Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Siyasette zaman, mekan ve sayılar

Hay Allah. Hz. Nuh, 950 yıl yaşadı, ama gemiye binme konusunda ancak 40 kişiyi ikna etti.

Bir oğlunu ve karısını gemiye binmeye ikna edemedi(!).

Parti kursa partisine, dernek kursa derneğine gelecek olan da daha fazla olmayacaktı.

O, vahyin ışığında yapması gerekeni tam, doğru ve eksiksiz yaptı. O, ilahi ölçüler itibarı ile başarılı idi.. Kendi ve birlikte hareket edenler, kurtuluşa erenlerden oldular. Diğerlerine gelince onlar gazaba uğrayanlardan oldu. (Bu bölümü PR ve lobi şirketleri okumasınlar, çünkü canları sıkılır. Çünkü yaptıkları iş, bugünkü haliyle bu bilgiyle örtüşmez.)!?

Bizde toplum mühendisleri, siyasetçiler, bürokratlar, akademisyenler tanrılarını ikna edeceklerini, onu kendi istedikleri sonucu gerçekleştirmeye mecbur bırakacaklarını zannederler!!

Hz. Lut, şehri yalnız başına terk etmek zorunda kaldı. Yani bu hesaba göre, halkla ilişkiler notu sıfır!? (Tevbe tevbe!) Amcan Hz. İbrahim olacak, melekler ziyaretine gelecek, sen bu işi halledemeyeceksin! Bu (haşa) akıl(sızlık) kimin akılsızlığıydı!!

Hz. Musa, geçilmez denilen denizi geçti ama 10 günlük yolu 40 yılda geçemedi. Resuller, vahyin ışığında konuşur ve o yönde hareket eder.

Korku ya da yanılma, tembellik sözkonusu değil. Sonuç ortada.

Hiçbir lobi, PR, ya da reklam şirketi, bir peygamberin sahip olduğu imkanlardan daha etkili bir imkana sahip değildir. Allah’ın sözünden daha doğru ve daha değerli bir söz de yoktur. Bir peygamberin rehberliğinden daha güzel bir rehberlik, örnekliğinden daha güzel örneklik yok, olamaz..

Onun işlerinden daha güzel bir iş de mümkün değil. Peki peygamberlerin sahip olmadığı bir imkan kimde olabilir ki! Hz. İbrahim, tek başına çıktı yolculuğuna, ama hiçbir zaman “Tek adam” olmadı. Hz. Lut onun yeğeni idi. Hz. İshak ve Hz. İsmail farklı annedendi. Hz. İshak’ın iki oğlu Hz. Yakup ve Esav arasında ihtilaf vardı. Hz. Yakub’un 12 çocuğundan 10’u kardeşleri Yusuf’u kuyuya attı. Kimse kendi yurdunu Hz. İbrahim’in, Hz. Lut’un, Hz. İshak’ın, Hz. Yakub’un evinden ve yurdundan daha “esenlik yurdu” zannetmesin!

Hz. Muhammed MS 570’de doğdu, 8 Haziran 632’de vefat etti. İlk Vahiy 40 yaşında 610’de geldi. 22 yıl sonra da vefat etti. Yani Peygamberliği 22 yıl sürdü. 4 Halife dönemi 632’de başladı. Hz. Ali 29 Ocak 661’de vefat etti. 4 halife dönemi 28 yıl sürdü. İlk vahiyden Hz. Ali’nin vefatına 50 yıl sürdü.

AK Parti 14 Ağustos 2001’de kurulmuş. Cumhuriyetin 100. Yılını kutlamaya hazırlanırken, AK Parti Cumhuriyetin ömrünün beşte biri tek başına ve kesintisiz iktidar. Hayat değişiyor ama kadrolar değişime ayak uyduramıyorsa ya da değişen şartlara uyum performansı düşüyorsa orada bir sorun kaçınılmaz.

Cumhuriyetin ilk döneminde Mustafa Kemal 1920’den 1938’e 18 yıl bir şekilde yönetimde kaldı. Tek parti vardı ve 2. Adamın, yani meclis başkanı ya da başbakanın bir ağırlığı yoktu. Çünkü Mustafa Kemal “tek adam”dı. İsmet İnönü de 1939’dan 50’ye 11 yıl gibi gözükse de, aslında İsmet Paşa’nın papucu dama atıldı. Bayar-Menderes ikilisi de 50-60 arası.

Erdoğan 7.5 yıldır Cumhurbaşkanı. Öncesinde 11 yıllık Başbakanlığı var.

Erdoğan 14 Mart 2003’de başbakan oldu, bu dönem 29 Ağustos 2007’de son buldu. (59. Erdoğan 1. Hükümeti). 2. dönem 60. Erdoğan hükümeti 2011 ve 3. dönem 61. Erdoğan hükümeti 2014’e kadar sürdü. Toplamda 7.5 yıl da cumhurbakanlığı yaptı. Yani Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak 19 yıldır yönetimde. Demirel Cumhurbaşkanı olarak 7 yıl görevde kaldı. Daha önce 10 yıl 5 ay başbakanlık yaptı. 17 yıl 5 ay ülkeyi yönetti.

Demirel ve Erdoğan dönemleri aslında Cumhuriyet tarihinin üçte birini oluşturuyor. Yaklaşık 3’de biri, 1920-50 arası 30 yıl, Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı dönemini de eklersek 40 yıl sağ ve sol Kemalist kadrolar yönetti ülkeyi. Darbe dönemleri, ara rejim dönemleri dahil, diğer 40 Başbakan ya da Cumhurbaşkanı da 30 yıl yönetmiş. Türkiye bu 100 yılda uluslararası sistemin ve onların yerli işbirlikçilerinin baskısı altında ayakta durmaya çalıştı. Koalisyon hükümetlerinden kurtulalım, kuvvetler ayrılığı kamil anlamda uygulansın derken, koalisyon hükümetlerinin yerini ittifak arayışları aldı. Şimdi bu anomaliden bir çıkış yolu aranıyor.

Mesela Abdulhamid han 32 yıl tek başına iktidarda kaldı da ne oldu. Ya da Kanuni Sultan Süleyman 46 yıl o tahtta oturdu, sonuç!

4. Mehmet 39, Orhan gazi 35, Abdülhamid 32 yıl, Fatih Sultan Mehmet 31 yıl, 2. Bayezid 31 yıl, 2. Mahmut 31 yıl.. İlk 7 sultanın saltanatı 250 yılı bulur.

Osmanlı Devleti’ni 600 yıl boyunca 36 farklı padişah tahta çıktı. Ortalama her biri 16.5 yıl tahtta kalması gerek ama 46 yıl kalan da oldu, 1 yıldan daha az kalan da. 1. Murat ve Osman Gazi’yi ve 3. Ahmed’i de eklerseniz (1. Murat 29, Osman Gazi 27, 3. Ahmet 27 yıl), ilk 10, devletinin ömrünün yarısını yönetmiş.

Bana kalırsa iktidarın ne kadar uzun ya da kısa olduğu değil, o süre içinde ne yaptığına bakmak gerek. Hükümetlerin ya da devletlerin ömrü insan ömrü gibidir. Uzun olmasının bir anlamı ve değeri yok.

Önemli olan hayırlı ve bereketli bir ömür ve hayırlı bir ölüm olsa gerek.

Siyaset toplumsal maslahat ile ilgili bir vekalet müessesidir.

Kimlere hangi şartlarda vekalet ettiğiniz önemli. Hz. Yusuf’un ya da Hz. Eyyub’un hayatına bakın. Hz. Yunus’un hayatına bakın. Ben-i İsrail’in hayatına bakın. Hz. Musa’nın ya da Hz. İbrahim’in hayatına bakın.

Onların hayatlarından kendimiz için örnekler çıkarmamız gerekiyor. Hz. İsa’nın hayatına bakalım, Son Peygamber, ümmeti olduğumuz Peygamberimizin hayatından kendimiz için ibret dersleri çıkaralım. Bakın, bazan “eski dostlar” umduklarını bulamadıklarında, onların öfkesi rakiplerinizden daha tahripkar olabilir.

“Yeni dostlar” ya da itibar görenlerin kabalıkları onların beklentileri ile ilgili hayallerini yok edebilir.

Kimse ebed-müebbed iddialarına kalkışmasın.

Her şeyin bir kaderi, rızgı ve eceli vardır ve o Allah’ın takdirindedir. Göklerin hazinesinin anahtarı, ya da göklerin ordularının komutası peygamberler dahil, kimsenin elinde ve tasarrufunda değildir.

Belki siyasiler “Tekasür” suresini çokça okumalılar. Sayıların çokluğu her zaman hayıra işaret değildir. Belki gazab vesilesidir. Tevazu kibirden iyidir. İtibar çoklukta aranmamalıdır. Helallik sorunu olan, şükrü eda edilmeyen varlık külfettir. Önemli olan niteliktir, nicelik değil. Hacimden daha önemli olan özgül ağırlıktır. Takdir ve itibar Allah indinde olandır.

Önce halk nezdinde değil, itibar Hak nezdinde aranmalıdır. Gelin “İbrahimi geleneği” kendi hayatımıza, siyasetimize miyar kabul edelim. Biliyorsunuz, Hz. İbrahim son Ata peygamberdir ve Ata peygamberlerin 3’üncüsüdür. İlki ve kendi alanında tek örnek Hz. Adem’dir.

2. Adem oğullarından Hz. Nuh’tur, 3’üncüsü Hz. İbrahim’dir. Hatemünnebi olan Hz. Muhammed (s.a.s) de Hz. İbrahim soyundandır. Kur’an-ı Kerim, bizden önceki peygamberleri de bize haber verip örnek gösterirken, Tevrat, Zebur, İncil’den de misaller verir. Onların hayatı ve öğütleri bizim için hayat rehberidir. Her Müslüman, iktisadını, maslahatını, içtimai hayatını bu temel üzerinde inşa etmesi gerekir. Çare arayanlar için çözüm burada!

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 572 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar