Siyonist İsrail'in İran Korkusu
İsrail gazetelerinden Haartez'de yayınlanan bir analiz, siyonist rejimin İran'la bir savaşa kalkışamayacağını ortaya koyuyor.
İSRAİL'İN İRAN KARŞISINDA ASKERİ SEÇENEK ŞANSI YOK
Haaretz
Gideon Levy
Her işte bir hayır vardır. Bazen ateşten bile ders alınabilir. Büyük yangınlar sadece itfaiyeciler, kamyonlar ve yeni uçaklarla değil ama aynı zamanda yeni düşüncelerle de söndürülürler.
Cephe gerisinin zayıflığı bize açıkça, İsrail'in hiçbir askeri seçeneği olmadığını göstermelidir. Yangının verdiği derslerin en önemlisi budur ve gereği de yapılmalıdır. İsrail'in İran'a veya Lübnan'a saldırması halinde göreceği füze yağmurunun kıyametimsi tasviri, İsrail'in orta ölçekteki bir yangında başına gelenlerin ışığında çok daha dehşetli gözüküyor. Öyleyse geleceğimiz hakkındaki tartışmalar İsraillilerin istediği alana, yani güvenliğe yönlendirilmeli.
İşgalin sonuçlarını ve insan haklarını, ahlakı ve adaleti bir kenara bırakın, sol bir yanılsama olan barışı ve Filistin meselesini unutun. Burada mesele İsrail'in güvenliği, hatta varoluşsal çıkarlarıdır.
Gelecek savaşlar cephe gerisinde yapılacak. İsrail'in sivil bölgeleri bu sefer daha önce hiç tecrübe etmediğimiz biçimde vurulacak. Körfez Savaşı ve İkinci Lübnan Savaşları yaşayacaklarımızın yanında film fragmanı gibi kalacaklar. Uzmanların tahmin ettikleri şekilde binlerce füze ile yapılacak bir saldırı İsrail'in zor dayanacağı bir gerçeklik yaratacak. Carmel yangınının gösterdiği gibi, ülke bunun için gereken araçlardan yoksun durumda ve Lübnan savaşının gösterdiğiyse yeterince hazırlıklı olmadığı.
Herhangi bir İsrailli lider, isterse bir maceracı veya eski bir komando olsun, saldırı ihtimalinin gerçek bir seçenek olmadığını anlamalıdır. Geçmişteki birkaç bombardımanda başarı kaydettiğimiz doğru ama hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor ve karşımızdaki Scudlar da her zaman kof çıkmayacak. Bin tane daha yeni itfaiye arabası ve hatta Demir Kubbe füze savunma sistemi bile koruma sağlayamayacak. Her bir vatandaş için kale inşa edemezsiniz. Bu da, sadece diplomat ve komutanlarımızın değil, aynı zamanda aramızdaki pek çok savaş çığırtkanının da çok iyi anlaması gereken ikinci bir kaçınılmaz sonuca götürüyor bizi: tek varoluşsal çözüm bölgeye entegre olmak (Uri Avnery tarafından onlarca yıl önce türetilen bir terim).
Milliyetçiler, yerleşimciler, militaristler, güvenliğe öncelik verenler, ilhak taraftarları, şahinler, sağcılar, vatanseverler ve Mesihçiler Carmel yangınına baksınlar ve bize bununla ne yapacaklarını söylesinler. Her barış şansına hayır diyen ve cephe gerisi bu kadar zayıf olan İsrail'in elinde hangi seçenekler olduğunu da söylesinler bize. Eğer sadece kılıcı ile yaşamaya devam edecekse bir zamanlar keskin olan bu kılıç şimdi paslanmış halde- ne ümidi kalıyor geriye?
İzak Rabin özel konuşmalarından birinde kendisini Oslo sürecine yönelten sebebin İsrail'in gücünün sınırlarının bilincine varması olduğu söylemişti. O günden bu yana daha da zayıfladık; sadece cephe gerisinin maruz kaldığı tehditlerden değil uluslararası duruşumuz yüzünden de. Eğer bu durumu kavrayıp askeri seçeneğin gerçekçi olmadığını anlarsak diplomatik seçenekten başka bir şeyin kalmadığını farkedeceğiz.
İsrail'in ağır silahları gelecek rauntta da etkili olacak ama açıktır ki binlerce İsrailli ölü ile birlikte" Yevm Kippur Savaşının travması bir yaz ortası gecesi rüyası gibi olacak. O zaman bütün İsrailliler diplomatik seçeneğin hemen burunlarının dibinde olduğunu anlayacaklar.
Sağcı politikacılar ve diplomatik seçeneği zayi edenler taşıdıkları ölümcül sorumluluğun ağırlığını anlasınlar artık. İsrail onlarca yıldır gücü sayesinde ayakta kalabildi. Şimdiyse bu gücün kritik limitleri var. Geçen hafta bunun bir iması Carmel'den gönderildi. Bu her bakanlığın odalarında yankılanmalı.
Haaretz'de yayınlanan bu analiz Kemal Saral tarafından Velfecr için çevrildi.
velfecr