sedat Peker? Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar veriyormuş. Acaba o siyasetçi bu 10 bin doların karşılığı olarak ne yapıyor?
Bu siyasi - sosyal - ekonomik - kültürel kirlenme konusunda ne yapılabilir bilmiyorum, ama şu Marmara’nın boğulması karşısında herkes bir hamle yapsın lütfen. Bu noktada siyaset içinden ilk defa DEVA lideri Ali Babacan’ın çığlığını çok anlamlı buluyorum. Çok kötü günler yaşanır Marmara’nın ölüşüne kayıtsız kalınırsa. Çok kötü günler yaşanır, gökyüzünün kirlenmesine göz yumulursa… Bir gün içecek su kalmaz, soluyacak hava kalmaz, ekim yapılacak toprak kalmaz. Herkes bu emanet ortamdan ne aldığına ne verdiğine bir kere daha baksın.
Yazıyı Kuran’ın ölümsüz tespitleri ile bitirelim:
“İnsanların kendi ellerinin yaptıkları işler yüzünden, karada ve denizde fesat meydana çıktı…” (Rum suresi 41)
Yaşadığımız çok açık bir insan krizi, başka değil.