Ahmet Taşgetiren
Seçimi muhalefet kazansa ekonomi nasıl yönetilirdi?
Acaba muhalefet seçimi kazansaydı da, ekonomi ile ilgili gelişmeler böyle mi olurdu?
Ekonominin hal-i pür melâli Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil herkes tarafından biliniyor olmalıydı ki, seçimi kazanır kazanmaz kurulan hükümette ilk elde ekonomi yönetimini değiştirdi.
Bakmayın insanlarımızın sayın Cumhurbaşkanı’na güven bildirirken aynı zamanda “Ekonomi politikası”na da güven bildirmiş olmasına… Evet, Nurettin Nebati de onaylandı, Şahap Kavcıoğlu da, ama işte seçim bitti, ilk elde onlar değişti.
Vatandaş şimdi “Ben kime güven bildirmiştim?” diye soracak mı, sormaz.
Vatandaş ekonomiyi “rasyonel” zemine çekmesi için taa Londra’lardan Mehmet Şimşek’i, ya da Merkez Bankası’nda rasyonel kararlar alsın diye taaa Amerikalardan Hafize Gaye Erkan’ın getirilmesini bekliyor muydu? Ya da vatandaşın dünyasında “ekonomi akıllıca yönetilmiyor” gibi bir sorgulama var mıydı?
Rivayet o ki, vatandaş soğan – patates fiyatlarına bakmamış, memleketin tehdit altında olduğuna bakmış ve oy verirken vatan savunması hassasiyetiyle hareket etmiş.
En azından bir kısım vatandaşımız böyle safiyane bakar sorunlara, ama sorunlar da gelip dayatıyor kendisini… Sonuçta Çanakkale’de bile askere bulgur çorbası çıkarmak için bulgur lazım ve o da ekonomi demek. Viran olası hanede evlâdü ıyal var…. Sonuçta çay – simitle karın doyursan bile çay - simite para yetiştirmek lazım.
Onun için sandığa ne kadar “Vatan sevdası” ile gidilse de, “İşi gücü bırak, gel bu işin içinden memleketi çıkar” diye Mehmet Şimşek’i çağırmak gerekiyor. Bu işin ne menem bir iş haline geldiğini, döviz kurlarındaki dolar dolar (kuruş kuruş değil) tırmanışı gören vatandaş can evinde hissediyor. Biliyor ki orada yükselen her “bir dolar” etten ekmeğe, sütten zeytine, akaryakıttan doğal gaza zam zam ve zam demek…. Vergiler de gelirse hazır olmak lazım… Hazır olmazsak, yani bilincimize ön yükleme yapmazsak, şoklara karşı psikolojiyi korumak imkânsızlaşıyor.
Bir süre sonra Mehmet Şimşek’le gelen “istikrar tedbirleri”ne bakarak, vatandaşın, sayın Cumhurbaşkanı’na yönelip “Bizi seçim öncesindeki gibi hayal aleminde yaşat, irrasyonelse irrasyonel” diye seslenmesi ihtimal dışı değil.
Ama o durumda da birileri çıkıp “Hayal aleminde deniz bitmişti” diye seslenebilir. Sayın Şimşek’in “Rasyonel zemin” dediği şey, nazikçe denizin bittiğinin ilanı idi.
Neyse, muhalefet o zaman halkı denizin bittiğine inandıramadı, ya da vatandaş denizin bittiğini hayatında gözlemlese bile, muhalefetin onca ekonomi kurmayına rağmen, denizden öte bir yol oluşturup oluşturamayacağına güvenemedi.
Hani bizde o adet yok, insan içinden, seçimi kazanan Erdoğan’ın muhalefetin ekonomi kurmaylarını göreve çağırıp “Gelin memleketi birlikte yönetelim” diyebilmesini hayal ediyor. Tabii ki boş hayal.
Muhalefetteki isimler… Ali Babacan… Bilge Yılmaz… İbrahim Çanakçı… Kerim Rota… Serkan Özcan… Durmuş Yılmaz… Ümit Özlale… Hadi Faik Öztrak, Selin Sayek Böke gibi CHP’li olanları saymayalım, kan uyuşmazlığı olur vs diye… Onlar olmasa bile öte tarafta, birkaç hükümete yetecek isim var.
Neyse, demek ki Lonra’dan ve Amerika’dan isimler getirmek gerekiyordu. “Dış güçler” Türkiye’ye para yatırmaya öyle inanır zahir.
En azından onların “Mandacı” olarak nitelenmemesi bir kazanç. Türkiye’nin ekonomi profesörleri “Mandacı” diye nitelenmesini görmezden gelelim. Amerika’dan, İngiltere’den çağırılıp ekonomiyi teslim ettiğimize göre onlardan kuşkulanıyor olamayız değil mi?
Başlıktaki soruya gelelim:
-Acaba muhalefet seçilseydi de ekonomide işler böyle mi gelişecekti? Yani ilk planda böyle döviz kurları, azgın boğanın, kapağı açılmış ağıldan burnundan soluyarak arenaya girmesi gibi serbest tırmanışa mı bırakılacaktı? Onunla birlikte zam kapakları da mı açılacaktı?
Halen muhalefetin ekonomi kurmaylarından ses soluk çıkmıyor. “Tam da böyle yapardık” gibi bir onaylama, ya da “Allah aşkına ne yapıyorsunuz?!” gibi bir isyan çığlığı duyulmuyor.
Tamam seçimi kaybettiler ama, hiç olmazsa “Bu yıkımda birisi sorumluluk üstlenmeli” gibi bir ses yükselmeli değil mi?
Ya da Mehmet Şimşek’in seçilmesi dahil, devreye sokulması beklenen ekonomi – politikanın artısı – eksisi üzerine bir değerlendirme olmalı değil mi?
Muhalefet seçimden önce “iktidara talip olmak için vardır” evet, ama seçimden sonra ülke için alternatif önermelerinin bitmesi gerekmiyor. Çıkın konuşun, bir şeyler söyleyin. “Şu doğru, şu yanlış” deyin. 25 milyon kişi de size oy verdi. Yani iktidarın söylemine güvenmedi. Şimdi, ekonominin rasyonel zemininde tüm toplum gibi size oy verenlerin de canı yanıyor.
Parti merkezleri karın ağrısıyla boğuşsa bile, ekonomistler, teknokrat hüviyetleri ile ortaya çıkıp, değerlendirme yapabilirler… Muhalefette yaprak kımıldamıyor dense yeri. Bizim İbrahim Kahveci de olmasa…