Hasan Karakaya
Sebahat Tuncel"in direnişi... Hem suçlu, hem güçlü!
Acaba "yaşlanmaya" mı başladım... Yoksa, "beyin yorgunluğu"ndan kaynaklanan bir "zihni dağınıklık" sorunu mu yaşıyorum... Belki, hiçbiri değil de; bir "şartlanma", bir "odaklanma", bir "saplantı" içindeyim...
Öyle olmasaydı,
O "hata"yı yapmazdım.
Benim gibi;
"Yazı"yı yazarken "kılı kırk yaran", bir hata yapmamak için "aşırı bir titizlik" gösteren, "olay, yer ve tarih" konusunda "yanlış" yapmamak için, "ince eleyip, sık dokuyan" bir adam, dünkü yazımda, "isim yanlışlığı" yapmış, iyi mi?..
"Olay" doğru,
"Yer" doğru!..
Ama, "isim" yanlış!..
Hani, sabahleyin yataktan kalkar, dilinize bir "isim", bir "türkü" veya bir "ayet" takılır da, sürekli onu tekrarlarsınız ya; ben de, KCK ile ilgili dünkü yazımı yazarken; nereden takıldıysa, dilime Zeki Ergezen"in ismi takıldı!
Oysa, 9 Aralık 1996"da, "PKK"nın elindeki 6 askeri kurtaran" milletvekilinin adı Zeki Ergezen değil, RP Van Milletvekili Fethullah Erbaş"tı!..
Yani, "PKK bayrağı altında oturdu" diye o günlerde "linç" edilmek istenen Zeki Ergezen değil, Fethullah Erbaş"tı...
Ama, nasıl oldu da, Zeki Ergezen ismi dilime takıldı, hâlâ anlayabilmiş değilim...
Bu "isim yanlışlığı"ndan dolayı, hem Zeki Ergezen ve oğlu Düccane Ergezen"den, hem de Fethullah Erbaş"tan özür diliyorum.
Dedim ya;
Ya yaşlanmaya başladım, ya "hafıza yorgunluğu" yaşıyorum, ya da "şartlanma" gibi bir sorunum var!..
Bereket ki;
Bu şartlanma, bir "at gözlüğü" ile bakmaya dönüşmedi ve hemen yaptığım "hata"nın farkına vardım ve işte "özür" diliyorum.
Dilerim; benim gibi, herkes de "önyargı"larından kurtulup "hata"larının farkına varırlar ve "özür" dileme erdemini gösterirler!..
SEBAHAT TUNCEL"İN VUKUATLARI
Ama, görünen o ki;
Bazıları, "hata"ları ortaya konulmasına rağmen; "Özür dilerim, bir yanlışlık oldu" deme erdemini göstermek yerine, hâlâ "Odunum" demeye devam ediyor.
Meselâ, şu Sebahat Tuncel olayı...
Ne yapmıştı Sebahat Hanım;
Çantasına koyduğu "A-4 patlayıcı" ile "Kartepe" adlı "deniz otobüsü"nü kaçıran, yolculara ve ailelerine ecel terleri döktüren, "Teslim ol" çağrılarına rağmen direnen ve sonunda vurularak öldürülen Mensur Güzel adlı "PKK"lı terörist"in cenazesini morgtan almaya gelmiş ve hatta "Niye sağ yakalamadınız?" diyerek kafa tutma cür"etinde de bulunmuştu!..
Sonradan öğrendik ki;
"Sebahat Tuncel"in tek vukuatı" değilmiş bu!..
Aynı Sebahat Hanım, daha önce de aynı teröristin kızkardeşi Şeyma Güzel"i otomobiline alıp, havaalanına götürmüş!..
Bununla da yetinmeyip;
"VIP salonu"ndan geçirip, "kaçırmak" istemiş!.. Ne var ki; Şeyma Güzel adlı bu kadın, "Mehmet Metiner"e yönelik suikast plânı"ndan dolayı "aranıyor"muş!..
Sebahat Tuncel, "arandığını" bile bile; onu "polisin elinden kurtarmak" için, "Jetta marka otomobili"ne alıp, Sabiha Gökçen Havaalanı"na götürmüş!..
Dedik ya;
"Polisin elinden kurtaracak!"
Ama, polis, yememiş tabii!..
22 Nisan"dan beri "Şeyma Güzel"in peşinde" olan ve hatta 28 Nisan"da kaldığı eve baskın düzenleyen ancak bulamayan polis; onun, "Sebahat Tuncel"in otomobili" ile havaalanına geldiğini ve üstelik "VIP"ten geçirilmek istendiğini" öğrenince, düşmüş peşine ve kıskıvrak yakalamış!..
Sebahat Tuncel, "Kandil"den gelen talimatları" uyguluyor olsa da, üzerinde bir "milletvekili" sıfatı var ya; işte bu sıfatla polislerin üzerine yürümüş!.. "Alamazsınız" demiş; "Şeyma Güzel, partimizin mensubudur!.. Onu alamazsınız!"
Bakmış ki, polis kararlı!..
Üstelemekten vazgeçmiş!..
Polis de, Şeyma Güzel"i "gözaltına" alıp, Emniyet"e götürmüş...
Sorgusunun ardından da, çıkarıldığı mahkemede tutuklanmış!..
Olayın özü ve özeti bu...
ÖZÜR YERİNE ÇARPITMA!
Şimdi, siz olsanız ne yaparsınız?.. Bir "milletvekili" olsanız, dersiniz ki; "Ben Şeyma Güzel"in arandığını bilmiyordum... Onun; PKK"nın gençlik yapılanması Öz Savunma Birliği"ne üye olduğundan da haberim yoktu... Kod adının Leyla olduğunu ise, hiç duymamıştım... Ben onu, BDP Gençlik Merkezi"nin bir çalışanı olarak biliyordum... Diyarbakır"daki toplantıya gitmek istiyordu, ben de onu havaalanına bıraktım... Yaptığım yanlışsa, özür dilerim!"
Evet, siz olsanız;
Aynen bunları söyler ve yaptığınız "yanlışlık"tan dolayı "özür" dilersiniz, değil mi?..
Ama, Sebahat Tuncel, hâlâ "Odunum" demeye, hâlâ "yanlış yaptığını" reddetmeye ve hâlâ hakkında "linç kampanyası" başlatıldığını iddia etmeye devam ediyor!..
"Özür" dilemek yerine;
"Ne var bunda?" diye kafa tutuyor ve ekliyor: "Bunun neresi gariptir?.. Türkiye"de muhalif siyaset yapmak zor!"
Görüyorsunuz değil mi;
İşi "siyaset"e getirip, aklınca; hakkında yapılan eleştirilerin "siyasi tavır"dan dolayı olduğunu söyleyerek, işi çarpıtacak!..
Oysa, kendisi;
"Siyasi tavırları"ndan dolayı değil, "teröristlere arka çıkması"ndan dolayı eleştiriliyor!..
Be kadın;
Gemi kaçırıp patlatmayı plânlayan bir "terörist"in cenazesini almaya sen niye gidiyorsun?.. Kandil"den, "Gerilla cenazelerine sahip çıkın" talimatı verildiği için mi gittin morga?..
Sen "milletin bir vekili" misin, yoksa "PKK"nın militanı" mı?..
Sen "siyaset" mi yapıyorsun, yoksa "PKK borazanlığı" mı?..
Ne yani;
CHP de "muhalif siyaset" yapıyor, MHP de... "Doğruları" söylediklerinde, onlara kim itiraz ediyor, kim eleştiriyor ki?.. Sen de "doğru"ları söyle, sen de "doğru" olanı yap, bak, hiç eleştirilir misin?..
Yapılan eleştirileri "oraya-buraya çekmeye" de kalkma!.. Hiç kimse, senin "Kürt"lüğüne lâf söylemiyor!.. Bu ülkenin "Kürt halkı" ile bir sorunu olsaydı, Van depreminde olduğu gibi; "Geldim kardeşim!.. Yetiştim kardeşim" deyip de, "yardım seferberliği" başlatmazdı!..
Ne, bu "ülke insanı"nın, ne de "devlet"in Kürtlerle bir sorunu var!..
Eğer öyle olsaydı;
Van"dan göçen insanlara; İstanbul"da, Ankara"da ve hatta taa Tekirdağ"daki "misafirhane"ler tahsis edilmez, "depremzede"ler oraya yerleştirilmezdi.
Ama devlet; bir yandan "yaraları sarmak", bir yandan da onları "soğuktan kurtarmak" için elinden gelen çabayı harcıyor!..
"Tren"ler malzeme taşıyor, "otobüs"ler ise habire insan taşıyor!.. Van otogarı, ana-baba günü!.. Herkes, "boş misafirhane"lere taşınıyor!..
Sorarım size Sebahat Hanım;
"Siz ne yaptınız?"
"Temsilcisi" olduğunuzu idida ettiğiniz "Kürt halkı" için ne yaptınız?..
Yaptığınız ortada;
"Van halkının gözyaşını dindirmek" yerine, "terörist cenazeleri"ne koştunuz!.. Siz Mensur Güzel"in cesedini almaya, Van Belediyesi de terörist cenazesi almak için Malatya"ya koştu!..
Şimdi kalkmış, diyorsunuz ki;
"Bu, dini ve insani bir görevdir!"
Söyleyin Allah aşkına;
Bir "cana kıymak" hangi "din"de vardır, bunun neresi "insanlık"tır?..
Sizi yaptığınız;
"Dini bir görev" de değil, "insanlık" da değildir... Sizin yaptığınız, düpedüz "teröre yardım ve yataklık"tır!..
Bu milletin de;
İNSAN OLAN ÖZÜR DİLER!
Sahi be, söylesene bana;
"Terörist Mensur Güzel"in cenazesini morgtan almaya" gittiğinde, anne Sıtiye Güzel, niye "soğuk" davrandı sana, "isyan" edip, niye "Cenazede bayrak açmayın!.. Sizleri orada görmek istemiyorum" dedi?..
Yoksa, her iki kardeşi de teröre "sizin teşvik ettiğinizi" biliyor muydu?..
Uzun lâfın kısası;
Olayı çarpıtmayın Sebahat Hanım!..
"Farklı mecralar"a sürükleyip, bir "Türk-Kürt düşmanlığı" çıkarmaya da yeltenmeyin!..
Adam gibi, madam gibi "özür" dileyin de, kapansın bu mesele!..
Çünkü; sözünü ettiğiniz insanlık, "özür" dilemeyi gerektirir!..
Tabii, eğer "insan"sanız!..
"İnsan" olan, yaptığı "yanlışlık"tan dolayı, tıpkı benim gibi "özür" diler!..
Siz de özür dileyin Sebahat Hanım...
Tabiî, "Kandil" izin verirse!..
Arazözler kaza yaparsa!
"Orman yangınlarına müdahale"de, Orman Genel Müdürlüğü"ne bağlı "işçi"lerin, "memur"ların ve müdahale araçlarını kullanan "şoför"lerin, nasıl canla-başla çalıştıklarını, zaman zaman "canlarını bile feda ettiklerini" herkes bilir.
Ama, "ölüm"ü bile göze alıp, yangının üzerine giden "arazöz şoförleri"nin nasıl bir "dert" yüklü olduğunu biliyor muydunuz?..
Bu arazöz şoförleri; yangını söndürmeye giderken, veya dönerken, zaman zaman "kaza" yapıyorlarmış!.. O heyecan, o panik halinde elbette kaza yaparlar!.. Jandarma da; "Şoför hatası" deyip, tutar zaptını!..
"Kaza" yaptıkları zaman, "arazözün parası" şoförlerden tahsil ediliyormuş, iyi mi?..
Kimine 59 milyar, kimine de 32 milyar masraf çıkarılıyor ve bu para, "maaşlarından kesiliyor"muş!..
Şahsen ben, bu kadar paranın onlardan tahsil edilmesini yadırgadım... Zaten kaç para alıyolar ki, bir de "maaşlarından kesinti" yapılsın!.. O kadar parayı, ömürleri boyu ödeyemezler!.. Ödemeye kalksalar, aç kalırlar!..
Orman Genel Müdürlüğü, bu konuda bir "bilgilendirme" yaparsa sevinirim... Hele de, bu "uygulama"ya son verirse, "şoförler" adına teşekkür ederim kendilerine...
akit