Suriye'ye Cihad'a Gidecek Gençlere Nasihatler
...Rehberleri; Şeyh Google, Şeyh Youtube ya da Şeyh Facebook oluyor.
Suriye'nin ve diğer İslam ülkelerinin ateş altında olması kritik bir durumdur. Şüphe yok ki İslamî prensiplere uygun olarak yerine getirilen Cihad görevi de en değerli amellerdendir. Fakat bugün İslam Ümmetinin Cihad yolunda ortaya koyduğu ameller, İslamî prensiplere ne denli uyuyor?
Gençler tarafından sevilen ve espritüel üslubuyla tanınan Şeyh Halid Yasin, bu konu hakkında önemli şeyler söylüyor. Kendisi Amerikalı bir Hristiyan iken İslam ile şereflendikten sonra ilmi sahada kendini geliştirip İngiltere'de yaşamaya başlayan Halid Yasin, batılı müstekbirler tarafından "Radikal İslam'ın Avrupa'daki gülen yüzü" olarak tanınıyor.
Şeyh Halid Yasin – İskandinavya / 2013
Bugünlerde duyduğuma göre, ki siz de biliyorsunuz, birçok Müslüman kardeşimiz, özellikle de genç olanlar, çantalarını hazırlayıp Suriye’ye gitmek istiyor. Amaçları orada cihad etmek. Kendileri henüz bir hac bile yapmış değiller, ancak cihad etmek istiyorlar. Şimdi bu durumu bir inceleyelim.
Bizler burada genç bir erkeğin kalbinde cihad etme ateşini taşımaması gerektiğini söylemiyoruz. Bu ateş her zaman onun içerisinde olmalıdır. Ancak burada söylemek istediğimiz şey, cihad ateşiyle yanan bu gençlerin önünde kendi düşüncelerini ispatlayabilecekleri bir mentor, rehber, lider, İmam, veliyyul emr olması gerektiğidir. Çünkü bu veliyyul emr, imam, emir, onun asli olan sorumluluklarını bulabilecektir. Bir gün Peygamber efendimiz’in (s.a.v.) karşısına genç bir delikanlı çıkar ve der ki: “Ya Rasulallah ben cihad etmek istiyorum?” Peygamber efendimiz (s.a.v.) de der ki “Annenle, ailenle ilgilenebilecek bir kimse var mı?” Genç de cevap vererek “Hayır yok. Sadece ben varım” der. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (s.a.v.) gencin sorusuna net bir cevap verir; “Hayır edemezsin! Sen burada kalacak ve annene, ailene bakacaksın. İşte senin cihadın budur.”
Fakat günümüzde gençlerimiz bu kararlarını hiç kimseye sorma gereksinimi dahi hissetmiyorlar. Sadece yaptıkları şey, geceler boyu bilgisayar başında Facebook ve Youtube’a bakarak orada neler olduğunu takip etmek. Sonrasında ise “Bismillah ben cihada gidiyorum; Allahu Ekber!” demek. Bu durumda o genç kardeşimizin rehberleri; Şeyh Google, Şeyh Youtube ya da Şeyh Facebook oluyor.
Bilirsiniz insanlar Facebook’u sever. Çünkü Facebook’ta hiç kimseyle birebir konuşmak zorunda ya da gerçeklerle yüzleşmek zorunda değilsinizdir. İnsanlar bu programların başında gecelerini harcıyor. Çok sağlam düşüncelere sahip, farklı şeyleri çok iyi bir şekilde analiz edebilen kardeşlerimiz, diğer insanlarla yüz yüze konuşup tebliğ yapmak yerine bilgisayar ekranıyla konuşmayı tercih ediyor. Ekranın arkasından her birisi adeta bir Dev bir Goril gibi gözüküyor. Ama gündüz olup da sosyal sorumlulukları için dışarı çıktıklarında her birisi adeta birer “Micky Mouse” (Fare) oluyorlar. Ben gençlerin böylesi hislere kapılmaması gerektiğini söylediğimde şunu hatırlatmak istiyorum: Ben evlerinizde sıcak su kullanmayın demiyorum; ama eğer bu sıcaklık size uygun değilse o su sizin canınızı yakar. Ben bundan bahsediyorum. Siz eğer çok sıcak bir suyu cam bir şişeye aniden doldurmaya başlarsanız cam şişe patlar/çatlar. Aynı şey hayat için de geçerlidir.
Şayet sizleri kontrol eden, sizlere tavsiyelerde bulunan, sizler için bir yol haritası çıkaran birisi olmazsa sizler cihad etmiş olmayacaksınız. Ya bir yerlere gidip öldürüleceksiniz, ya da gidip birilerini öldüreceksiniz. Hatta kimi öldürdüğünüzü bile bilmeyeceksiniz. Suriye açısından konuyu ele aldığımızda hiç kimsenin göğsünde ben düşmanım diye bir yazı yazmıyor. Düşmanlarımız fasık olabilirler, zalim olabilirler. Ama sonuç olarak üzerlerine ben kafirim diye yazmıyorlar. E bu durumda kimi öldüreceksiniz? Sana birileri orada, “bu düşmandır” diyerek işaret edecek, sen de gidip onu öldüreceksin. Kim tarafından öldürüldüğünü bilmeyeceksin. Kimi öldürdüğünü bilmeyeceksin. Sadece birilerini öldürmek için oraya gitmiş olacaksın. Asker kıyafeti giymenin nasıl bir his olduğunu bilmek istiyorsun. Elinde silah taşımanın nasıl bir his olduğunu merak ediyorsun. Şehit olmak istediğin yere gittiğinde boy boy fotoğrafların çekilerek evine gönderildiğinde “hey bana bakın işte” demek istiyorsun. Fakat aynı gençlerin büyük bir çoğunluğu, evlerinden ayrıldıklarında daha bir meslekleri bile ellerinde olmuyor, okullarını dahi bitirmemiş oluyorlar. Annelerini, kız kardeşlerini, kızlarını, hanımlarını yüz üstü bırakıyorlar. Kendi dünyalarında gördükleri hayallere göre “Allah yolunda savaşıyoruz” diye düşünüyorlar.
Cihada gitmek isteyen aynı kardeşler, daha cihada gitmeden önce sabah namazına kalkamıyorlar. Çünkü bütün gece boyunca bilgisayarın başında oturursan, arkadaşlarınla bir şeyler yer içersen, Youtube’daki videoları izlersen, Facebook’tan arkadaşlarınla muhabbet edersen, tabi ki sabah namazına kalkamazsın! İşte bu sebeple diyorum ki, sen daha sabah namazına kalkmak için üzerindeki yorganı atmayı başaramıyorsan, gittiğin yerde de hiçbir şey başaramazsın. Bu yüzden yapacağımız şeyleri bir planlamaya tabi tutmamız, bunları doğru sıralamamız gerekiyor. Genç erkek ve kız kardeşlerimiz; ailelerini, kocalarını, hanımlarını, çocuklarını, komşularını ve toplumlarını incelemeli onları korumalılar. Çünkü toplum ve kurumları, bizlere özgürlüğü, eğitimi, bir takım kaynakları ve sahip olduğumuz diğer şeyleri verebilir. Bunlara karşı insanlara şükredici olmalıyız. Çünkü Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki, “Kim insanlara karşı müteşekkir olmazsa, Allah’a karşı da şükredici olmaz.”
Öncelikle saygıdeğer erkek ve kız kardeşlerim; aslında temel meselemiz bu değil. Şayet telefon ve televizyon kullanmıyor, radyo dinlemiyor, gazete okumuyorsanız ya da bilgisayarınız yoksa; Suriye’de neler olup bittiği hakkında bir malumatınız dahi olmayacak, komşularınız hakkında daha fazla malumata sahip olup onlar için endişelenmeye başlayacaksınızdır. Sahip olduğumuz tüm iletişim araçları şu an Suriye’de yaşanan olaylara odaklanmış durumda ve hepsini oturma odamızın içerisine kadar getiriyor. Ama bu demek değildir ki dünyada yaşanan her ne varsa onunla hem hal olmalıyız.
Yapmamız gereken şey, kapasitemiz oranınca mücadelemizi sürdürmektir. Biz dünyanın süper kahramanı ya da bekçisi değiliz. Bizler kendimiz, ailemiz ve bu ikisi dışında kalan sahip olduğumuz diğer nimetler için dua ederiz. Dua etmek yapabileceğimiz her şeyden daha etkili bir yoldur. Ben Suriye’nin, orada yaşananların ya da oraya gitmenin bizim için önemsiz bir konu olduğunu söylemiyorum. Ancak bizim Suriye’ye daha yararlı olabileceğimiz birçok konu var. Bizim öncelikle bunlara değinmemiz gerekiyor. Oraya kıyafet, ilaç, yiyecek ve para gönderebiliriz. İşte bizim öncelikle yapabileceğimiz şeyler bunlardır. Çünkü Peygamber efendimiz (s.a.v.) diyor ki: “ Kim bir Mücahid’in ihtiyacını karşılarsa, Allah da ona o Mücahid’in kazandığı sevabın aynısı verir”.
Burada önemli olan nokta, meseleyi öncelikler bazında ele almaktır. İşte bu yüzden nasihate ihtiyacımız var. Cihad etmek isteyen delikanlı kardeşlerimiz öncelikle, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu konu hakkında ne dediğini araştırmalılar. Dolayısıyla bu ülkede, Amerika’da ya da artık her neredeyse, yaşayan genç erkekler Peygamberimizin bu konu hakkında ne dediğini öğrenmek için, veliyyul emr’in, Müslümanlardan sorumlu bir kişinin nasihatını almamalı mıdır? Evet almalıdırlar. Fakat bunu yapmak istemiyorsanız, sebebi de aklınızdan bunun bir farzı ayn mı yoksa farz ı kifaye mi olduğunu düşünerekten vermiş olduğunuz kararsa, işte çağımızın en büyük problemi budur. Bizler bireysel olarak hareket ediyoruz, bireysel olarak hareket etmemeli, nasihat alarak ve Şura prensibiyle yolumuza bakmalıyız. Benim bakış açım bu şekildedir.
Ben şu an lafı evirip çevirmeye, kendime yol bulmaya çalışmıyorum. Kim bir yere cihad etmek için gitmek istiyorsa öncelikle cihad teorisini kafasında meşrulaştırıyordur. Benim onlara söyleyebileceğim tek bir şey var: Olaylara atlamadan önce bir bakın. Çünkü bazen havuza atlamak için zıplayıp havada takla atarak yere indiğinizde bir de bakarsınız ki yerde su yok. İşte bu vermiş olduğunuz kötü kararların bir sonucudur. Bizim bakmamız gereken açı; insanlığı, İslam’ı, Müslümanları korumaktır. Şayet Müslümanları korumak istiyorsak öncelikle yapmamız gereken şey, en iyi Müslüman olmaya çalışmaktır. Ailenizle, akrabalarınızla, komşularınızla, yaşadığınız çevre ile bunu başarabilirsiniz.
Şu an Müslümanların birbirlerini katletmesi vakasıyla ilk defa karşılaşmıyoruz. İlk defa Müslümanlar birbirlerinin eşlerine tecavüz edip birbirlerine öldürmüyorlar. Aynı durum Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından 40-50 sene sonra da gerçekleşti. Ama Halife Hz. Ali, Müslümanlara, cihad etmek için diğer Müslümanları öldürmeleri emrini verdi mi? Hayır, Vermedi!
Bildiğiniz gibi kardeşler, bizler bir şeylere çok dikkat ettiğimizde olayın içerisine duygusal olarak yaklaştığımızda, uzaklardan insanları tekfir etmeye başlarız. Allah her şeyi en iyi bilendir. Zulüm zulümdür ve biz zulmün karşısındayız. Benim söylemek istediğim şey, cihadı oraya giden kardeşler için gayri meşru kılmak ya da orada olan kardeşleri kötü olarak nitelendirmek değildir.
Ben sadece kardeşlere gitmeden önce kendi seviyeleri nedir bunu anlasınlar diyorum. Kendilerinin veliyyul emr ya da yaşadıkları yerde Müslümanlardan sorumlu olan kişi her kimse ondan nasihat almaları gerekmektedir. Gitmeden önce annelerini, kız kardeşlerini, erkek kardeşlerini, kızlarını, toplumu ve komşularını düşünmek zorundalar. Toplumlarının şu anki bulunduğu durumdan daha iyi bir yere çıkması için ne yaptıklarına, ne inşa ettiklerine, ne ektiklerine, neyi düzelttiklerine bakmaları gerekiyor. İş sadece bir yerlere gitmekle bitmiyor. Duygusal açıdan olaylara yaklaşarak, sadece dua ediyorlar, televizyon izliyorlar, Youtube’a bakıyorlar, gazete okuyorlar, sonrasında da sıkılıp rahatsız olarak gitme kararı alıyorlar. Ben burada cihada giden kardeşlerimizi yollarından alıkoymaya çalışmıyorum. Tek amacım onlara bu aşırı hızla gittikleri yolda vitesi düşürmeleri gerektiğini hatırlatmak. Niyetim “gitmeden önce düşünmen gereken birkaç şey daha var, kendini motive eden şeyler gerçekte ne kadar doğru bir düşün” demek. Arkadan kimlerin kaldığına bir bak, kendi etrafına bir bak, belki de gitmeden önce gözden kaçırdığın bir şeyler vardır. Evinde bir yangın var ve sen km.lerce uzaktaki bir yerde yanan başka bir evi söndürmeye gidiyorsun. İşte ben bundan endişe ediyorum. Allah her şeyi bilendir.
isra haber