"Sorgulayan Gençlik Mi, Slogan Atan Gençlik Mi? "

"Sorgulayan Gençlik Mi, Slogan Atan Gençlik Mi? "

Karar Gazetesi yazarı Elif Çakır Ak Partinin gençlik tanımına eleştirilerde bulundu.

 

Gençliğinde “iyi bir münazaracı” olduğu bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, evvelsi gün Haliç Kongre Merkezi’nde “17 Uluslararası Münazara Turnuvası”nın ödül töreninde yaptığı konuşmada “karşısında nasıl bir gençlik görmek istediğini” şöyle anlattı:

“Özgüvenli olun. Siz kendinize (fikirlerinize) güveniyorsanız her fikri rahatlıkla tartışabilirsiniz. Bu (fikri) özgüveni sağlamanız için de okumanız, araştırmanız, muhakeme ve mukayese etmeniz gerekiyor. Okuma derken öyle 140 karakterlik sosyal medya okumalarından, arama motorlarından derlenen bilgi kırıntılarından bahsetmiyorum.

Bize, sorgusuz, sualsiz biat eden, cahil bir gençlik değil; neye inandığını, neyi savunduğunu, neyin mücadelesini verdiğini bilen; bunun için de her türlü (fikri, ilmi) donanıma sahip bir gençlik lazım.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanımlayacak bir özellik de tıpkı “üstadım” dediği ve sık sık şiirlerini okuduğu Necip Fazıl Kısakürek gibi “gençlere” verdiği önemdir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “nasıl bir gençlik” istediğine dair yer yer temenni, zaman zaman taleplerini dile getiren konuşmalar yapıyor.

Örneğin daha bir yıl önce yaptığı bir konuşmada (18 Ekim 2016) “Tek tipçi bir insan değil, biz böyle bir gençlik değil, sorgulayan ve araştıran bir gençlik istiyoruz. Sorguladığı zaman, araştırdığı zaman hakikati bulacaktır” demişti.

***

Erdoğan’ın sık sık şiirlerini okuduğu Necip Fazıl Kısakürek’in neredeyse ömrü boyunca bütün hitabı “gençlere” yöneliktir. Bir manifesto niteliğindeki Gençliğe Hitabesi meşhurdur.

Örneğin Sezai Karakoç “diriliş” diye bilinen bir ekolü vardır. Bugün AK Parti kadrolarının özellikle ilk kurucuları, ilk dönem milletvekilleri büyük bir olasılıkla “diriliş” ekolündendir ve “Diriliş Neslinin Amentüsü”nü hıfzetmişlerdir.

Hakeza Nurettin Topçu’nun gençlik idealinden habersiz olan var mıdır? 

Her grubun, her görüşün, her ideolojik hareketin kendine has gençleri var. Gençlik tasavvurları var.

Dolayısıyla bu “arayış” hikayesi bizim hikayemizdir. Dünün genç, bugünün ihtiyar kuşağı olarak bizim hikayemiz.

Doğu toplumlarına özgü bir anlayış olan, tatlı bir romantizm içeren ve kuşaktan kuşağa devredilen bir miras aslında “ideal gençlik” arayışı. Bizim büyüklerimiz de ellerinde lambalarla, gecenin zifiri karanlıklarında, başları yukarıda, gözleri kapalı, kayıp arar gibi yılların özlemi ve hasretiyle “ideal gençlik” arayışına çıkmışlardı. Oysa “bizler” gözlerinin önlerindeydik.

Sokaklardaydılar: “Bir gençlik aranıyor” diye. (Birkaç yıl önce Bayrampaşa sokaklarında “Bayrampaşa’da Bir Gençlik Aranıyor” afişleri asılıydı. Aynı başlıkla yapılan bir toplantının afişiydi. Umarız Bayrampaşa aradığı gençliği bulmuştur.)

Dergilere kapak yaptılar, “Bir gençlik istiyoruz” diye, hutbeler verdiler. En ihtişamlı hitabeler “gençlik” için yazıldı. Ve meydanlarda. Ve konferans salonlarında. Ve afişlerde kocaman harflerle aradılar, gençliği.

“İdeal gencin” özellikleri yazıldı destan yazar gibi.

“İnançlı” olacak, “ahlaklı” olacak, “adaletli” olacak, “cesur” olacak, “dürüst” olacak, “inatçı” olacak, “doğru bildiğinden kolay vazgeçmeyecek”, “idealist” olacak, “ümitli” olacak, “isyan ahlakına” sahip olacak, “dinamik” olacak, “muhakeme yeteneği olsun”, “mukayese edebilsin”... 

Kağıt üzerine yazılan, konferanslarda uzun uzun tartışılan, gıptayla iç çekilen özelliklere sahip bir gençliği yetiştirmek hiç akıllara gelmedi. Dün de. Bugün de...

Ya da. Ya da... Doğrusu şöyle olacak...

Sanırım sorunun “çocukluğuna” inmemiz gerekiyor. Dışarıda “bir gençlik istiyoruz, itiraz edebilsin, korkmasın” denilirken, evlerde gençler “büyüğüne itiraz etme”,  “sen bilmezsin,  büyüklerin bilir”, “her şeyi sorgulama” terbiyesi ile büyütüldük.

“Söz gümüş ise susmak altındır”, “su küçüğün, söz büyüğün” gibi atasözlerinin geçerli olduğu topraklar burası.

Örneğin, buralarda “darbeci ihtiyarlar” biz huzursuzuz deyip ortaya çıkamazlar da rahatsızlıklarını “genç subaylar” üzerinden söyleyip tehdit sopası sallarlar. Her halükarda “gençler” büyüklerin ilgi odağındadır. Bir şekilde.

Gençler bu ülkenin bir realitesi. Gençlerin sorunları olduğu da muhakkak.

Soru şu: Emin miyiz? Soru soran gençlik mi, sorgusuz sualsiz itaat eden gençlik mi? Ezber bozan gençlik mi, iyi ezber yapan gençlik mi?

Sorgulayan gençlik mi, slogan atan gençlik mi? Muhakeme yapan gençlik mi? Cesur gençlik mi, sindirilmiş gençlik mi? Dindar gençlik mi, trol gençlik mi?

Bir kuşağı kendi iktidarı döneminde yetiştiren AK Parti sözlü olarak ideal gençlik tasavvurunu ortaya koyarken, gençliğin önüne gazetecisinden siyasetçisine, hocasından aydınına kadar referans alabileceği iyi rol modeller de ortaya koyabilmelidir. Geçmiş Türkiye’den argümanlarla “kötü medya” örnekleri verirken bugün “iyi medya”nın ne olduğunu somut bir şekilde ortaya koyabilmelidir.

Örneğin, dünün Türkiye’sinden “kötü siyasetçi” örneği verirken bugün “iyi siyasetçi”nin ne olduğunu ortaya koyabilmelidir.

Dünün Türkiyesi’nde ne kötü ise bugün somut bir şekilde iyiyi ortaya koymalıdır ki... Gençler muhakeme ve mukayese yapabilsinler.