Savaş Suçları Derhal Soruşturulmalı
Gazze'deki savaş suçlarının ortaya çıkarılması için İnsan Hakları Araştırma Derneği'nin (İHAD) hazırladığı bilgi dosyası...
Arkaplan
27 Aralık 2008 tarihinden bu yana işgal altındaki Filistin kenti Gazze'ye yönelik İsrail saldırıları karşısında BM Güvenlik Konseyinin "derhal ve kalıcı ateşkesin sağlanması ve İsrail güçlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini" öngören 1860 sayılı kararına uymamakta direnen İsrail Hükümeti 18 Ocak 2009 tarihinden itibaren tek taraflı ateşkes ilan etmiş ve birliklerini en kısa sürede bölgeden çekmeye başlayacaklarını açıklamıştır. Bununla birlikte İsrail hükümet yetkilileri, roket saldırılarının devam etmesi halinde ateşkesi bozabileceklerini belirtmiştir.
İsrail'in ateşkes kararından sonra Gazze'yi kontrol eden Hamas'ta bir hafta sürecek geçici ateşkes kararı almıştır. Hamas, İsrail güçlerinin bölgeden tamamen çekilmemeleri halinde kalıcı bir ateşkesin olamayacağını vurgulamaktadır.
BM Güvenlik Konseyi'nin 8 Ocak 2009 tarihinde ABD'nin itirazları ve uzun müzakereler sonrası güçlükle alabildiği ateşkes kararının tarafları bağlayıcı bir niteliği bulunmasına rağmen İsrail'in sözkonusu kararı tanımayarak Gazze katliamını sürdürmesi uluslararası hukukun en ağır ve pervasızca ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.
Ateşkesin ardından Gazze'ye giren insani yardım kuruluşları temsilcileri ve bağımsız gözlemciler kentin büyük ölçüde enkaza dönüştüğüne ve gerçek bir katliama tanıklık etmektedir. Hükümet binaları,okullar,hastaneler,camiler,mülteci kampları,yollar ve evlerin ayrım gözetilmeksizin ve orantısız şekilde havadan ve karadan bombalandığı Gazze'de özellikle Tel el Hava, Tuffah ve Zeytun semtleri saldırılarda en yoğun sivil can kayıplarının yaşandığı bölgeler olarak öne çıkmaktadır.
Uluslararası kuruluşların tespitlerine göre İsrail saldırıları sonrası Gazze'de yaklaşık olarak 400'ü çocuk, 100'ü kadın olmak üzere en az 1.300 Filistinli hayatını kaybetmiştir. Henüz ulaşılabilen bina enkazlarından çıkarılmakta olan cesetlerle birlikte bilançonun daha da ağırlaşmasından endişe edilmektedir. Aynı şekilde İsrail güçlerinin saldırılarında yaklaşık 5 bin 500 kişinin yaralandığı, bu sayı içindeki yaralı çocuk sayısının 2 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Filistin Enformasyon Merkezi verilerine göre, bombardıman sonrası 4 binden fazla binanın tamamen yıkıldığı, 20 bin evin büyük ölçüde ağır hasar gördüğü, 48 Hükümet binası, 20 Cami ve 30 Karakol'un yıkıldığı, İslam Üniversitesi başta olmak üzere aralarında BM'ye ait bir okulun da bulunduğu çok sayıda eğitim kurumunun büyük hasar gördüğü ve en az 100 bin Filistinli'nin evsiz kaldığı ifade edilmiştir.1
BM yardımlar yetkilisi John Holmes'e göre kentin büyük miktarlarda içme suyu, gıda ve ilaç ihtiyacı bulunmakta ve patlamamış askeri malzemeler ciddi bir tehlike oluşturmaktadır.2
Dünya Sağlık Örgütü Gazze saldırılarında en az 16 sağlık kuruluşunun hedef alındığını duyurmuştur. Bu saldırılardan biri 14 Ocak 2009 günü Tel El-Havva'da bulunan ve yaklaşık 500 yaralının tedavi gördüğü El Kuds Hastanesine yönelik gerçekleşmiştir. İsrail topçusunun açtığı ateş sonrası hastanede büyük bir yangın çıkmış ve hastane personeli de dahil olmak üzere çok sayıda yaralı binada mahsur kalmıştır.
İsrail saldırılarından mezarlıkların da etkilendiği ve çok sayıda cesedin gömülebileceği mezarlık sorunu yaşandığına dair bilgiler bulunmaktadır.
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, Gazze'de zalimane ve insanlık dışı bir güç gösterisi sergileyen İsrail yetkililerinin savaş ve insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında soruşturularak uluslararası denetime sahip bağımsız komisyonlar önüne çıkarılmalarını ve adaletin hızlı şekilde tecelli etmesini istemektedir.
Soruşturma Kapsamına Girmesi Gereken Başlıca Suçlar
Uluslararası hukuk açık olarak silahlı çatışmalar ve savaşlarda uyulması gereken ortak temel kuralları belirlerken aynı zamanda devletlerin silahlı çatışmalardaki sorumluluğunu da düzenlemektedir.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, insancıl hukuk açısından kabul edilemez ağır ihlallere yol açmıştır. BM Cenevre Sözleşmesinin 1 Nolu Protokolü, savaşlarda sivillerin korunması amacıyla yapılması gerekenleri sıralamakta ve savaş suçu olarak nitelenecek eylemleri tanımlamaktadır.Buna göre; doğrudan sivil nüfusa, insani yardıma, barışı korumakla görevli misyona ve sivil hedeflere yönelik saldırılar ile askeri hedef olmayan din,eğitim,kültür ve hayır amaçlı kullanılan binalar ve hastanelerle tarihi yapılara kasıtlı ya da rastgele yapılan saldırılar savaş suçu kapsamındadır.
BM Cenevre Sözleşmesi aynı zamanda; işgalciler tarafından işgal ettikleri topraklara kendi sivil nüfuslarının dolaylı olarak ya da doğrudan transferi ya da işgal edilen toprakların nüfusunun tamamının veya bir parçasının sınır dışı edilmesi ya da transferi dahil olmak üzere, işgal edilen topraklarda yasaklanmış kimi eylemleri de savaş suçu olarak kabul etmektedir.
İsrail saldırılarının sadece bugün yaşanan Gazze katliamı ile sınırlı olmayan ve 1967'den bu yana Filistin halkı üzerinde defalarca uygulanan saldırılar olduğu dikkate alındığında esasen toprkaları işgal altında bulunan bir halkın bilinçli ve sistematik olarak yok edilmesine doğru giden bir sürecin yaşanmakta olduğu görülmektedir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde olayların bir soykırım suçu oluşturup oluşturmadığı ayrıca incelenmelidir.
BM Uluslararası Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ulusal, kültürel, etnik veya dini bir topluluğun tamamını veya bir kısmını tamamen veya kısmen yok etmek amacıyla bu topluluğa yönelik kitlesel öldürmeler, topluluk üyelerinin ciddi bedensel ve zihinsel acı ve zarara uğratılması ve söz konusu topluluğun yaşam koşullarının kasıtlı olarak zorlaştırılması gibi eylemleri soykırım suçu olarak tarif etmektedir. Bu eylemlerin "kasıt" içermesi soykırım suçunu diğer insanlığa karşı işlenen suçlardan ayırmaktadır.
İnsanlığa karşı suçlar genel olarak savaş ve saldırı suçlarının yanısıra soykırım suçunu oluşturan eylemleri de içine almaktadır.Hukukdışı öldürmeler, işkence suçu, kasıtlı ve sistematik olarak sivillere yönelik geniş çaplı saldırılar insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındadır.İnsanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçu gibi hem savaş ve hem de barış zamanlarında işlenebilen suçlar olarak tarif edilmektedir.Bu suçlar aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisine giren suçlardır.
BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, BM Irk Ayrımının Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, BM Savaş Suçları ve İnsanlığa karşı Suçların Sınırlandırılması Sözleşmesi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü gibi başlıca sözleşmeler insanlığa karşı suçları düzenleyen belgelerdir.
Gazze Halkının Toplu olarak Cezalandırılması
Son derece küçük sayılabilecek bir toprak parçasında yaklaşık 1,5 milyon insan, ağır bombardıman altında ve temel ihtyiaçlarından mahrum bırakılmakta, şehir karadan, havadan ve denizden abluka altına alınarak dış dünyaya erişim engellenmektedir. Filistin Enformasyon Merkezi bilgilerine göre Gazze'deki yıkımın maliyetinin 2 milyar doları geçtiği belirtilmektedir. İsrail güçlerinin 22 gün boyunca Gazzeyi hedef gözetmeksizin havadan ve karadan bombalaması ve bu saldırıların büyük can kaybına yolaçması savaş suçu oluşturmaktadır.3
Orantısız Askeri Güç Kullanılması
BM İşgal Altındaki Topraklar İnsan Hakları Özel Raportörü Richard Falk, İsrail hava saldırılarının, sadece Gazze'nin seçilmiş hükümetinin bütün polis ve güvenlik bürolarını yok etmekle kalmadığını aynı zamanda yüzlerce sivili de öldürüp yaraladığını belirterek, İsrail'deki sivillere yönelik hukuk dışı roket saldırılarının İsrail'e uluslar arası insancıl hukuku ihlal edip savaş suçu ve insanlığa karşı suç işleme hakkını vermediğini ifade etmektedir.
Nitekim Falk, 1.300'den fazla Filistinli'nin hayatını kaybettiği İsrail saldırılarına karşılık Hamas'ın roket saldırılarında ölen İsrailli sivilin bir yıldan fazla süredir ölen ilk kişi olmasına dikkat çekerek ortada muazzam bir orantısız saldırı ve askeri güç kullanımı bulunduğunu vurgulamaktadır.4
İsrail Kanal-10 Televizyonu savaş muhabirlerinin 17 Ocak 2009 tarihinde verdikleri bilgilere göre İsrail savaş uçaklarının saldırıların başladığı ilk günden bu yana Gazze'ye en az 2500 sorti yaptıkları ve hava kuvvetlerindeki silahların yarısının kullanıldığı iddia edilmektedir. Savaş uçaklarının bu süre içinde 1000 ton bomba ve füze kullandıkları, bu sayıya tankların, kara birliklerinin, deniz botlarının ve savaş gemileriyle atılan patlayıcı, bomba ve füzelerin dahil olmadığı belirtilmektedir.
Times gazetesi, İsrail'in Gazze sınırında askeri mühimmat olarak bulundurduğu ve üzerinde M825A1 serisi yazılı ABD yapımı beyaz fosfor bombalarını görüntülemiştir.5
Birçok görgü tanığı ve bağımsız gözlemci, sivil Filistinlilerin ciddi yanıklara neden olan bu bombaların İsrail tarafından defalarca kullanıldığını anlatmaktadır.
Gazze El Şifa Hastanesi'nin doktorlarından Hassan Khalass beyaz fosfordan kaynaklandığını düşündükleri yanıkları tedavi etmeye çalıştıklarını ifade etmiştir.6
Hastanenin yanık kliniği şefi Nafiz Ebu Şaban ise "Bildiklerimize benzemeyen, çok derin yanıklar" diyerek çok sayıda sivilin bu yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine dikkat çekmektedir.7
Beyaz fosfor bombalarının görüntüyü perdelemek için kullanılmasını yasaklayan uluslar arası bir yasak bulunmamasına karşın bu bombaların saldırı silahı olarak sivillere karşı kullanılması 1980 tarihli konvansiyonel silahlarla ilgili 3. protokol gereğince yasaklanmıştır ve bu amaçla kullanıldığı takdirde savaş suçu olarak nitelendirilmektedir.
Sivil Hedeflerin Saldırıya Uğraması
Uluslararası hukuk savaşan tüm tarafların her koşulda sivillerin hedef alınmasını ve sivillere kötü davranılmasını kesin olarak yasaklamakta ve bu tür davranışların doğrudan savaş suçu sayılacağını belirtmektedir.
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, sivillerin doğrudan ya da dolaylı olarak zarar göreceği her türlü saldırının insan hakları hukukunun ihlali anlamına geleceğine inanmaktadır. Bununla birlikte İsrail'in sivil vatandaşlarının can güvenliğini roket saldırılarından korumak bahanesiyle Gazze'de sivil yerleşim birimlerini açıkça hedef alması ve bir katliama yol açması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Zeytun Katliamı ve Diğer Saldırılar
İsrail güçlerinin sivil yerleşim bölgelerini kasıtlı olarak bombaladıklarına dair en güçlü kanıtlardan biri Zeytun bölgesinde yaşanan katliamdır. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre 4 Ocak'ta İsrail güçleri Zeytun bölgesinde bulunan bir binaya yarısı çocuk 110 Filistinliyi kilitlemiş ve 24 saat sonra bina top ateşiyle vurularak en az 33 sivil yaşamını yitirmiştir. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, bu olayın derhal soruşturulmasını istemiş ve saldırıyla birlikte İsrail'in savaş suçu işlediğine dair güçlü kanıtlar bulunduğunu dile getirmiştir.
Cebaliye'de ise BM'ye ait bir okula düzenlenen saldırıda 40'dan fazla sivil hayatını kaybetmiştir. Bu olay ile İsrail makamları okuldan kendilerine ateş açıldığını iddia etseler de İsrail'de yayınlanan Hareetz gazetesi Savunma Bakanlığının okuldan ateş açılmadığını kabul ettiğini yazmıştır.
Şucaiye'de bir evin bombalanması sonucu 15 kişi ölürken, Gazze'nin ortasındaki El-Bureyc mülteci kampının bombalanmasıyla da Filistinli bir anne beş çocuğuyla birlikte yaşamını yitirmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü 15 Ocak 2009 günü yaptığı açıklamada, işgal güçlerinin Gazze'deki sağlık kuruluşlarından El-Vefa ve El-Feta hastaneleri ile El-Kudüs hastanesini vurduğunu belirterek acil yardım çağrısı yapmıştır. En az 16 hastanenin saldırıya uğradığı Gazze'de en fazla zarar gören hastanelerden biri aynı zamanda Filistin Kızılay'ına ait olan El-Kudüs hastanesidir. Bu saldırıda hastane görevlilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi yaralanmış, hastanede büyük bir yangın çıkmıştır.8
Katliam Sorumluları Yargı Önüne Çıkarılmalıdır
Uluslaarası hukuk ilkelerine göre Gazze'de yaşanan savaş ve insanlık suçlarının ortaya çıkarılması amacıyla kapsamlı bir soruşturmanın başlatılması gerekmektedir.
Roma Statüsüne taraf olmayan İsrail'in savaş suçları kapsamında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından kovuşturulabilmesi için BM Güvenlik Konseyi'nin BM Kuruluş Sözleşmesi 7.bölümü uyarınca UCM Savcısına soruşturma yetkisi vermesi mümkün olmaktadır.
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, BM Güvenlik Konseyi'nin Darfur Bölgesinde yaşanan olayların soruşturulması için UCM Savcısına verdiği yetkiyi hatırlatarak Gazze'deki savaş suçları konusunda da aynı duyarlılığın gösterilmesi gerektiğine inanmaktadır.
İsrail'in üst düzey yetkilileri olan Ehud Olmert, Tzipi Livni ve Ehud Barak'ın savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle bağımsız yargı önüne çıkarılmaları için uluslararası toplum biran önce harekete geçmelidir.
Uluslararası yasalara aykırı olarak kitle imha silahlarını kullanmaya devam eden İsrail'e yönelik BM tarafından kapsamlı bir silah ambargosu yürürlüğe konulmalıdır.