Hakan Albayrak
Soykırım
Batılı liderlere ve ana akım Batı medyasına bakılırsa, ortada HAMAS’ın “Aksa Tufanı”ndan daha büyük bir problem yok.
Ve ABD ile İngiltere’nin İsrail’e destek için bölgeye en büyük uçak gemilerini ve sair deniz kuvvetlerini acilen gönderme gereğini duymasına bakılırsa, İsrail, HAMAS -ve belki HAMAS’ın Lübnan’daki potansiyel müttefikleri- tarafından her an yutulmak tehlikesiyle karşı karşıya.
Sanırsınız İsrail kendi halinde barışçıl bir ülkeyken durduk yerde bir süper gücün saldırısına uğradı!
***
İsrail’i 5-10 Haziran 1967’de işgal ettiği Batı Şeria’dan (Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Doğu Kudüs dahil) çekilmeye çağıran BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarının 56 yıldır yerlerde sürünmesi?
İsrail’in, Batı Şeria’dan çekilmek şöyle dursun, uluslararası hukuku hiçe sayarak Doğu Kudüs’ü ilhak etmesi ve savaş suçu olduğunu bile bile Filistinlilerden gasp ettiği Batı Şeria topraklarına 800 bin Yahudi vatandaşını yerleştirmesi, toprak gaspına ve nüfus transferine ısrarla devam etmesi?
Gazze’nin 16 senedir İsrail ablukası altında yiyecek, su, ilaç, elektrik ve yakıt kıtlığı çekerek inin inim inlemesi?
Batı Şeria’da topraklarının gasp edilmesini, zeytin ağaçlarının kesilmesini, evlerinin yıkılmasını protesto eden sivil Filistinlilerin tutuklanmasının, dövülmesinin, öldürülmesinin ‘vaka-yı adiye’ olması?
Mescid-i Aksa’nın mütemadiyen tacize uğraması, İsrail postallarıyla kirletilmesi?
İsrail’in sadece son 15 yılda Gazze ve Batı Şeria’da -şu günlerdeki katliamı hariç- 6000’i aşkın Filistinli sivili katletmesi ve on binlercesini yaralaması?
Filistin Kurtuluş Örgütü 1988’den beri 4 Haziran 1967 sınırları içinde iki devletli çözümü kabul ederken, HAMAS da 2007’den beri bu çözüm formülüne sıcak baktığı yönünde mesajlar verirken ve hatta 2017 tarihli “Yeni Siyaset Belgesi”nde bunu “ulusal uzlaşı formülü” olarak benimsediğini resmen ilan etmişken İsrail’in buna yanaşmaması?
Umurlarında değil.
Bütün meselesin Siyonist işgalden, milyonlarca Filistinlinin kıyasıya ezilmesinden, işgal topraklarında bir “Apartheid” rejiminin kurulmasından kaynaklandığı ve çözümü engelleyen tarafın İsrail olduğu apaçık ortada iken İsrail’i daima el üstünde tuttular / tutuyorlar ve İsrail’e yaptırım uygulamayı akıllarından bile geçirmediler / geçirmiyorlar.
Ara sıra Gazze’deki “insani kriz”e değinseler de genellikle HAMAS’ın saldırılarından ve “İsrail’in kendini savunma hakkı”ndan başka bir şey konuşmuyorlar ve duymaya da tahammül edemiyorlar.
Mazlum Filistinlilerin kendilerini savunma hakları?
Yok!
HAMAS’ın “Aksa Tufanı”nda İsrail askerlerinin yanı sıra yer yer siviller de hedef alındı -ki bu bizce de asla kabul edilemez- ama öyle olmasaydı bile HAMAS’ı yine saldırgan terörist, Gazze’yi hunharca bombalayan İsrail’i yine savunma hakkını kullanan mağdur sayacaklardı.
Bir kere daha, her zamankinden daha hunharca bombalanıyor Gazze.
İsrail Başbakanı, Gazze’de bombalanmamış bir toprak parçası bırakmayacaklarını söyledi.
“Hayvanlarla mücadele ediyoruz” diyen İsrail Savunma Bakanı, Gazze’yi tamamen yiyeceksiz, susuz, elektriksiz ve yakıtsız bırakacaklarını ilan etti.
Öldürülen kadınlı çocuklu sivillerin sayısı birkaç gün içinde binleri buldu.
Sayısız yaralı var.
Yerleşim yerleri harabe.
Hastaneler felç.
Bombardımandan kurtulmaya çalışan aç-bîilaç yüzbinlerce Gazzeli, Mısır sınırına doğru kaçış halinde.
Bu bir “etnik temizlik” manzarası.
Bir soykırım manzarası bu.
Ama değil mi ki HAMAS var, İsrail’e her şey serbest!
***
BM’nin İşgal Altındaki Filistin Toprakları Özel Raportörü Francesca Albanese’nin de -TRT World’de katıldığı bir programda- dediği gibi:
“Birleşmiş Milletler’in İsrail’i işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmeye çağırdığı 1967’de HAMAS yoktu. İsrail o zamandan beri işgal topraklarındaki Filistinlilerin haklarını gasp ederek, onların canlarına ve mallarına zarar vererek, onlara ait topraklarda Yahudi yerleşim yerleri kurarak uluslararası hukuku çiğniyor, savaş suçları işliyor. HAMAS sebep değil sonuç. Sebep, İsrail’in işgal siyaseti; Filistin halkının istiklâl hakkının teslim edilmemesi.”
Siyonist vahşete öteden beri çanak tutan ve dahî paralarıyla, silahlarıyla, nüfuzlarıyla destek olan uluslararası sistem ağaları bilmiyor mu bunu?
Tabii ki biliyorlar ve ne yapıyorlarsa bile bile yapıyorlar, kötücül olmanın gereğini yerine getiriyorlar.
***
Bundan sonra ne olur?
2005’te Gazze’den çekilmek zoruna kalan İsrail, orayı yeniden işgal eder mi, edebilir mi?
Diyelim ki etti, hatta Gazzelilerin hepsini öldürdü veya Mısır’a sürdü… Batı Şeria topyekûn kıyama kalkarsa ne yapacak?
Diyelim ki orada da ‘etnik temizlik’ yaptı… 1948 topraklarında yaşayan İsrail vatandaşı 2 milyon Filistinli ölümüne ayaklanırsa ne yapacak?
Diyelim ki onların da işini bitirdi… Komşu İslam ülkelerinde, HAMAS’ın birkaç saat içinde İsrail’in bir sürü karakolunu, kışlasını ve üssünü kolayca ele geçirip düşman askerlerini hallaç pamuğu gibi atması üzerine yayılmaya başlayan “Abluka altındaki Gazze’den birkaç savaşçı o fevkalade kıt imkânlarıyla bunu yapabildiyse, biz iyi bir hazırlık ve gerekli donanımla İsrail’in hakkından gelebiliriz” fikrinin bir gün kuvveden fiile çıkması halinde ne yapacak?
Ve zaten “Yahudiler için en emniyetli yer sloganıyla kurulan İsrail, Yahudiler için en emniyetsiz yer oldu. Sonu gelmez çatışmalardan, savaşlardan bıktık usandık” demeye başlamış olan İsrailliler bu süreçte kitleler halinde Amerika’ya, Avrupa’ya göç ederek ülkeyi boşaltırlarsa ne yapacak?
Dünya dönüyor ve döndükçe yeni yeni tehditlerle -belki bugün tasavvur dahî edemeyeceğimiz derecede büyük tehditlerle de- karşı karşıya kalacak İsrail.
HAMAS bile iki devletli çözüm formülünü kabul etmişken değer mi bunu göze almaya?
İsrail kendini ancak Filistinlilerle uzlaşarak, barışarak, anlaşarak emniyete alabilir.
Zira “mülk küfr ile âbad olur(sa da), zulm ile âbad olmaz”.