"Sen Öğretmen misin Bacım ? "(!)
Tevazu, adalet sadece seçilmişlere midir yoksa atanmışlara da gerekli midir?
" Sen Öğretmen misin Bacım ? (!) "
Kendisi için ayağa kalkmayan belediye personeline tuvalet önünde bekleme cezası veren Güngören Belediye Başkan Yardımcısı'nın istifası alınmış olması ve Cumhurbaşkanı'nın " Davada kibir sahibine yer yok " şeklinde makûl açıklaması ve uyarısı yerinde bir neşter vuruş olarak vicdani detferlerde kayda geçerken akıllara ister istemez 24 Kasım Öğretmenler Günün'de Konya Valisi'nin kürsüden yaptığı uyarı geldi. Hatırlarsak ; o gün gazeteci olduğu sonradan anlaşılan sakallı bir genç sonraki açıklmasına binaen bir anlık gafleti ile nezaket dışı bir oturma şeklinden dolayı yüzlerce kişinin önünde Konya Valisi tarafından " Sen öğretmen misin birader ?" diye başlayan cümlelerle uyarılmanın ötesinde amiyane tabirle "haşlanmıştı".
Atanmışların keyfi ve kibri tutumlarından bunalan halk, seçilmişlerle yönetilmenin her birime sirayet etmesi için "BAŞKANLIK SİSTEMİNE" evet demesi ile ilintili olan yukarıdaki iki konu acaba başkanlık sistemi Vali -Belediye Başkanı'nı aynı masada ne zaman oturtacak sorusunu akla getirmiştir. Seçilmişlik dairesinde bulunan belediye başkan yardımcısının davranışından dolayı haklı tepkiler neticesinde istifası alınmıştır.Lakin, başkanlık sitemine geçilmiş olmasına rağmen valisini seçemeyen halkın, atanmış bir valinin seçilememe kaygısı yaşamadağı için rahatlıkla kibirli davranış serdetmesine seyirci kalmakla birlikte "tevazulu dava adamlığının" belediye sınrılarında kalırken valilik sınrılarına neden uğramadığını sorgulama yetisinden uzak kalmışlığı da ayrı bir dram olsa gerek.
Personeline ayağa kalkmama veya hitap ettiği kitleye oturma adabı konusunda eğitim ve terbiye vermeye kalkışan amirin bunu onur kırıcı şekilde yapması ayrı bir insani eğitim konusu olmakla birlikte adalet ve eşit davranış ilkesi gereği şu soruları sorarsak abesle iştigal etmeyiz sanıyorum:
1- Belediye kurumu seçim korkusu ile doğrudan ayar moduna girerken her hangi bir valilik kurumunun sanki bi başka otoriteye bağlıymışcasına dava-kibir denkleminin dışında tutulup ayar dışında kalması mantıklı mıdır?
2-Belediye başkan yardımcısına ayağa kalkma taziminde bulunmayan kirli sakallı birazda kilolu arkadaş yerine, muhalif partinin o bildik "inadına dekolte" meşrebinden bir bayan olsaydı acaba yine tuvalet önünde bekleme cezası alır mıydı ? Yada böyle birisi hiç mi olmadı ? Olduysa da basına mı yansımadı ?
3- Öğretmenler Günün'de " bacak bacak üstüne atmak" değimini tecelli ettiren sakallı genç yerine çağdaş kemalist bir öğretmen Hanım(!) görünütüsüne haiz kısa etekli bir kadın aynı tutumu serdetseydi , bu kadına ayar vermek için " Sen öğretmen misin bacım ?" gibi bir cümle kullanılır mıydı ? Vali Bey böyle bir hitabı kullansaydı valinin ayarını alkışlayan veya tarafsız kalan medya acaba ne gibi bir tepki verirdi? Büyük ihtinmal vali çağdışılıkla suçlanır ayrıca kadın hakları vs gündeme gelirdi.
İşte toplumun en tepesinden en aşağısına kadar adalet, kibir ,dava adamlığı ,cinsiyet gibi konularda çifte standart kokan uygulamalar yaşandığı sürece bu toplumda adalet ve ahlak yeşermesi kendine zemin bulmakta zorlanacaktır. Bireyler , adalet ve uygulamalar zemininde kendi özgüvenini cinsiyetine , kıyafetine ve o an hangi kurumda olduğuna göre yaşıyorsa o toplumda gerçek anlamda tevazulu lider, adil yönetici, özgür birey yoktur.
İ.K./ Tevhid Haber