Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Siz ezilme nedir biliyor musunuz?

Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz.” Bu cümleyi bilmeyenimiz yoktur. Sabah akşam ülkeyi yönetenlerin dilinden eksik olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in…

Belli ki sürdürülen ekonomi politikasının açtığı yaralar var, belli ki bu, tepkiler oluşturuyor, bu politikaları halka “yedirmek” için soslar lazım, onun adına siyasette “halkla ilişkiler” deniyor, işte o çerçevede geliyor “Enflasyona ezdirmeyeceğiz” söylemleri…

Malum enflasyon ezer. Yüksek enflasyonla gelen ahlaksızlıklar daha çok ezer. Gramaj düşürme, kalite düşürme, hangi malın fiyatının gerçekte ne olduğu – ya da olmadığı bilincinin kaybı enflasyonun getirdiği “yedirme” yöntemleridir.

Enflasyonun, hele bizdeki gibi dünya ülkelerini ona katlayan yüksek ve dahi yapışkan enflasyonun ezdiğini büyük ekonomist olmaya bile gerek yok, herkes bilir.

İşte onun için devletlüler, “Ezdirmeyeceğiz” diyerek, altta kalanların içini biraz ferahlatacağını düşünürler.

Hem memleket ezici bir sürecin içine sürüklenmiş hem de “ezdirmeyeceğiz” diye teselli çabaları…

Belli ki iktidar dili şu andaki durumu dillendirmiyor. Çünkü gelecek siğası (kipi) kullanıyor. Aslında gelecek kipi kullanıyor da, vatandaşın bunu “bugünkü boğulma” için anlamasını da istiyor.

Burada asıl problem, “Ezdirmeyeceğiz” söylemini sürdürenlerin, “Ezilme”den ne anladıkları, neyin “ezilme” neyin “Boğulma” olduğunu ne kadar biliyor olduklarında toplanıyor.

Sorulacak bir soru şu:

-Ezilmeyi biliyor musunuz? Hayatınızda hiç ezilme, boğulma durumu yaşadınız mı?

Vatandaş açısından bakıldığında Yukardakiler vatandaşın ne kadar ezildiğini bilmiyorlar. Onun için sokak röportajlarında insanlar “Bir hafta yer değiştirelim, sizin aldığınız maaşlarla biz, bizim aldığımız maaşlarla da siz yaşayın, o zaman halimizi anlarsınız” diyorlar.

-Ayda 10 bin lira emekli maşı alan insanlar ezilir mi ezilmez mi? Bunlar kaç milyonluk bir nüfusu oluşturuyor?

-10 milyona yakın maaş aln emekliler kç milyonu oluşturuyor?

-Açlık sınırının asgari ücretin üstüne çıktığı bir ülkede asgari ücretle çalışmak durumunda olan milyonlarca insan için “Ezdirmeyeceğiz” sözünün anlamı var mı?

-Yoksulluk sınırı, orta gelir grubunun boyunu aşar hale gelmiş durumda. Evet artık orta gelir grubu bile “Eziliyoruz” çığlıkları atıyor. “Orta gelir grubu çöktü” tespitleri Yukarılara ulaşabiliyor mu? Yoksulluk sınırı 61.820,10, profesör maaşı 60 bin tl. Ömrünü bilime adamış insan yoksulluğa talim ediyor. Daha ne söylenebilir ki?

Acaba Yukardakiler de Türkiye’yi, ekonomiyi “TUİK gibi” mi görüyor, yoksa TUİK onların görmek istediği Türkiye’yi mi fotoğraflıyor, orada “Enflasyonun yüzde 75 olması ile 45 olması arasında bir fark gözükmüyorsa” ezilmekle ezilmemek arasında da bir fark gözükmez.

Yukarılara bir soru sormak lazım:

-Acaba enflasyon onlar için de ezici bir belâ mı?

Ne bileyim herhalde onlar ezilmiyordur. Ezilen ezileni ezmekten kurtaramaz ki…

Soruya devam edelim:

-Acaba enflasyonun ezemeyeceği bir insan haline gelebilmek için ne kadarlık bir gelire sahip olmak gerekiyor? 50 bin? 100 bin? 250 bin? 1 milyon? 5 ya da 50 milyon?

Nasıl rakamlar ama…

Var bu ülkede lahmacuna 1000 lira ödeyip 10 bin lira da bahşiş bırakanlar… Ayda bir araba değiştirenler de vardır.

Ama artık araba hayali, ev hayali kuramayanlar ülkesi de oldu Türkiye… Dökülen otomobilini tamir ettirmek bile “ezilmeden” mümkün değil.

Şimşek politikaları özde “Daha az tüketme” esasına dayanıyor. Bu, dar gelirli için sofrasından her gün bir çeşidin azalması anlamına geliyor. Daha açıkçası peynirin, zeytinin bile azalması… Tamamen yok olmasa bile en azından kalite azalması…

Ezilme” bir duygu yıkılması demek… Almak isteyip de, çocuğunuzun alınmasını isteyip de alamadığınız şeyin yüreğinizde bıraktığı iz demek. Onu devlet hayatlarında bir kere yaşamış mıdır “Ezdirmeyeceğiz” söylemini sürdürenler?

Bu zatların, “Ezdirmeyeceğiz” söylemini, yaşananların hiç farkında olmadan sürdürdüklerini düşünmüyorum. Öyle bir durum, ülkeyi yönetenlerin vatandaşın dünyasından habersiz yaşadıkları anlamına gelirdi. O değil bana göre de… “Devlet dili böyle olur” gibi bir alışkanlık var sadece… Ama o da “Ezilenler”i yaralıyor. “Gel bir hafta yer değiştirelim” söylemindeki öfke, “tuzu kurular”ın devlet diline egemen olduğu inancından kaynaklanıyor. O öfkeyi görmeden yapılan tüm konuşumalar sadece öfkeyi büyütüyor.

Enflasyonla mücadelede halkla ilişkilerin bir önemi varsa, bunu, halkın yaşadıklarını olabildiğince paylaşarak örneklendirebilirsiniz. “İtibardan tasarruf olmaz”ı, “şatafat” gösterisine dönüştürerek değil.

Bu yazı toplam 320 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar