Sözcü Yazarı Esad Erdoğan'dan Davet Bekliyor
Sözcü yazarı: Esad, Erdoğan'a "Şam'da namaz kısmet olmadı, Çamlıca'ya davet et, beraber kılalım" diyecek!
Sözcü yazarı Necati Doğru, 2012 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye'deki iç savaşa ilişkin olarak söylediği "İnşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı kılacağız" sözlerini tekrar gündeme taşıdı. Sözcü yazarı, Menbiç'ten PYD'nin çekilip yerine Suriye ordusunun geçme ihtimali hakkında "Beşar Esad, Tayyip Erdoğan'a 'Gel eski günlerimize dönelim… Sen beni Çamlıca'da yaptırdığın caminin açılış günü cuma namazını kılmaya davet et… Şam'da namaz kılmak sana nasip olmadı, biz birlikte Çamlıca'da namaz kılalım… Sonra senin Kısıklı'daki ev camiye yakın, eşlerimizle birlikte senin evde buluşur, fotoğraf çektiririz' mektubu yollayacaktır. İçeride bağırmakla olmuyor! Acı gerçek budur! Gerçek, gerçektir!" diye yazdı.
Necati Doğru'nun Sözcü gazetesinin bugünkü (9 Ocak 2017) nüshasında yayımlanan 'Esad namaz için davet bekliyor!' başlıklı yazısı şöyle:
Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında ve daha sonra yüzlercesi yapılan yerel askeri çatışmalarda şu gerçek kanıtlandı: Elinde tutamayacağın toprağa asla ordunu sokma.
Sakın aklından geçirme!
Sakın askerini gönderme!
Türk ordusunun gidip savaştığı, çok şehit ve yaralı verdiği Suriye'deki o toprakları elinde tutamayacağı sonucu ortaya çıktı. Türk Genelkurmay Başkanı, Rus ve ABD Genelkurmay Başkanları ile Antalya'da bir otelde “kritik zirve” adı takılan toplantıda bir araya geldiklerinde hem Washington ve hem Moskova PYD'yi korumak ve Esad'ın yanında durmak için kalkan olmuşlardı. Ankara, “El Bab'dan sonra hedef Menbiç…” diye içe propaganda ve boş övünmeyle günü gün ederken sonuçta Menbiç'in güneyini Rusya kontrol altına aldı. ABD ise kuzeydeki köylere yerleşerek Türk Ordusu'na karşı “güvenli kuşak” oluşturdu. Oysa bizim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fırat Kalkanı başladığında şunu diyordu: Bir yandan IŞİD'i süpürmek diğer yandan da süpürülen topraklara PYD'nin gelip yerleşmesini önlemek için kahraman askerimiz Suriye topraklarına girdi, hedefimiz güvenli kuşak oluşturmak.
Evet!
Kahraman askerimiz.
Savaştı, şehit oldu.
Çok sayıda gazi .
El Bab'ı ele geçirdi.
Tek istediği barıştı.
Sonuç!
Aldığını elinde tutamıyor.
* * *
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana geçen 72 yıl boyunca birbirini her an boğazlayacakmış gibi duran iki emperyalist küresel güç Rusya ile ABD, 72 yıl sonra ilk kez birlik oldular; Türk Ordusu'na karşı Suriye toprağında “güvenlik kuşağı” kurdular.ABD bir yandan…
Rusya öbür yandan…
Esad'ın yanındalar…
Ve PYD'yi arkalıyorlar.
Esad kazandı.
Askerimiz şehit!
Evladımız gazi!
Demek ki, “Eyyyy ABD… Eyyy Almanya… Eyyy İngiltere… Eyyy Rusya…” diye bağırmakla olmuyor. Sonuçta; masada “Putin- Erdoğan- Trump Üçgeni” oluşması gerekirdi, Türk cumhurbaşkanını üçgenden attılar ve “Putin-Esad-Trump Üçgeni” kurdular.
Türkiye'nin önü kesildi.
Esad korundu, güçlendi.
Hiç hesapta yokken Menbiç ve çevresi tüm topraklar Esad'ın yani rejim güçlerinin kontrolüne girdi, Suriye bayraklarının direklere çekildiği “bir tampon bölge” yaratıldı. Türk Ordusu'nun Menbiç'e girişi durduruldu. 3 milyon Suriyeli mülteci bize teselli mükafatı olarak kaldı.
* * *
Bu acı gerçeğin sonunda; “Menbiç'in Suriye devletine devredilmesi Türkiye'yi rahatsız etmez…” konuşmaları başlayacaktır. Ve Beşar Esad ise Tayyip Erdoğan'a “gel eski günlerimize dönelim… Sen beni Çamlıca'da yaptırdığın caminin açılış günü cuma namazını kılmaya davet et… Şam'da namaz kılmak sana nasip olmadı, biz birlikte Çamlıca'da namaz kılalım… Sonra senin Kısıklı'daki ev camiye yakın, eşlerimizle birlikte senin evde buluşur, fotoğraf çektiririz…” mektubu yollayacaktır.
İçeride bağırmakla olmuyor!
Acı gerçek budur!
Gerçek, gerçektir!
Samimiyeti olmayan laf!
Çıkıyorlar TV ekranına saatlerce konuşuyorlar. Efendim! 16 Nisan'da “evet” çoğunlukla çıktıktan sonra iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ileri demokratik bir adım atacak. Ne yapacak? Meclis'teki milletvekillerini, parti liderinin ağzına bakarak “kaldır parmak-indir parmak vekili olmaktan” çıkartacak partiler yasası değişikliğini gündeme getirecek. Samimiyeti olmayan bir laf! Bu değişikliği önce yapıp sonra Anayasa teklifi hazırlansaydı belki inandırıcı olacaktı.